Hepimizin ülke içinde yaşama hakkımız olduğunu biliyoruz da, haklarımızın, görevlerimizin ne olduğunu, hukuğun haklarımızı nasıl koruduğunu pek bilmediğimizi düşünmekteyim. Yurdum insanının ne hakları var, vatandaşın hukuken görevleri nelerdir, herkesin bildiğine inanmamaktayım. Hatta biraz daha ileriye gidelim, ülkeyi idare edenlerin bile hukuken sorumluluklarının ne olduğunu, ne yapabileceklerini, toplumda nerede olduklarını bilmediklerine inancım tamdır.
Ülkeme olan kendi sorumluluğum konusunda vatani görevimi iki sene olarak yaptığımı çok iyi hatırlarım. Ülkemin bir vatandaşı olarak memuriyet dönemimde maaş bordromdan kesilen vergilerimle mali yükümlülüğümü de yerine getirdiğimi hatırlarım.
Serbest çalışmaya başladığımda her koşulda vergi mükellefi olmamın vecibelerini aksatmadan yerine getirdim. Hiçbir zaman bu ödemelerin gecikmemiş, temerrüde girmemiş olduğumu da bilmekteyim.
Hele kurumsal vergiler de devlete karşı sorumluluğum gereği, zamanında ödendiğinden vatandaşlık görevlerimde bir aksaklık olmadığına inanmaktayım.
Vergi ödenmesi konusunda ev halkı da en az benim kadar hassastır. Bu nedenle benim devletime karşı olan vazifelerimde bir aksama olmasa da, birçok defa devlete inanıp güvenip yarı yolda kaldığım da oldu.
Bir tarihte devletim, Tasarruf Bonosu adı altında devlet tahviline benzer bonolar üretti. Ücret Bordrosundan maaş nispetinde kesilip, bu bonolar verilirdi. Her ay alıp bir kenara koyardık. Aldatıldığımızı düşünürdük ama toplumsal dayanışma ile itiraz edebilme ortamı olmadığından sineye çekerdik. Hatta bu tahviller konusunda cin fikirli birkaç kişinin, Bono Bankerliği yapıp düşük fiyatla bu bonoları topladığını gördük.
Bu bankerlerin içinde çok önemli bir sima vardı. Banker Kastelli olarak bilinen Trabzon’lu Cevher Özden. Halkın elindeki bonoları düşük fiyatla alıp bono ticareti yanında, bankaların mevduata verdiği faizden daha fazla gelir teklif ederek, halktan topladığı paralarla İsviçre’ye kaçmıştı. 1982 yılında Tunus’da yakalanarak Türkiye’ye getirilen Banker Kastelli, 8.5 yıl süren ceza davasından beraat etti. Daha sonra 2008 yılında kendi ofisinde intihar ederek hayatına son vermişti.
1990’lı yıllarda bir başka cin akıllı Kenan Şeranoğlu ismindeki kişi, TİTAN Saadet Zinciri adı altında halkın birikimlerine yüksek faiz vereceğini söyledi. Elindeki birikimini bu zincire yatırarak, kıt kanaat geçimini sağlayan yurdum insanı, gelirlerine ek gelir temin etme arayışlarını sürdürdüler. Saadet Zinciri faili, Bankerlik adı altında, 16 bin kişiyi dolandırmaktan hapse girmişti. 2008 senesinde çıkan af kanunu ile serbest kalmıştı.
Yıllar boyunca halkın aldığı ücret, günlük yaşamlarına yetmediğinden, devamlı bir arayış içinde olduklarını görmekteyiz.
Yurdum insanına asgari geçim rakamını telaffuz eden ülkemin yöneticilerinin, emekli, dul ve yetimlerin de bir insan olduğunu unuttuklarını düşünüyorum. Çünkü asgari geçim rakamının ülkede yaşayan herkes için geçerli olduğunu unutmamak gerekir.
Gelelim ülkemizi tek elden yöneten Beş Tepede oturan Cumhurbaşına. 2021 yılı için aylık maaşının 88.000.TL’nin olduğunu bilmekteyiz. Ancak bu ücret kanımca yetmemekte.
2021 yılında Cumhurbaşkanlığına bütçeden yapılan tahsis 4 milyar 39 milyon lira olarak tahakkuk etmiş. Ne de olsa koskoca bir CUMHUR. Bu da yetmeyince örtülü ödenekten ilk 6 ayda 1 milyar 348 milyon lira daha tüketilmiş. Burada örtülü ödenek devreye girmekte, adı üstünde örtülü, nereye harcandığı belirtilmeyen gider. Bu değer de 2022 senesi için % 38 artışa tabi tutulmuş.
Bu rakamlara bakarken, yurdum insanının asgari geçim sınırını mukayese etmek istememekle birlikte, yine Cumhurbaşının maaşı takıldı aklıma. Bunca milyarlar yetmeyince kendi maaşına, yaklaşık % 20 civarında zam yaparak 100,850.T.L’ye yükseltmiş. Bu sembolik bir rakam, Cumhurbaşının maaşı, Cumhurbaşkanlığının bütçesi ve örtülü ödeneğini de katarsanız, toplamda harcanan paranın cesameti karşısında kendimi çok aciz görmekteyim.
Hele bir tarihte bu harcamaların çok abartılı olduğu gündemde konuşulurken, yönetimden bazı piyonlar ‘ İtibardan Tasarruf Edilmez’ cümlesini rahatlıkla telaffuz edebildiler. Tahsis edilen 13 adet uçakla hangi itibar tesis edilmekte, düşünemiyorum. Gerçekte uluslararası dünyada Türkiye’nin itibarı 1150 odalı sarayla mı, kışlık başka bir sarayla mı, yazlık olarak Okluk koyundaki bir sarayla mı, 13 adet uçakla mı, 287 adet Mercedes’le mi tesis edilmekte?
Bu kadar harcamadan sonra halka dönüp ‘Halkımızdan Tasarruf Etmelerini Öneririm’ deme hakkını kendilerinde bulmaktalar. Halkın itibarını hiç düşünmeyen yönetim, halka verir talkımı, kendi yutar salkımı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.