Asırlar boyunca Anadolu’nun kaderinde hep istilalar olmuş. Başka ülkelerin hedefi olmaktan kurtulamamış yurdum. Nedeni aslında belli. Çok verimli olan Anadolu toprağında, yabancı güçlerin hep gözü kalmış. Bu istilaların sadece bir konusu toprak üzerinde değildir. 1090 senelerin başında fakir Avrupalıların İslam Ülkelerindeki zenginliklerden faydalanma düşüncesinin yanında, Türklerin ellerinde bulunan ipek ve baharat ticaret yollarını ele geçirmek düşüncesi içinde Kudüs’e yönelik haçlı seferleri yapıldığını bilmekteyiz.
Başlangıçta 1096 senesinde Katolik kilisesine bağlı Bizans İmparatoru I. Aleksios, Türklerin ellerinde bulunan topraklara sefer düzenleyerek, Kudüs hedefli HAÇLI seferi yapmak istediğini PAPA’ya iletir. Kabul gören bu düşünce için bir yıl boyunca hazırlık yapılır. Avrupa’dan toplanan Haçlı ordusu Robert Curthose ve Pierre L’Hermit’le birlikte I. Aleksios’un Bizans ordusu, Anadolu’yu kat ederek Kudüs’e yürür. Bu savaş 3 yıl sürer. Anadolu’yu yağmalarlar, Kudüs’te bulunan 70 binden fazla Müslüman ve Yahudileri de katlederler. Bu sefer sonrası Haçlı orduları geri döner. Bir sonraki Haçlı seferi ise 1187 senesinde başlamış ve 5 sene sürmüştür.
1270 senesine kadar Haçlı ordusu diye tanımlanan toplama yağma ordusu 8 sefer yapmış. Hedefte Kudüs olsa da İpek yolu ile baharat ticaret yoluna hakim olmak hedeflenmiş. Bu yollarda toplanan haraç, ve yağmanın önemli bir miktar olduğunu düşünmekteyim. Yoksa binlerce insan neden bu yollarda hayatlarını kaybetsin.
Haçlı seferlerine giden askerler en az üç sene evlerinden hatta ailelerinden uzak yaşamışlar. İşte böyle yaşamların başladığı bir kasaba vardır Almanya’nın Nurnberg şehrine yakın bir yerde Rottenburg ob der Tauber kasabası, yani Tauber nehri kıyısında, surlarla çevrili olan bu kasaba, orta çağdan kalma otantik yapısı hiç bozulmamış şirin bir yerleşimdir. Burada her Eylül festival yapılır. Çadırlar kurulur, bayırdan aşağı top atışları ile gün kutlanır. Hani bizim bağ bozumunu, veya zeytin hasat seferberliğini andıran şenlik olur bu kasabada. Biralar içilir, kilise meydanına kurulan otağlarda mangallar yakılır, beyaz sosisler pişirilip yenilir.
Bu kasabada DOM St.Martin kilisesinin tam karşısında bir küçük müze bulunur. Müzenin içinde Haçlı Seferleri döneminden kalan bazı malzemeler sergilenir. Bu müzenin içinde Haçlı seferlerine giden askerlerin eşlerine giydirdikleri bekaret kemerleri de bulunmakta. Hatta burada, bu kemere rağmen eşlerine ihanet eden kadınlara işkence yapılan cendereler de sergilenmekte. Cenderelerin işleme prensibi hep aynı olmakta. El ve ayaklardan iplerle bağlanıp iki aksi yönde çekilen bir mekanizma. Bu çektirmenin, ağaçtan yapılma bir vida sistemi ile gerçekleştiğini görürsünüz.
Kullanıldığı zamanlarda bu ağaç vidanın rahat çalışması için vida yuvasına yağ dökerlermiş. Yörede zeytin olmadığından ihtimal başka NEBATİ yağ kullandıklarına inanırım. Hani Osmanlı Padişahı Sultan Mehmet’in İstanbul kuşatmasında gemileri karadan, sıpalar üzerinde, öküzlere çektirip, Haliç’e indirmesinde, tahtaların üzerine hayvan iç yağı ile zeytin yağı sürüldüğü gibi. Aynı mantıkla tahtalar arası sürtünmeyi ortadan, nispeten, kaldırma esasına dayanmakta.
O tarihte Avrupa’da yaşayan kadınların ne kadar iğrenç bir hayat yaşadıklarını görürsünüz. Metalden yapılmış bir külot, kenarında bir kilit. Metal külotun altta iki açıklığı bulunmakta. Kilo aldın veya kilo verdin, yıkanması, temizlenmesi dert, böyle bir işkencenin içinde geçen yıllar. Hani bir de seferden geri dönmemiş olursa asker, senelerce boşa katlanılan işkence.
Yakın bir tarihte kuzey komşularımızla ticari ilişkilerimiz arttı. Tarımla uğraşan üretken Türk köylüsüne vermediğimiz desteği, kuzey komşularımız Rusya ve Ukrayna köylüsüne destek verme adına nebatı yağ ve buğday alımı yapmaktayız. Kendi ihtiyacımızı üretebilecek kapasitemiz varken, tutup başka ülkelerden NEBATİ yağ ve buğday almanın mantığını anlamakta güçlük çekmekteyim. Bu iki ülkenin harbe tutuşması sonucunda, bizim önemli iki kalem ihtiyacımızı temin etmekte güçlük çektik.
Ülkemin hazinesi ile maliyesini emanet ettiğimiz yetkili, verdiği beyanatlarda yurdum insanımızı hayretlere gark etmekte. Amerika’da yayınlanan bir haberde ‘FED Türkiye’yi inceleme altına almış, yaptıkları hatalara biz düşmeyelim, dolar dibe vurmasın diye’ bunu okuyan Nebati, beş tepeye yağ çekme adına, bunu bir başarı olarak telaffuz etmekte, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.