![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Eylülde Anmak
9 Eylül 1976’da Mao Se Dung vefat etti. Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) kurucusu ve ÇHC Komünist Partisi tarihi lideri, sonra devlet başkanı olan Mao hakkında olumlu ve olumsuz, övücü ve eleştirici çok şey yazıldı, yazılıyor, yazılacak. Doğaldır: Çünkü büyük olasılıkla sadece 20. yüzyılın değil, bıraktıklarıyla, siyasi mirasıyla 21. yüzyılın da en büyük siyasetçilerinden biridir. Mao hakkında çok eleştiri de yapıldı. Bu da doğaldır: Çünkü onca iş yapan, onca yıl dünyanın en kalabalık ülkesini yöneten bir lider elbette kimi eleştirilere de muhatap olacaktır. Ancak ne denirse densin şu gerçek asla değiştirilemeyecektir: “Mao dünyanın en büyük aşçı başıdır: Çünkü 1 milyardan fazla insanın karnını doyurdu.” Bu lafı Fransa’nın ünlü sinema ustası Jean-Luc Godard söylüyor. Evet, Çin isimli kendine özgü “dünyada”, 10 milyon kilometre karelik bu müthiş evrende yaşayan halkları açlıktan kurtardı Mao. Kimse Maocu olmak zorunda değil : Ama Mao’nun eserlerini okumadan da bu işlerin üstesinden gelmek mümkün değil. ÇHC bugün en büyük ekonomik güçler arasında ikincidir. Kimi alanda birinci. Dahası 21. yüzyıl ÇHC yüzyılı olmaya adaydır. 2021’de bu yöndeki gidiş hızlanmaktadır. Bu nedenlerle ve daha nicesiyle Mao iyi bilinmelidir: “Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin” dediğinin altını bir daha çizmekte yarar var. Yılmaz Güney en çirkin ve en sevimli, en bitirim ve en çok tanınan sanatçılarımızdan biridir: Ocak 1982’deki bir konuşmasında şöyle sesleniyordu: “Halkların gerçek dostluğu ve BARIŞ için, bütün dünyanın işçileri ve ezilen halkları birleşiniz!” (Yılmaz Güney: Siyasi Yazılar, Cilt: 3, s . 108-109.) 9 Eylül 1984’de genç yaşında aramızdan ayrılan Güney’i de anıyoruz eylül ayında. O Güney ki her zaman gençliğini ve güncelliğini koruyor. O Güney ki onca kötüleme ve karalama kampanyalarına karşın hala gençlerin gönlünde sahip olduğu yeri koruyabiliyor: Filmleri Türkiye’de ve başka ülkelerde, sinemateklerde, kültür merkezlerinde ve sinema salonlarında gösteriliyor. Film festivallerinde özel bölümlerde de. Televizyon kanallarında da. Cannes Film Şenliği’nde yeri gelince Güney’den hep söz ediliyor: Yol Çünkü 1982’de bu Şenlik’te en büyük ödülü almıştır. Bu vesileyle filmin yönetmeni Şerif Gören, 1997’de Şenliğin Ellinci Yılı vesilesiyle Cannes’a davet edildi. Bir gitti ama iyi gitti: Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’tan ve o yılki juri başkanı İsabelle Adjani’den iltifatlar eksik olmadı. “Aile” fotosu çekildiğinde Şerif Gören, hemen Chirac ve Adjani’nin arkasında ve bütün gazete ve televizyonlardaki görüntülerdeydi... Gülümseyen yüzüyle... Güney’in ödül aldığı gece sıkılı sağ yumruğu havada fotosu ise Cannes’da Şenlik binasındaki panodaydı. Yılmaz Güney’in gençlere ne verip vermediği konusunda, yirmi yıl öncesinin biraz “bitirim” bir şarkıcısını tanıklık için davet ediyorum: Adı ve soyadı: Rafet El Roman. Günlük gazetelerden birinin 25 Temmuz 1997 tarihli ekinde şunları dile getiriyor: “Yılmaz Güney’i seviyorum, sanatcı olarak. Bence bu insan, kişiliği ve yapmış olduğu eserlerle büyük insan. Türkiye bugün bu durumdaysa O’nun da katkıları var diyorum. O’nun yanı sıra Deniz Gezmiş, Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi insanların da katkıları var. Yılmaz Güney’in şu yönünü seviyorum: Bu ülkenin yalnızca iyi tarafını değil, zayıf tarafını da gösterdi. Haksızlığa karşı geldi. Ama yanlış anlaşıldı. Yılmaz Güney ülkesini ve milletini seven biriydi. Özgürlüğü ve beraberliği savunan bir insandı. O zaman O’ndan ve sinemaya katkısından söz edildiği için anmak istiyorum.” Yılmaz Güney’in en vefalı arkadaşlarından, meslektaşlarından, dostlarından Halil İbrahim Ergün, Güney’le arkadaşlığını ve Güney’in sinemayla tanışmasındaki, aktörlüğe başlamasındaki rolünü anlatıyor, usta gazeteci Oral Çalışlar’ın Deniz Gezmiş’ten Yaşar Kemal’e Portreler isimli kitabında (Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1997.). Tavsiye ederim. Evet, her eylül ayında yitirdiğimiz dostları, arkadaşları, ustaları, yoldaşları ve yol arkadaşlarını anmak için onlardan birkaç kitap, birkaç film, birkaç anı mutlaka gerekli. ANMAK VE UNUTMAMAK İÇİN. Eylül ayında, başka aylarda olduğu gibi vurulan, katledilen, kaybettirilen, kaçırılan başka insanlarımız da bulunuyor elbette. Burada Mao’yu ve Güney’i anarken biraz da onları anıyorum. Onların anılarına da saygımı yerine getirmek istiyorum. Onların anıları da her tanıyana, her arkadaşına, her yoldaşına mutlaka yol gösterici unsurlar taşıyordur. Bu böyledir Ve onları yok olmuşlar gibi sayamayız. Sayılmazlar: Çünkü anıları bizimle birlikte yaşar. Ve biz bu anıları bizden sonrakilere bırakırız: Bizden sonrakiler de ONLARI VE ANILARINI YAŞATSINLAR DİYE. İSTERLERSE ELBETE. ACI TATLI ANILAR UNUTULMAMALI.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |