Anadolu’da birçok konuda yöresel tanımlama vardır. Biz ekmek deriz Anadolu insanı somun olarak tanımlar. Hayvanların barındığı yerlere biz genelde ahır deriz, Anadolu insanı DAM der. Biz hükümlü insanların konulduğu yerlere hapishane deriz, Anadolu insanı burayı da DAM olarak tanımlar. Her iki yerin aynı adla anılması ilginçtir. Sürü sahipleri hayvanlarını MAL olarak adlandırır. Büyükbaş ve küçükbaş olarak olarak biz iki ayrı cüssede tanımlarız. Fakat Anadolu insanı bunların hepsine MAL demekle yetinir.
Çok evvelde Anadolu inek ve boğa olarak KARA ırk diye adlandırılan bir ırka sahipti. Bu ırkın özelliği pek fazla değildi. Bu hayvanların az saman ve su ihtiyacı olurdu. Süt verimleri ise 700-900 kilogram olurdu. Sütteki yağ oranı ise düşük olurdu, yaklaşık %4 civarında bulunurdu. Bu nedenle yıllar içinde Jersey ve Holstein ırkı ineklerin Türkiye’ye getirilip, süt verimini artırma projesi başlatıldı. Kara ırkı koruma adına BOZ sığır türü olan orta Anadolu ırkını da korumaya aldılar. BOZ ırk sığırların süt verimi KARA ırkına nazaran daha fazladır. Ancak yine de Hollanda’ dan getirilen ırklardan daha az verimlidir. BOZ ırk inekler 1000 ila 2000 litre yıllık süt verirler. Kara ırkın karkas et verimliliği de diğer BOZ ırkına nazaran daha az olurlar.
Anadolu’da bir başka büyükbaş hayvan vardır ki kimi yerde bunlara Manda derler, kimi yerde ise Camış diye tanımlanır. Bu hayvanlarda süt verimliliği, diğer büyük başhayvanlara göre daha azdır. Ancak sütleri %8den daha fazla yağ içerir. Mandaların yaşam alanlarının da mutlaka sulak yerler olması gerekir. Mandaların merada otlatılması çok kolaydır, ne bulursa yerler. Ancak mutlaka sulak bir alanda, sıcaktan korunmak için suya yatarlar.
Manda eti sığır etine nazaran daha fazla protein içerir ve daha az yağlıdır. Manda yavrusuna malak denir. Malaklar doğduktan sonra manda sütü ile beslendiğinden, yağlı olan sütün etkisi ciddi şekilde anlaşılır. Bir malak içtiği süte bağlı olarak, günde yarım kilo alabilir. Manda diğer sığırlara nazaran hastalıklara daha dayanıklıdır. Gurme insanlar manda etinin sığır etinden daha lezzetli olduğunu kabul ederler. Benim fikrim de aynı yönde, manda eti iyi marine edilmişse, dana etinden daha lezzetlidir.
Mandaların cüsseleri ve derileri kalındır. Hatta kemikleri de sığırlardan daha ağır olduğundan ülkemizdeki yerli ırk mandalar, beslenmesine bağlı olarak, 300-500 kilo arasına kadar semizlenir. Aslında mandalar yerli ırk değil, Asya kökenli olan bu mandalar, Anadolu’ya bir şekilde getirilmiş. Ülkemin sulak bölgelerine yerleştirilmişler. Türk köylüsünün, eğer yerleşim yerlerine yakın meralarda sulak bölgeler varsa, büyükbaş hayvanları arasında mutlaka manda bulunur.
Bu hayvanlar ağır hareket eden hayvanlardır. Bunların bir başka türü de Afrika’da yaşar. Afrika mandaları sürüler halinde yaşar. Ne ilginçtir yılda birkaç kez yer değiştirip meşhur Mara nehrini geçerler. Burada bekleyen vahşi hayvanlarla olan mücadelelerinde, kimi zaman aslanlara karşı boynuz darbeleri ile galebe çalarlar. Ama aslanlar kalabalık guruplar halinde iseler, her zaman galip gelirler. Ancak Afrika’da yaşayan mandaların ağırlıkları 900-1000 kilo civarında olur. Bu hayvanlar sürü halinde koştuklarında, önlerine ne gelirse ezip geçerler. Bu hayvanların yaşamlarını konu eden birçok film çekilip topluma sunan çeşitli kurumlar bulunur. National Geographic kanalından bu hayvanların davranışlarını inceleyebilirsiniz. Bu hayvanlar diğer hayvanlar gibi değildirler. Bir saldırıya karşı dönüp birlikte hareket etme iç güdüleri de bulunur.
Ülkemizdeki besiciler CAMIŞ da beslerler. Bu hayvanların sütleri, diğer tür ineklerin sütlerinde daha fazla fiyatla satılmaktadır. Çünkü sütteki yağ oranı, inek sütünün 2 katından fazla olduğu için, 4.5 liraya satılan çiğ inek sütüne nazaran CAMIŞ sütünün litresi 21 liraya kadar alıcı bulur. Camış sütünden yapılan yoğurt da diğer yoğurtlara nazaran kalın bir kaymağı olduğundan, bunun fiyatı da çok daha pahalıdır.
Beştepe’de oturan zatı muhterem akşamları Mekke hurmasını -ki en pahalısı- karıştırılmış az üretilen pahalı kestane ballı CAMIŞ yoğurdunu, yulafla kaşıklamasını ekranlardan vicdansızca anlatırken, dinleyen yoksul yurdum insanlarının, ağzına dolan salyaları yutup, aç karnına başlarını yastığa koyarak uyumaya çalıştıklarını tahayyül edebiliyorum, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.