A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

YUSUF DA GİTTİ...

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 31 Aralık 2021 05:59:00

Evet maalesef Yusuf da gitti. Mekanı sıcak, rahat, ışıklı olsun: Belki bilir belki bilmezsiniz rahmetli kitap okumaya da çok meraklıydı. Kaki renge bayılırdı. Parkası ve pantalonu bilhassa kaki renkteydi. Çok çabuk sinirlenebilir, kısa süre sonra bilge Yusuf bıyık altı tebessümüyle çıka gelirdi. Yusuf’un anlatılacak birçok yönü var. İşte aklımdaki görüntülerinden biri: Parkalı Yusuf, parkasının her cebinde enaz iki devrimci kitab. Felsefeye fene halde tutkun.

Sinemaya da. Özellikle fransız filmlerine. Alain Delon’lu ve Jean-Paul Belmondo’lu olanları kaçırmaz.



İkinci görüntü: Birinci sınıfa yeni girmiş gençlere propagandaya hazır, koridorlarda veya kantinde volta atan Yusuf. İlk merhabadan sonra Lenin’den başlayabilirdi: Örneğin “Ne yapmalı?”dan. Sıkı teşkilatçıydı. Safları sıklaştırmakta birinciydi. Hakiki, samimi, etkileyiciydi. İnandığını anlatıyor ve ikna ediyordu.

Üçüncü görüntü:  Kantinde dipte bir yerde, kalorifere yapışmış ısınan ve okuyan Yusuf. Teşkilata alınacak yenileri/civcivleri burada dinler, onlara burada tavsiyelerde bulunurdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) “Yurdunu” bilenler bilir: Berber Turgut, Terzi Zeki, Ayakkabıcı “Gülüm” Ahmet’in dükkanlarına bitişik duvarın dibinde. Sıcak, sakin ve rahat bir köşe. Yusuf’un bürosu sanki. Sanki Balıkesir’den bir manzara. Kimi zaman Hüseyin ile iddialı masa tenisi bile oynanan mekan.

Dördüncü görüntü: Hapishaneden yeni çıkmış Cebeci’ye kadar gelmiş, Kebabcıda etli pide yiyen Yusuf. Sanki hiçbir şey olmamış, sanki hapis  bile yatılmamış, sanki 1964-1965 ders yılının imtihan günlerinden birinde “yazılıdan” sonra yemeğe gelmişiz. Ah Cebeci, ah “Çığır Lokantası”, ah Orhan! Diliniz açılsa da bir konuşabilseniz. Aradan geçen kırk yıla yakın zaman sonra Yusuf’un o gün anlattıkları da aklımda. Yusuf unutulmamalı.

1990’larda İsveç’e ugrayan ve Yusuf’u ziyaret ettikten sonra Paris’e beni görmeye gelen yayıncılarımdan biri Yusuf’tan selam ve adres ve o yılın Bir Mayıs gösterisinde çekilmiş fotoğraflarını getirince Yusuf’la mektuplaşmaya başladık. Yusuf ille bir yaz tatilinde İsveç’e gelmemi ve otomobili alıp birlikte bu şirin ve sarışınlarıyla uluslararası boyutta tanınan ülkenin kuzeyini bir ay boyunca gezmemizi öneriyordu: Köy köy, kasaba kasaba... Bu arzumuzu değişik özel ve mesleki nedenlerle bir türlü  gerçekleştiremedik. Bakın buna çok üzülüyorum. Yusuf’un epey orijinal, uzunlamasına kartlarını ise bulunca sizinle paylaşmak isterim. Yazıyordu Yusuf. Durmadan. www.sinbad.nu isimli sitesi bunun ispatıdır. Kitapları da.  

Yusuf’u unutmuyoruz.

Yusuf’la ortak paydamız Mülkiye’dir. SBF’dir. Gençliğimizdir. Bunu benden daha iyi bilen ortak bir dostumuz var: Bu Melih Aşık’tır. Ve şimdi tam da Melih’e başvurmanın zamanıdır. Bugünkü, 30 Aralık 2021 tarihli, Milliyet’teki “YUSUF KÜPELİ” başlıklı yazısından bir alıntı yapıyorum:

Gençlik ve arkadaşlık kokan “Anılardan birkaç hüzünlü sayfa koptu, düştü önümüze...

