Cumhuriyetimizin kuruluşunda,Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin o tarihteki akıl ile çıkarttığı birçok kanunun, ülkemizin kilit taşlarını oluşturduğuna inanmaktayım. Anayasamızın ilk dört maddesi konusunda, Ata rahmetli değiştirilmesi teklif bile edilemez diye damgasını koymuş Anayasamıza. Geçtiğimiz son 20 senede bu ilk dört maddesini kaşıyan bolca siyasiyi ekranlardan dinledik. Türkiye Cumhuriyetinin ‘Şeriatla’ yönetilmesini isteyen meczupların varlığını unutmamamız gerekir. Bu sapkınların mutlak bir yerlerden kuvvet aldıkları hepimizce malumdur.
Anayasamızın 1. maddesi devlet şeklinin Cumhuriyet olduğunu ifade eder. 2. maddesi de, Cumhuriyetin niteliklerinden bahseder. Bu ifadeleri belki unutmuşuz diye burada tekrar açıklamak isterim.
Madde 2:Türkiye Cumhuriyeti , toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, DEMOKRATİK, LAİK ve SOSYAL bir HUKUK Devletidir. Bu madde konusunda hiçbir tereddüdüm bulunmamaktadır.
Üçüncü maddesi ise aynen şunu ifade etmektedir.
Madde 3: Türkiye Devleti , Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe dir. Bayrağı , şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı, al bayraktır. Milli Marşı, İstiklal Marşıdır. Başkenti Ankara’dır.
Madde 4: Anayasanın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. madde hükümleri değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez.Bu ifadelerden kim veya kimler rahatsız olur anlamakta güçlük çekmekteyim. Ancak Anayasamızda öyle bir cümle var ki, bazı insanların bunu çok dikkatli okuması gerektiğine de inanmaktayım:
‘Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan Devlet yetkisi kullanamaz.’ Bu cümle ile Anayasa, ülkeyi idare edenlerin dikkatini bu cümleye çekmekte. Atatürk’ün bu cümleyi neden anayasanın içine koydurduğunu bugünlerde çok iyi anladığımızı düşünmekteyim. Hani Gençliğe Hitabesinde kullandığı bazı ifadelerinde, ileriyi nasıl da görmüş diye hayret ediyoruz ya, işte öyle bir durum.
‘Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.’ Atatürk’ün, Osmanlı Devleti tarihini çok iyi incelemiş olduğuna inanıyorum. Osmanlının neden çürüyüp yok olma noktasına gelişinin nedenlerini araştırmış olduğu muhakkak. Bu nedenle Cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarında çıkan 3 Mart 1924 tarihinde 430 kanun numarası ile kabul edilen kanunların birinde de ülkedeki eğitim kurumlarının bütününü Maarif Vekaletine bağlanmasını sağlanmış.
Bir başka tarifle Tevhidi Tedrisat kanunu olarak bilinen bu kanun, Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının alt yapısını oluşturur. Ne kadar da doğru bir karar. Osmanlı Devletini çürüten de Tarikatlar, Tekkeler ve Zaviyeler değil miydi?
Yavuz Sultan Selimin Şam seferinden dönüşünde, Şam’da bulunan tarikat ve Tekkelerin İstanbul’da şubelerinin açılmasına icazet vermesi ile Tophane ve Fatih semtlerinde daha sonraları Üsküdar’da bu tekkelere izin verilmişti. Türkiye’de ne kadar cemaat, tarikat , tekke ve zaviye var biliyor musunuz? Kati rakamı bilmemekle birlikte 30 tarikatın faaliyette bulunduğu, ve bunların yaklaşık 400 kolu olduğu tahmin edilmekte. Sadece İstanbul’da 445 tekkenin faaliyette olduğu bilinmekte.
Genç idealist bir Kaymakam, Ordu ilinin Korgan kasabasının Kaymakamı Miraç Akbulut. Yakın bir tarihte bu göreve gelmiş. Atatürk’ün devrimlerine sımsıkı bağlı, gururlu, bayrağına saygılı. Sözünü sakınmayan, düşüncelerini toplum önünde çekinmeden ifade eden şövalye. 29 Ekim 2021 Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Atatürk ve getirdiği devrimlerinden söz ettiği, ve bilhassa Tevhid-i Tedrisat kanununu överek yaptığı konuşmada,
Atatürk’ün Ey Millet İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti Şeyhler Dervişler, Müritler Meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır.‘ sözlerine dile getirmiş. Bunun neresi yalan veya yanlış? Topluma yaptığı bu konuşmada sizce görevinin sorumluluğu ile bağdaşmayacak bir tutum var mıdır?
Size katılıyorum böyle bir tutum yok. Bu genç Kaymakam’ı Kubilay’a benzetmekteyim. Cumhuriyete sıkıca sarılmış bir bürokrat. Ne yazık ki Ordu’da bulunan tarikatın baskısı ile Vali, bu genç Kaymakamı görevden uzaklaştırmış. Kubilay’ları yıldıramadınız, Miraç’ları mı susturacaksınız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.