Türk sanat müziğinde çok sevdiğim makamlardan bir tanesi segah makamıdır. Bu makamda ‘si’ perdesi karar perdesidir. Geçtiğimiz senelerde koro çalışmalarına katıldığım Şef Eczacı Bestekar Ertuğrul Ottekin’nin repertuarında, yine çok sevdiğim İstanbul Heybeliada’lı Yesari Asım Ersoy`un bir bestesi vardı. ‘Sevda yaratan gözlerini her zaman öpsem, Doymam güzelim haşre kadar hep seni sevsem‘ Bu segah şarkı, aksak usulde bestelenmişti. Hocama rica ettim, bu şarkıyı ben okumak istiyorum diye. Kırmadı beni.
Segah makamını sıkça kullanan iki bestekardan bir tanesi Yesar-i Asım Ersoy, diğeri ise Ebubekir Ağa`dır. Ebubekir Ağa’nın doğum tarihi bilinmemekle birlikte, Sultan III.Ahmet’in Padişahlık dönemi olan 1703-1730 yıllarında ve I.Mahmut’un Padişahlık yılları olan 1730-1754 arasında Sarayda hanende olarak görev almıştır. Lale Devri’nin değerli bestekarlarından olan Ebubekir Ağa’nın, eserlerinde Segah makamını sıkça kullandığı bilinir.
Kendi kaleme aldığı mecmuasında şiirleri ve bestelerini yazan Ebubekir Ağa’nın bazı eserlerini Bekir Çavuş veya Eyyubi Bekir Ağa adı altında yayınlandığını, İstanbul Üniversitesi kitaplığından bilmekteyiz. Aynı dönemde besteler yapan Tab-î Mustafa Efendi, Kara İsmail Ağa, İbrahim Çavuş ve Hekimoğlu Ali Paşa gibi değerlerle çalışan Ebubekir Ağa nın eserlerinden Mahur makamında bir tanesi olan ‘Bir Afet-i Meh-peyker ile Nüktelerim Var Fehmetmesi Müşgil‘ adlı şarkının, zamanın en çok sevilen şarkılarından olduğu kayıtlıdır. Sultan II Mustafa’nın tahttan indirilmesi sonrası III. Ahmet Padişah olarak tahta, Edirne’de 1703 tarihinde geçer, ve ulufe Edirne’de dağıtılır.
İstanbul’a gelişinde, yakından tanıdığı Ebubekir Ağa’yı hanende olarak Saray’a aldırır. 1703’den, 1 Temmuz 1736’da III. Ahmet vefat edinceye dek Saray’da kalır. Padişah III. Ahmet’in vefatından sonra Saray’dan ayrılan Ebubekir Ağa’yı, I. Mahmut tahta geçtikten sonra tekrar Hanende olarak Saray’a alır. Ünlü bestekar Enderun’da musiki eğitimi vermekle beraber, beste yapmaya da devam eder.
I. Mahmut’un bu jestine çok mutlu olan Ebubekir Ağa, 1730 da bestelediği Segah şarkı ile memnuniyetini ifade eder . ‘ Etti O Güzel ahde vefa müjdeler olsun, Tir yel li yel li ye lel li âh müjdeler olsun, Ey Aşık-ı Şurîde Sana Müjdeler Olsun, Tir yel li yel li ye lel li ah Müjdeler olsun, Va’deyledi bir gece nihânî gelecektir, Tir yel li yel li ye lel li ah gelecektir, Ben kuluna ey meh-lika Müjdeler olsun ‘ Ebu bekir Ağa bu Segah eseri, Yürük Semai usulünde bestelemiştir.
Birkaç gündür ülkemde yavru vatana müjde verileceği konuşulmakta. Herkesin aklından geçen bir çok MÜJDELİ haberin içinde çorbaya dönen ülkemin gündemi, tabir yerinde ise karman çorman. Herkesin aklında yatan değişik meçhul uğur böceğinin ne olduğu merak edilmekteydi. Birkaç uçak dolusu zevatla, küçücük bir ada olan Kıbrıs’a konan 5 Tepeli güruh, 50 sandalyeli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis binasına yığılınca, salon bu kalabalığı alamadı. Kıbrıs’taki bazı partiler ziyareti protesto ederek Meclise gelmeyince, boşalan koltuklar da yetmedi. Yolun karşısında bulunan Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçilik binasından sandalyeler taşındı. Bu da yetmeyince, bazıları ayakta, Bay Recep’i dinlemeye başladı. Günlerdir bir MÜJDE verileceğini dillendiren Saray’ın, hangi konuda SAVA vereceği merak konusu idi. Bay konuşmaya başlayınca, baklalar yavaş yavaş döküldü. Türkiye’de inşaat işi dar boğaza girince, beş inşaat firması için bir ümit ışığı olarak Kıbrıs’a 500 dönüm arazi üzerine Cumhurbaşkanlığı Saray Külliyesi yapımının, müjde olarak kürsüden ilan edilişini hayret ve korku ile dinledim. Hani bize yazık ta Kıbrıs’takilere hepten yazık diye düşündüm.
Bu külliyeyi kim inşa edecek, bu külliyeyi kim finanse edecek, kimin sırtından yapılacak bu inşaat, ve neyin garantisi verilecek bu inşaata? Çünkü ne hasta gelecek Saray’a, ne de araç geçecek Saray’dan diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.