Yusuf'la Mülkiye’nin birinci sınıfını birlikte okuduk. Bir süre (daha sonra büyükelçi olacak) Daryal Batıbay, Yusuf ve ben yurdun aynı odasını da paylaştık. Saf, iyi niyetli, sevecen bir arkadaştı. Ancak özellikle haksızlık karşısında çabuk öfkelenir, adeta kendini kaybederdi. Bir başka sınıf arkadaşımız olan Mahir Çayan'a takıldı. Giderek sol eylemlerde görülür oldu. Yollarımız ayrıldı.

Yusuf'la bir akşam tiyatroya gidelim dedik. Ulus’ta Küçük Tiyatro’da Gogol’ün Palto adlı oyununu izledik. Çıkışta oyunu nasıl bulduğumu sordu. Sıkıcı buldum, dedim. Birden kızdı:

- Sen hiç paltosuz kış geçirdin mi? diye sordu. (...) Çok uzun anlatmadı ama... Anladım ki o (Yusuf) paltosuz kışlar geçirmiş, soğuk havalarda bir paltonun özlemini çekmişti.  

Yazın evine gittim. (İstanbul) Kartal’da demiryolunun yanında büyücek bir kümes diyebileceğimiz bir külübede yaşıyorlardı. Tek varlığı yaşlı annesiydi. Kadıncağız belli ki Harp Okulu’na giden oğlunun teğmen çıkacağı, böylece birlikte rahata kavuşacakları günleri bekliyordu. Ne var ki Talat Aydemir olayı patlak vermiş, Harp Okulu öğrencileri istemeden olayların içine yuvarlanmış, subay çıkmalarına 10 gün kala kendilerini kapının dışında bulmuşlardı. Genelkurmay onlara merhametli davranmış, istedikleri üniversiteye girmelerine olanak sağlamıştı. Yusuf bir yıl ODTÜ'de okumuş sonra Mülkiye'ye gelmişti. Yıl 1964-65 idi. Öğrenci olayları tırmanıyordu. Güçlü kuvvetli bedeniyle, haksızlığa tahammül edemeyen kişiliğiyle sol mücadele içinde buldu kendini. (...)”

Yusuf teşkilatcılığını kısa zamanda herkese ispat etti. O günlerde Ege Bölgesi’nde kasaba kasaba, köy köy devrimci ve köylülerle dayanışma amaçlı mitinglerin düzenlenmesinde belirleyici bir rol oynadı. 18 Şubat 1969’da Türk Sol’unda bizzat kaleme aldığı “Köylü Gençlik omuz omuza” başlıklı makalesinde şunları yazdı :

“Fikir Kulüpleri Federasyonu olarak Ege’de yüzden fazla köy gezip, Akhisar ve Ödemiş’te toplam olarak 10 binden fazla köylünün katıldığı iki büyük miting tertipledik.

Ayrıca Anayasa’nın verdiği hakka dayanarak, Atalan ve Göllüce köylerinde ağaların gaspettiği 22 bin dönüm kadar araziyi, açlıkla karşı karşıya kaldıkları için süren 1500 köylü ile ilişkiler kurup, haklı ekmek kavgalarını sonuna dek yürekten desteklediğimizi bildirdik. (...)

(Köylüler) Bu kavganın kendi kavgaları olduğunu söylediler. Bizleri evlerinde yatırıp, fakir sofralarına büyük bir cömertlikle buyur ettiler.

Ayrılırken birbirlerine kuvvetle sarılan eller, gövdeleri sıkan güçlü kollar, ortak isyanın coşkusunu, sevgilerin en derinini yürekten yüreğe taşıyorlardı.

10 Şubat 1969 –  Ödemiş

Ödemiş çevresinde ise, 50 binden fazla köy dolaştık. Oralarda da aynı şekilde karşılandık. Köylünün, tüccar kontrolündeki gazetelerin hakkımızda yazdığı yalanlara inanmadığını gördük. Köylü, yayın organlarının sermaye çevrelerinin elinde olduğunu, kendisine karşı çalıştığını anlamış, onlara bakmıyor, yaşadığı sert hayatın kendisine öğrettiklerine göre tavır takınıyordu. Oralardan da aynı sevgi dolu kucaklaşmalarla ayrıldık.

