Her 30 Ağustos’ta Mustafa Kemal Atatürk’ün hangi koşullarda neleri başardığını düşünür, ne kadar mütevazı bir hayat yaşadığını okuduğumda, o büyük insanın meydana çıkardığı ULUS Devlet’e ne katkıda bulunduğumun muhasebesini yapmaya kalkarım. Ne kadar aciz olduğumu anlar, ülkem için bir olumlu eser vermeye çalışanlara elimden geldiği kadar yardımı esirgemem. Ancak bu yeter mi diye düşündüğüm çok zaman olmuştur.
Üniversitede okurken aynı zamanda çalışıyordum. Genel Müdürümüz rahmetli Adnan Öztrak, Genel Müdür yardımcımız Turgut Özakman idi. Kurumu yöneten aslında Turgut beydi. Kendisi ile diyaloğum da vardı. Üniversite son sınıfta benim Trabzon Radyosuna tayinimi çıkarmıştı. Ben de kurumdan istifa ederek ayrılmıştım. Benim için tahsilim önemli idi, ancak Turgut Özakman için radyo önemli idi. Bu nedenle Turgut bey kazanmış, ben ise istifa ederek, kendi hayat yolumu çizmiştim.
Turgut beyin yazmış olduğu birçok eserinin içinde en sevdiğim ‘
Şu Çılgın Türkler’i bir solukta okumuştum. Daha evvel 8 Temmuz 1920`de Bursa’nın Yunan Ordusu tarafından işgal edilmesini Celal Sıtkı Gürler’in Kurtuluş Savaşı ile ilgili anı kitabından okumuştum. Bu nedenle Şu Çılgın Türkler kitabını daha iyi algılamıştım.
Birçok belge araştırılarak yazılan bu kitabı okurken kimi yerde ağladığımı hatırlarım. Hangi koşullarda savaşmış bu millet diye düşünürüm hep. Askerin giyeceği bir potini, yiyeceği yarım tayını olmadan, üzüm hoşafı bulursan içersin misali bir savaşta, yiyecekten çok kurtarılması gereken bir vatan olduğunun bilinci kazınmış beyinlere. Mermin yoksa fişekliğinde, tak süngüyü doğru düşman üstüne. Bu büyük insan ne demiş ‘ Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır ’.
Afyon’da dolaşırken tepelerde, gözlerim hep ufka bakar. Siz
ÇİĞİLTEPE’yi bilir misiniz? Afyon’la Sandıklı arasında bulunur bu Çiğiltepe. 27 Ağustos’da 57. Tümen Komutanı Albay Reşat’ı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa arar. Albay Reşat’ı Mustafa Kemal Paşa Çanakkale savaşındaki kahramanlıklarından tanır ve tümen komutanına çok güvenir. Arazinin hakim bir tepesi olan Çiğiltepe’nin durumunu sorar. Albay Reşat yarım saat içinde bu tepeyi almak için Mustafa Kemal Paşa’ya söz verir. Ancak düşman bu tepede çok direnir. Çiğiltepe’yi almaları, Ekinhisar ve Sandıklı düzlüğünü açıp, savaşın kaderini değiştirecek bir dönemeçtir. Yarım saat zaman diliminde bu tepeyi alamayınca Albay Reşat, beylik tabancası ile intihar eder.
Vermiş olduğu sözü yerine getirememenin ezikliğini yaşamak istemez. Albayın intiharından 45 dakika sonra ÇİĞİLTEPE düşer, ancak Albay Reşat bu yerin ele geçirildiğini göremez. Vatan sevgisi, askerlik onuru, verilen söze sadık kalma, Başkomutana verilen sözdeki sadakat, sevk ve idarede ihtimal bir zayıflık olmasa da ‘verdiğim sözü yerine getiremedim, ben artık onursuz yaşayamam’ düşüncesinin, bu güzide insanı intihar etmeye götürdüğünü biliyoruz.
30 Ağustos’da başlayan topyekûn taarruz, İzmir’de sonuçlanır.
ZAFER. Bu vatan, nice Albay Reşat gibi komutanların üstün gayretleri, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa!nın askeri dehası, bütün diğer komutanların Mustafa Kemal Paşa’ya olan inançları sayesinde kurulmuş. Çökmüş bir imparatorluktan yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti filizlendirilmesini anlamayan nesle aşina değiliz. Ne tarihte böyle bir komutan yaşadı dünyada, ne de bundan sonra böyle bir deha gelecek kainata. Kimse zaten onun zekasını anlamaya çalışmamalı, sadece hedeflerini anlamaya çalışmalı.
Her şeyi bir kenara bırakıp düşünün, öyle bir deha ki, savaş cephesinde bile kitap okumuş, 57 senelik ömründe 4000 den fazla kitap bitirdiğini söyler tarihçiler.
Kimse elmalarla armutları karıştırıp, ülkemin Cumhuriyet döneminde kazandığı sanayi hamlesini satıp satıp, yol, köprü, havaalanı yapıyorum diye, avara kasnak gibi ortada dolaşmasın. Ülkemde daha doğmamış çocuğu borçlandırarak yapılan KÖPRÜ - OTOYOL - HAVALİMANI – HASTANE ler gibi yap-işlet-devret projeleri, bu ülkenin başına dert olacak. Yolcusu olmayan hava limanlarına, hastası olmayan hastanelere, geçilmeyen köprülere deve yükü para ödendiğini hepimiz bilmekteyiz.
Bu ülke büyüktür, Osmanlı Padişahlarının borçlarını bile ödemiş asil bir ULUSA sahibiz. Herhangi bir çulsuzun, Atatürk’ün kurduğu bu ülkeyi yıpratmaya gücü yetmeyecektir diye bir sözüm geldi söyledim he nalına hem mıhına.