“Çocuklar masal ister, çocuklara henüz karpuz kapukları içindeki pembe sarayları göstermediniz.” (s. 39.) Acelesi yok, merak etmeyin geç kalmış sayılmazsınız. Mazeretiniz kabul edilecektir. Ciddi bir mazeretiniz ama. Çocuklar büyüyünce adam olacaktır. Çocukların büyümesi için sanata, süte, düşünmeye, ıspanağa, nohuta, kuru fasulyaya, Şarlo’ya, bibere, patlıcana, domatese, spora ihtiyacı vardır. Ve bilhassa BARIŞ ve HUZUR içinde yaşamaya.
“Yeni bir tabir icat edilmiş ‘topyekûn harp’, biz ‘topyekûn sanat’ diyoruz.” (s. 77.) Ve topyekun çalışmak. Topyekûn yaratmak. Birlikte yürümek. Hep beraber koşmak.
“Balzac’ın tarifine uygun bir sanat yapan halk sanatkârı Şarlo, düşmana şu cezayı hazırlamış: ‘Heyecandan bıyığını yutup boğulacak.’ ” (s. 78.) Bıyıklı iktidar sahipleri titreyebilirsiniz. Sadece bıyığınızı değil.
Şarlo çocukları sever. Çocuklar da Şarlo’yu. Bu bir tesadüf değildir. The Kid’i bir daha, bir daha izlemeliyiz. Çocuklar bakım ister. Sabahları bir yumurta, beyaz peynir ve zeytin. Çayla ya da çaysız. Meşin yuvarlak ta. Okul çıkışlarında sokak aralarında top oynamak ta.
“Sanat bir yaşama sanatı olmalıdır.” (s. 57). “Bir yaşama sanatı olmak; görmeyi, işitmeyi ferahlatmak, görülene, işitilene ve düşünülene şekil vermek, vahdet (birlik) vermek.” (s. 54.)
“Sanatın bugün yalnız ‘söylemeye’ tahammülü yoktur, sanat artık ‘yapacaktır’. Fikirden aksiyona (eyleme) geçecektir. “ (a. y.)
“İçliköfte gerek yola gidene.”
“Rokoko bir tavuk sesi değil, bir üslup rezaletinin ismidir.” (s. 92.)
“Ersatz bir zehir ismi değil, her şeyin sahtesidir.” (a. y.)
“Anlamak kâfi değil (yetmez), anlatılan, anlamak gayretine değmeli.” (s. 93.)
Alıntıların tümü Abidin Dino’nun 1938 sonundan itibaren İstanbul’da yayınlanan değişik dergilerdeki aydınlatıcı, öğretici, yenilikçi, iç ferahlatıcı, bilinç açıcı makalelerinden geliyor. Tümü Turgut Çeviker’in büyük bir emek ve fedakârlıkla Abidin’in makalelerinden derleyip toparladığı, yayına hazırladığı Abidin Dino Kültür, Sanat ve Politika Üstüne Yazılar isimli 680 sayfalık dev hacimli kitapta (Adam Yayınları, İstanbul, 2000). Aktardıklarım bu kaynaktan. (Bu kitabın yeni bir baskısı yapıldığını biliyorum. Henüz görüp, okuyamadım.)
Abidin’in felsefî yaklaşımlarının dahası da var. Ama bugün bu kadarı yeter sanıyorum. Abidin’in felsefî kıvılcımlarını öğrenmek, içersemek, düşünmek, tartışmak için.
Abidin Mart 1913’ten 1993 sonuna kadar giden seksen yıllık yaşamı boyunca yazılarında, söyleşilerinde, Paris’teki ikili sohbetlerimizde çocukluk, olmak, görmek, ölmek ve pek çok konuya ilişkin felsefi boyutu yabana atılmaması gereken inciler yarattı. Değişik makalelerimde ve kitaplarımda değindim, yer verdim. Giderken bunların tümünü bize emanet etti. Kıymetini bilmeliyiz.
Ölüm mü? Ne Buluş isimli kitabını da bu bağlamda anmak isterim (Sel Yayıncılık, İstanbul, 2005.) Yaşamak ve zamanı gelince ölmek konusunda yazılmış en samimi ve en sıkı metinlerden biridir. Aklınızda bulunsun.
“Defterlerimizde her şey kayıtlı imiş, bilmem hangi sahifede altı kırmızı kalemle çizilmiş ismimiz varmış, her şey süluş yazı ile yazılmış duruyormuş.” (s. 39.)
“Çocuklar sizi tanır; gözlerinizden sözlerinizden tanır.” (s. 40.)
Çocuklar büyür. Adam olurlar. Abidin’i unutmazlar. Bize sevinmek kalır. Bu da bize yeter.
“Gece karanlığında bekleriz, şafak sökünceye kadar bekleriz, siste bekleriz, sabah yağmurunda bekleriz, bu dünyada bekleriz, çabuk bekleriz. (...) Ölüler beride dursun, gelin yiğitler (...) Cümleye selam.” (a. y.)
Abidin Dino’yu Sarı Çizmeli Mehmet’ten sorun: İyi tanır. Sarı Çizmeli Mehmet “Ayrılık Çeşmesinden”dir ve kimseyi geri çevirmez. Az konuşur, öz konuşur.