(Köylüler) Söz verdikleri gibi Ödemiş futbol sahasını erkenden doldurmuşlardı. Beşbin civarındaydılar. İktidar yine zorluklar çıkartmış, hükümet meydanında miting yapmamızı engellemişti.

Bu kez hazırlıklı gelmiştik. Hoparlörümüzü pille çalıştırıyorduk.”

Mitingde birkaç nutuktan sonra sıra Yusf’a geliyor :

İşte yazdıkları : “Son konuşmayı da ben yaptım. Öz olarak, Amerikan kumpanyaları ile ortaklaşa çalışan 90 tane tefeci tüccara karşı 2,5 milyon zürranın (tarımla uğraşanlar, çiftçiler) yapay olarak yaratılmış eski parti kavgalarını bir yana atarak birleşmesi gerektiğini, bu birliğin tüccarlara korkulu rüyalar gördürdüğünü, birleşip, sömürücü Amerika ile birlikte bu parazitleri kovarak kendi kanunlarımızı kendimiz çıkartmaya, kendi malımızı kendimizi ihraç etmeye başladığımız an, kesin olarak kurtulacağımızı anlatmaya çalıştım.

Otobüsleri beklerken, köylülerle sohbet edip, fotograflar çektirdik. Tekrar geleceğimizi, bundan sonra bu kavgayı kendilerinin yürüteceğini söyleyip ayrıldık.

Atalan’dan geçerken köylüler otobüsümüzü durdurup, bizleri kahveye çağırdılar. Daha önce ilişkilerimiz olduğu için birçoğumuzu tanıyorlardı. (...)

(Atalan’da) Ağa bu yıl buğday ekinca iş çığrından çıkmış. Tek bir köylüye bile iş vermeden, getirmiş traktörü bitirmiş işini. Adamların ölülerini gömecek toprakları bile yok. Başka hiçbir yerde de iş yok. Artık toprak, ölüm kalım meselesi haline gelmiş.

Onlar da Anayasa’nın verdiği hakka dayanarak sürüp, toprak reformunu kendi kendilerine yapmışlar. (...)

Tam bir birlik halinde olduklarını, muhtarın, kendilerini satması için teklif edilen 200.000 lirayı reddettiğini söylediler arkadan da. Şimdi de aralarında paylaşıp parselledikleri arazilerden bir kısmının işgalini başlangıçta meşru sayıp, diğerlerini saymayarak onları bölüp zayıflatmaya çalıştıklarını, ama bu oyuna gelmeyeceklerini anlattılar. (...) Göllüce köylüleri ise, parsellememişler bile araziyi.  Ortak ekip, kazandıklarını paylaşmaya kararlılar.

Atalan’lılar da parsellediklerine pişmanlar şimdi. “Keşke bizler de onlar gibi yapsaydık, birlik daha iyi sağlanırdı” diyorlar. Ama ne olursa olsun, kanlarının son damlasına kadar hakları olan toprakları korumaya hazır olduklarını söylüyorlar.

Gençlik olarak bizlere sonuna dek güvendiklerini, bu haklı ekmek kavgalarında, yanlarında olmamızı istediklerini, sahtekar yayın organlarının söylediklerine aldırış etmediklerini tekrarlayıp duruyorlardı.

Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyeleri olarak, Ege’de yaptıklarımız ve gördüklerimiz bunlar.

Tekrar söylüyoruz ki, emekçi halkımızın nerede olursa olsun verdiği haklı ekmek kavgasının daima yanında olacağız!”

Yusuf KÜPELİ makalesini “Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Başkanı” olarak imzalıyor. Toprak ağalarını ve eğemenleri korkutan da mutlaka buydu : Gençlerin üniversitelerin duvarlarını aşıp devremciliği, devrimci mücadeleyi tarlalara, çiftliklere, köylere ve kasabalara getirmeleri.

Yusuf’u unutmamalıyız. Melih’in yazdığı gibi, bugün vakit “Talihsiz arkadaşımızı artık sonsuzluğa uğurlamanın vakti...” Anıları, örgütleyici kişiliğinden kalanlar ve öfkesi bizimle. Yusuf ve Yusufçuk, Yusuf ve Yusuflar unutulmayacak.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git