|
GERÇEKKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 06 Temmuz 2021 10:27:07 Bir gerçeğin ortaya çıkmasını ne kadar engelleyebilirsiniz? Bir başka söyleyişle ne kadar süre yalan söylemeye devam edebilirsiniz? Gerçek belki çok acıtıcı olabilir ama bir gün, bir şekilde hakikatle yüzleşmek mecburiyetinde kalırsınız. İnsanlar bazı zaman doğruları söylemekten kaçınırlar. Hani hayat boyunca söylenen bazı pembe yalanlar olabilir. Bir insanın evliliğini kurtarmak adına söylenen tatlı yalanlar, bir insanın hayatını kurtarmak adına söylenen yalanları, bu anlatımda değerlendirmeye almazsak, her yalanın ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Ekranlarda siyasilerin meydanlarda söylediği yalanları ve işin gerçeğini, tiyatro sahnesi gibi bu komedileri hergün izlemekteyiz. Hani bazen faili meçhul bazı cinayetler vardır ya, aslında faili mutlaka vardır, ve bir şekilde bazı kimseler tarafından bilinir, ama ortaya çıkarılmaz. Hani örnek vermek gerekirse Uğur Mumcu’nun aracının altına birileri patlama düzeneği yerleştirirken, 20 metre mesafede, polis kulübesinde, polisler bulunmakta idi. Patlamadan sonra polisler, hiçbir şey görmediklerini ifade ettiler. Sizce bu yalan kime ne fayda getirmiştir? Ülkemizde bazı devlet kurumları vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ülkenin büyük yatırımları bu kurumlar tarafından yapılmıştı. Ülkemizin tarım politikaları geliştirmesi, tarıma dayalı yapılan sanayi yatırımları yönünden katkıda bulunmuştur. Buğday üretimi, pamuk üretimi, tütün üretimi, fındık üretimi, ve pancar üretimi hep entegre sanayi yatırımlarını beraberinde getirmiş tarım politikaları ürünüdür. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra kısıtlı imkanlarla yapılan tarımla ülkemizin ihtiyaçları, ilk 10 sene sonunda yeterli olmasının yanında, tarımsal ürünlerin yurt dışına satılmasını da sağlamıştır. II. Dünya savaşı sürecini bir kenara bırakırsak, ülkemizin kalkınması hep planlamalarla gerçekleşmiştir. Buğday ve arpanın ambarı olmuş İÇ Anadolu, mercimeğin deposu olmuş Antep. Tütün üreten Ege bölgesindeki Türk tütünü, sigara paketlerinin dışında reklam olmuş, Karadeniz fındığı Avrupa’da aranan bir tür olmuş. Ege Denizinde ve Akdeniz’de yapılan arkeolojik batık incelemelerinde bulunan amfora testilerine kadar giden mazisi ile zeytin yağı ve şarap üretiminin, tarihe adını kazımış olduğuna inanmaktayım. Bu ürünlerin bütün Akdeniz ülkelerine gemilerle Anadolu’dan sevk edildiğini bilmekteyiz. Bu gerçekleri bir kenara bırakan Siyasi İrade, yurtdışından tarımsal ürün getirip ülke içinde dağıtırsa, bu, ürünleri aldıkları ülkelerin tarım çalışanlarını desteklediği anlamına gelmez mi? Alın teri döken, ezilen Türk emekçisi, kendi Devleti tarafından sırtından hançerlenmiş olmaz mı? Bunu da halkın yararına yaptığını reklam ederken yönetim, hiç mi utanmaz? İşte bu da iradenin başka kuyruklu yalanıdır. Enflasyon rakamlarını Saray dikte eder, TUİK, sanki kendi hesaplamış gibi işçilere yapılacak maaş zammı endeksini aşağıda tutmak adına, düşük endeks üretir. Bu rakamları TUİK nereden elde eder, bugüne kadar hiç kimse bulmakta muvaffak olamamıştır. Acaba bu da başka bir yapay yalan değil midir ? Bilen bu güne kadar çıkmamış. Bakın Tarım ve Ekonomi yazarı Ali Ekber Yıldırım, ekilecek arazilerin sadece %67’sinin ekildiğini, bunu da çiftçilerin tarım çarkını döndürmek adına yaptıklarını ifade etmekte. Limanlarda ve marinalarda bulunan lüks yatlara satılan mazottan, özel tüketim vergisi alınmadığını anlatan medya, ancak çiftçi, tarımda kullandığı traktörü için aldığı mazotta ÖTV ödemek mecburiyetinde kalmakta. Acaba hangisinin özel tüketime tabi olması gerekir? Biri zevk-ü sefa adına mazot kullanmakta, diğeri ise alın teri ile üretebilmek adına yakıt almakta. Yönetim kimin yanında olduğu, ayan beyan ortada. Son 18 yılda, 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kazanılan birçok değer, keyfi idare ile bir bir elden çıkarılarak, siyasi irade tarafından özelleştirildi. Hatta ülkemin gururu, ülkemin savunma sanayinin lokomotifi Tank Palet fabrikasının 25 milyon dolar modernleştirme için fon bulunamadığından, %49’unun Katar’a hediye edildiğini Siyasi İrade beyan etti. Bu da başka bir okkalı yalandı. Karşılığında Katar Saray`a, Jumbo Jet olarak bilinen 747-008 tip uçak hediye etti. Ancak bu da yetmedi. Şimdi MKE kurumunun Anonim Şirket olması konusunda kanun ihdas edildi. İşte size yeni bir arpalık. Belki MKE Anonim Şirket’in hisseleri de, Katar’a altın tepsi içinde sunulabilir. Kimbilir? Anonim Şirketin yönetim kurulu üyeliği, ve üyeliğin hakkı huzuru,`Denetim Kurulu Hakkı huzuru’ adı altında yandaşlara yeni bir ek gelir kaynağı olur. ‘Ölme eşeğim ölme, beni buralarda koma‘ lık bir durum. Geldik dünyada eşi ve benzeri olmayan güzel şehrimiz İstanbul’un, Siyasi İrade tarafından Katar’a nasıl peşkeş çekilip, para temin edilir ‘zihni sinir projesine’. İstanbul’un bir kısmını ada haline getirirsek, adayı Katar`a satar, ülke içinde ülke yaratırız düşüncesi midir, bilmem, bir delinin düşünebileceği ZİHNİ SİNİR PROJEsi olduğuna inancım tamdır. Para karşılığında düzmece bir ÇED raporuna dayalı Zihni Sinir proje olan İstanbul’a yeni Kanal Tasarımı, binlerce problemi beraberinde getirecek büyük bir yıkım. Sadece 5 inşaat firması ile 1 Proje firmasına ballı kaymaklı gelir getirecek kaynak olmaktan öteye gitmeyen bu ZİHNİ SİNİR projenin açacağı yaraları kapatmak için, seneler gerekecek. Nasıl Anayasayı değiştirirken halk oyunu isteyip, bir referandum yapıldı, beni ve torunlarımı borçlandıracak Zihni Sinir proje için gelin halka soralım? Ülkeyi yalanla avutmak doğru değildir. ‘Gün gelir takke düşer gerçek kel görünür’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|