|
|
Tuncer Bulutay’ı unutmaKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 09 Aralık 2021 18:55:50 1978 ve sonrasındaydık. İkimiz de Siyasal Bilgiler Fakütesi’nde (SBF) öğretim üyesiydik. Tuncer ince ve uzun boyluydu. Fakülte koridorlarında, anfilerde, dersliklerde, kantinde, lokantada karşılaştığımızda selamını eksik etmezdi, öteden beri tanıdığı izlenimi vererek, belki de öyleydi, ve tebessümle. Zarif bir öğretim üyesiydi. Bilgi deposu. Hoşgörü ve sevecenlik abidesi. Her zaman. 1960’ların başındaydık : O günlerde genç bir asistan, efendi bir öğretim üyesi olan Tuncer Bulutay’ı Sadun Aren’in derslerinde 1964-1965 ders yılının hemen başlarında tanımışdık.
Sadun Hoca birinci sınıfa “İstatistik” dersi veriyordu. Muammer Aksoy’un “Medeni Hukuk”, Mümtaz Soysal’ın “Anayasa Hukuku” derslerinde olduğu gibi Sadun Aren’in dersinde de o günlerdeki büyük anfi tıklım tıklım dolardı. Hoca derse girdiğinde yanında yürüyen, Hoca anfi sahnesine çıkarken, hemen öğrencilerin yanında boş bir sandalyeye oturan Tuncer, bizden birkaç yaş büyüktü ama bizim gibi genç ve tertemizdi. İlk gördüğümüzden itibaren bağrımıza basmış, sevgimizin işareti olarak yakın bir arkadaşımızmış gibi O’na sadece Tuncer demişik. Ve hep öyle kaldı. Bulutay bizim için Tuncer’di. Sadun Aren’i de çok tutuyorduk ama O’na Sadun demiyorduk. Sevgimizin daha az olmasından değil, Sadun Baba’nın bir Tarih olmasındandı. Gelin Tuncer’i nasıl keşfettiğini anlatsın, dinleyelim ve görün Tarihi: 1957 olmalı : “Hocalığım sırasında pek çok anım var, ama bunlardan bir ikisi şimdi hemen aklıma geliyor. Bir sınavdan sonra cevap kağıtlarını okuyordum, baktım biri benden daha iyi yazmış. Ama hakikaten iyi yazmış, benim düşünmediğim şeyleri de düşünerek yazmış. O zaman son sınıfa ders veriyordum, bu çocuk kim diye merak ettim. Baktım, Tuncer Bulutay. Sonra kendisiyle konuştum, asistan olmasını önerdim, o da kabul etti ve asistan oldu. Bütün Mülkiyelilerin bildiği gibi ben üniversiteden ayrıldıktan sonra kürsünün başına o geçti ve çok iyi bir kadro oluşturdu, ta ki 1982’de (Şubat 1983’te. MŞG) l402’lik oluncaya kadar. Buna çok üzüldü, daha doğrusu kırıldı ve 1402 sayılı yasayla uzaklaştırılanlar davalarını kazanıp geri döndüklerinde o geri dönmeye talip olmadı. Ama iktisat alanında başka çalışmalar yaptı. Bilim alanında da çalışmalar yaptı (...)” (Sadun Aren’in Puslu Camın Arkasından başlıklı anılar kitabından : İmge Yayınevi, Ankara, 2006, sayfa 78.) Tuncer Bulutay 1957’de 23 yaşındayken SBF’de İktisat ve Maliye Kürsüsü’nde öğretim üyeliğine başladı... 