Aslında malın varlığı da yokluğu da insanın başına bela olur. Malın varlığında, onu akıllı kullanmak, iyi yönetmek gerekir. Yokluk için ise söylenecek çok şey yoktur. Ya yokluğu kabul edip otururlar ya da bu eksikliğin üstesinden gelmek için hırslanırlar. Her insanın mutlaka bir miktar malı olduğunu düşünmekteyim. Ya satarlar geçinmek için ya da sermaye yapıp, gelir temin etmek için kullanırlar.
Kimisi ise atasından kalan malı hayat mücadelesinde sermaye yapar, kimi insan doğuştan yetim ve öksüzdür bakılmaya muhtaç olur. Yaşama böyle başlayan bazı insanlarda hayatta birçok konuda muvaffak olmak ve mal mülk edinme hırsı oluşur. Bu duruma düşen insanlar ise aklın yerine hırslarının kurbanı olur.
Hırs bir kere aklın önüne geçmişse, bu dağdan yuvarlanan kayaya benzer. Düştükçe hızı artar, ve etrafa verdiği tahribat da artar. Eh kaya bir sefer düşmeye başladı mı, önüne gelen her engeli de kırıp geçer. Dağın eteklerine geldi mi, düzlükte bütün enerjisini kaybetmiş sporcular gibi serilip durur. Bu kanımca hayat mücadelesinin sonu olur. Çünkü hırslarına yenik düşen insan hayat derslerinden uzak kalır.
Hayatta her olumsuz veya olumlu olaydan bir ders çıkarmak gerekir. Eğer hayatta yaşanan her olaydan ders çıkarmıyorsanız, yaşamın bir değeri kalmadığına inanmaktayım. İnsanın yaşamındaki olaylara verdiği tepkilerde aklının önde olması önemlidir.
Senelerce önce 1986 mayıs ayında Stockholm’e gittiğimi hatırlarım. Hava alanında pasaport polisi vizem olmadığı için ülkeye girmemin mümkün olmadığını söyledi. Ben ise ısrar ettim, İsveç’te hürriyet ve demokrasi olduğunu ve bu nedenle benim ülkeye giriş yapmamı engellemelerinin anlamsız olduğunu söyledim. Havaalanında bir üst yetkiliye götürdüler beni. Ülkeye bir toplantı için geldiğimi iki gün sonra gideceğimi anlattım. Zaten elimde kalacağım otel bilgileri, ve dönüş biletim olduğundan ülkeye girmek istediğimi tekrar ettim. Hatta pasaportu olmayan PKK terör örgütü militanlarının ülkeye nasıl girip, ülkenin Başbakanını öldürdüğünü de sormuştum. Bana iki günlük sınır vizesi vermişlerdi.
28 Şubat 1986 tarihinde, bu gün OLOF PALME GATA adlı yolun üzerinde bulunan sinemaya eşi ile giden dönemin İsveç başbakanı OLOF PALME , sinema çıkışında kimliği belirsiz kişilerce vurularak öldürülmüştü. Birden fazla şüpheli vardı. Christer Pettersson ve Stig Engström bu şüphelilerin içindeydi.
Ancak bazı görgü tanıkları esmer uzun boylu birisinin ateş ettiğini iddia etti. Pettersson verilen tarife uymadığından beraat etmiş, Stig ise tutuklu olduğu süreç içinde yaşamını yitirmişti. Bütün suçu ölen sanığa bağlayan yönetim OLOF PALME dosyasını kapatmış oldu. Stockholm’de otele eşyalarımı bırakıp hemen sinemanın bulunduğu yere gittim. Koskoca bir ülkenin başbakanının öldürüldüğü mekanı seyrettim, çok üzülmüştüm. Ne kadar ilginçtir ki Sosyal Demokrat Parti üyesi ve aynı dönemlerde siyaset yapan Bernt Carsson ise 21 Aralık 1988 tarihinde İskoçya’nın Lockerbie kentine düşen Pan Am 103 sefer nolu uçağın yolcusu olarak hayatını kaybetmiştir.
Hani derler ya ‘Bir musibet bin nasihatten evladır’, bu sözü çok severim . Kimi insan nasihatten anlar ‘yapma’ denilen konularda hassas davranır, olumsuz ders almaktansa, yapmaktan vazgeçer. Kimileri vardır verilen nasihati dikkate almaz. Bildiğini okur ve zararı sineye çeker. İşte böyle durumlarda, deneme yanılma metodu ile öğrenme kavramı çalışır. Aslında tanrının insana verdiği akıl ve zekayı kullanmak yerine deneme yanılma metodunu seçenlerin, zeka seviyeleri düşük insanlar olduğuna inanırım. Dere yatağına ev yapan insanlar gibi. Şiddetli yağmur yağdığında dere taşıp, ev sele kapılıp yok olunca ‘Nerde Bu Devlet‘ diye sızlanmalarını anlamakta güçlük çekmekteyim.
Geçtiğimiz birkaç sene evvel casus olarak tutuklanan Rahip Andrew Craig Brunson’ın Türkiye’de planlanan bazı yasa dışı eylemlerde müdahil olduğu iddia edilerek 3 yıl 1 ay 15 güne mahkum edilmişti. Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı tarafından yayınlanan bir basın toplantısında Rahip Brunson serbest bırakılmazsa, Recep Beyin mal varlığı konusunda araştırma yapılabileceği söylenince, Rahip Andrew Craig serbest kalarak özel bir uçakla ülkesine doğru havalandı. Şimdi elimizde ne kaldı üçün biri. Rusya’nın Ukrayna’ya işgal için saldırmasını NATO seyrederken, Rusya’nın İsveç’e de saldırma ihtimalinden korkan Batı dünyasının teşviki ile İsveç ve Finlandiya Nato’ya girmek için müracaat ettiler. Belki haklı nedenlerle biz de bu müracaatı engellemek için veto hakkımızı kullanmaya kalmaktayız. Ancak elindeki koz yeterli olur mu? Bilmiyorum. Rahip Brunson misali TEMCİT pilavı tekrar ortaya konursa ne olur diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.