Ülkemin neresinden tutmaya kalksanız bir parçası elinizde kalmakta. Hangi konuyu ele alsak, kiminle konuşsak ağlamaklı. Bir terziyle sohbete oturdum, sordum; nasıl gidiyor? Keşke sormasaydım. ‘Abi gitmiyor, insanların sosyal düzenleri bozuldu, kimse elbise diktirmiyor.’ Sanki müsebbibi benmişim gibi kendimi suçlu hissettim. Dükkanda dikilmeye hazırlanmış hiçbir ceket görmeyince üzüldüm. ‘Sabri usta sence bu durum nereden kaynaklanıyor ?’ diye sorumaya cesaret buldum. ‘ Ülkeyi yönetenlerin ekonomik tutarsızlığı, ekonomik yol patronlarının olmayışından kaynaklanıyor.
Bak bir ceket dikerken kumaşın üzerine şablon çizer, patron çıkarır, sonra kumaşı keserim. Şablon olmazsa kumaşı nasıl keseyim. Kestikten sonra sabunla çizdiğim yerlerden dikerim. Kişinin üzerine giydirdiğimde, çok az bir iki rötuş ile ceket vücuda oturur.’ diye cevap verdi.
Haklıydı terzi Sabri usta. PATRON denildiğinde, ülkemi idare edenlerin akıllarına ilk gelen büyük şirketlerin sahipleri olmakta. Bir ihtimal ülke yöneticileri, Patron çıkarmak deyimini, beşli Holding haramilerine, hak etmedikleri ganimeti, altın tepside sunma anlamında algılamaktalar.
Bir başka yerde bu sefer karşılaştığım makine ustasına sordum, ‘Nasıl işleriniz? Yeterince geliriniz oluyor mu?’ Sorduğuma pişman oldum, karşı sıradaki dükkanları gösterdi bana, büyük bir çoğunluğunun kepenkleri kapalı idi. ‘Bey karşıdaki dükkanlar açık olmazsa ben nasıl iş yapayım? Yedek parça alamazsam, nasıl tamir yapabilirim?’ Ergün usta haklıydı. Yedek parçacı, yedek parçayı temin edecek ki, Ergün Usta da yedek parça alıp motor tamir edecek, para kazanacak.
Yedek parça deyip geçmemek gerek, çünkü dövize endeksli bir ürünü nasıl satacak, hangi pariteye göre fiyatlandırıp, yeniden o malı getirecek? Zor bir hesap doğrusu. 5 liraya sattığın bir parçayı yerine koymak için 15 lira harcamak mecburiyetinde kalmakta esnaf. 15 liraya getirdiği parçayı kaça satacak o zaman, belli değil. Bu nedenle kepenkleri indirip ekonominin durulmasını beklemeye başlamış bazı esnaf, bu nedenle dükkanlarını kapatmışlar. Kimileri ise iflas ettiklerini bildirip mahkemeye başvurmuşlar, ve iflaslarını istemişler en azından bazı mali sorumluluktan kurtulmuş olmak adına. Son 15 ayda 131,110 şirketin iflas ettiğini ilan etmesinin, Türkiye’nin büyüdüğünün değil, küçülmeye başladığının ifadesi olduğuna inanmaktayım.
Hükümeti idare edenler Türkiye’nin çok büyüdüğünü balon ifade olarak beyan etmekteler. Belki Türkiye’de bazı değerlerin büyüdüğü bir hakikat ama, bu yurdum insanının gelirinde bir büyümeden ziyade, 5’li Holding Haramilerinin gelirlerini büyütmeye odaklanmış bhükümet sistemimizin icraatı olsa gerek.
Bu arada vatandaşın borç hanesinde büyüme kaçınılmaz olmakta. Hani derler ya biri kazanıyorsa, birleri mutlaka kaybediyordur diye. Bu doğru, hani çete demesek de, soygun yapanlara ŞAKİ veya EŞKİYA derler ya. İşte bu da böyle bir fiil olduğundan, hukuken yasaklı olmayan bir kelime ile nasıl tanımlayacağız, ifade bulmakta zorlanmaktayım.
Amerikan müzik tarihinde iz bırakan birkaç halk müzisyeninden birisinin 1932 yılında Arkansas’ta doğan Johnny Cash olduğu bilinir. Doldurduğu plaklarla bütün ülkede ünü yayılmıştır. I Walk The Line, Ring of Fire, Man in Black gibi çok sevilen şarkılarla nam yapmış bir sanatçıdır.
1903 yılında İngiltere’de doğan Bob Hope, 1920 yılında Amerika’ya göç eden aileler arasında yer alır. Johnny Cash ile aynı dönemlerde yaşayan sinema dünyasının bu ünlü yıldızı BOB HOPE, birçok filmde rol almış, birçok genç için sinema hayallerindeki ÜMİT olmuştur. 1500’den fazla ödül alan ve sinema dalında beş özel Oskar’a sahip müstesna bir sinema oyuncusudur, Bob Hope.
1955 yılında Wisconsin eyaletinin şirin kasabası Greenbay’de Suriyeli bir baba Abdulfattah ile Carole Schieble’nin çocuğu olarak Steve dünyaya gelir. STEVE bebek, Paul Jobs ve Clara Jobs çifti tarafından evlatlık olarak alınır ve büyütülür. 1976 yılında arkadaşı Wozniak’la APPLE Co. Firmasını aile garajında kurarlar. 1984 yılında bilgisayarda devrim yaratan Macintosh bilgisayarı piyasaya sürerler. Kansere yakalanan ve 56 yaşında hayattan kopan STEVE JOBS, milyonlarca insana iş imkanı sağlayarak ekmek kazanma ümidi olur.
Bu üç Amerikalı karakter, Amerika’nın yakın tarihini simgeleyen, zihinlerde yer eden unutulmaz isimlerdir. Hatta bir çok yerde, bu üç karakter birleşik bir deyim olarak anılırlar. Bu deyimde biraz da ironi olduğunu kabul etmemiz gerekir. ’20 years ago we had Bob Hope, Johnny Cash, Steve Jobs, Now we have no Hope , no Jobs and no Cash’. Türkiye’miz için bu cümleyi tercüme etmeye kalkarsak ‘20 Sene önce Ümit, İş ve Paramız vardı şimdi ise Ne Ümidimiz, Ne İşimiz Ne de Paramız kaldı’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.