12 Eylül 1980 askeri darbesinin eseri YÖK belasıyla ve o sırada yürürlükte olan 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’na dayanılarak Şubat 1983’te ama yasal olmayan bir biçiminde görevine son verildi. Tuncer “ailesinden” ve öğrencilerinden koparılmasına çok üzüldü... Ama moralini bozmadı. Ekonometri ve genel denge kuramı konularındaki çalışmalarıyla tanınan Bulutay araştırmalarını sürdürdü... Bulutay’ın istatistik, ekonometri ve ikti¬sat alanlarındaki çağdaş öğretilerin tanınmasında ve yaygınlaşmasında önemli katkısı olmuştur. Ekono¬metri ve genel denge kuramı konularındaki kitapları bu alanlarda Türkiye’de yayımlanan ilk yapıtlardır. Somut iktisadi sorunları, istatistiksel ve ekonometrik yöntemleri yetkinlikle kullanarak incelemiştir. Birçok kitabı yanında SBF Dergisi’nde, İktisat Dergisi’nde, ODTÜ Gelişme Dergisi’nde yayımlanmış pek çok makalesi vardır. Bulutay, bu çalışmalarında Türkiye’de iktisat eğitimi, ekonometrik yöntem ve Türkiye ekonomisine uygu¬lanması, Türk seçmenlerin oy verme eğiliminde iktisadi nedenlerin önemi, Türkiye imalat sanayinin yapısı, mantık kurallarının bilimsel alanda kullanıl¬ması, neo-klasik iktisat modelinin eleştirel değerlendirmesi gibi konuları işlemiştir. Bulutay yaşamını, çalışmalarını ve çocukluğundan, Trabzon’dan, başlayarak hayat deneyimlerini sözlü tarih yöntemiyle Selim Soydemir’e anlattı : “Tuncer Bulutay’ın Bilimsel Yolculuğu” adlı kitap 2019’da Mülkiyeliler Birliği Yayınları’nca okuyucuya sunuldu. Bu kitap, “İktisatçı” isimli belgesel ve benzer videolar sayesinde Bulutay’ı biraz daha yakından tanımak mümkün. Bulutay’ın bilge yönünü vurgulamak için şimdi Selim Soydemir’in anlatımıyla Tuncer’den iki alıntının tam sırasıdır : Hoca, “demokrasiye vurgu yaparken, okulda eğitimi anlatırken özellikle altını çizdiği konu ‘saçmalama özgürlüğü’ydü. Hoca, ‘insanların saçmalamasının yolunu kapatırsanız, gelişmeyi de, ilerlemeyi de durdurursunuz’ diyordu.” İkinci alıntı “Bilim adamının sorumluluğu”na ilişkin : “Bilindiği üzere 2016’nın son günlerinde TÜİK Milli Gelir serilerinde büyük değişiklikler yaptı ve hatta hesaplama yöntemlerini değiştirdi. Sorumlu bir bilim adamı olarak Hoca, diğer hocalarla beraber çalışıp, bu değişikliğin ne kadar hatalı olduğunu anlatmak üzere, ve herhangi bir maddi menfaat gözetmeden TÜİK ve Kalkınma Bakanlığı’nın kapılarını nasıl aşındırdıklarını, nasıl didindiklerini de anlattı. Hoca bu didinmelerinin nedeni olarak ‘Yarınki kuşaklar bu işler olurken sen bilim adamı olarak ne yaptın dediklerinde bir kenarda bekledim dememek için’ açıklamasını yapıyordu. Bu nokta Bulutay’ın yaşamı boyunca süren kurallarından biriydi. Şöyle söylediği de biliniyor : “Eğer bugün yanlış gördüğümüzü söylemezsek, yarın genç öğrencilerimizin, insanların yüzüne nasıl bakarız?” Genç veya yaşlı bilim kadın ve adamlarının dikkatine. 7 Aralık benim için 1993’ten beri yas günüdür. Artık bugünden itibaren Abidin Dino’nun aramızdan ayrılışı yasımıza Tuncer Bulutay’ı yitirmenin yası da ekelenecek. Onları anmak ve unutturmamak kalanların görevidir. Ankara, Cebeci, Çankaya ve İstanbul Tuncer’in ismini sokak, cadde, bulvar ve meydanlara vermeli. Trabzon mütevazi futbolcu ve sıkı futbol meraklısı Tuncer’i nasıl yaşatacağını ise mutlaka bizlerden iyi biliyordur. Tuncer’in doğduğu kent olmak her kente nasip olmaz. NOTLAR : YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|