
Zaman içindeydik, mavi bir sabah olmadan. “DAHA YAVAŞ LÜTFEN.pps” BAŞLIKLI Zikrullah Kırmızı imzalı ve John Lennon’un “İMAGİNE”İ EŞLİĞİNDEKİ İNCE VE SIK DOKUNMUŞ FİLOZOFİK DEYİŞLER, DÜŞÜNCELER, DAMITILMIŞ CÜMLELER BENİ ALDILAR BENDEN VE HEMEN YAZMAYA SÜRÜKLEDİLER. ZATEN MAKİNA BAŞINDAYDIM, BİR HAYAT HİKAYESİNİN YAZIMINI BİTİRMEYE ÇALIŞIYORDUM, ONU BIRAKTIM BU METNİ YAZDIM : DİNLERKEN VE SEYREDERKEN. Etkilenerek, etkilendiklerimi sizlerle paylaşmak umuduyla :
Az tüket mutlu ol.
Azla yetin yarına da kalsın.
Her saniye sonuna kadar yaşanılmayı hak ediyor. Her saniye dopdolu tadılmaya değer.
Merdivenleri yavaş yavaş çık. Koridorlardan koşarak geçme. Kayarsın.
İçimizdeki çocuğu öldürmemek. İçimizdeki kadınları dinlemesini bilmek. Adam olmak kısacası. Bütün hödüklere, magandalara ve çok bildiklerini sananlara nanik !
Can sıkıntısından uzak durmak. Ama unutmamak : Can sıkıntısı ille kötü bişey değildir. Kemal Tahir
Kelleci Memet’te boşuna “içerideki” kahramanlarından birini “Canın sıkkını gevşeğinden iyidir” diye konuşturmaz. Bildiği bişey vardır mutlaka.
Hiçbir zaman hiçbir kimsenin “Fan”ı olmamak ! Asla !
İyimser karamsar olmak. Kapkara karamsarlıktan fena halde kaçınmak.
Koşmamak. Yürümek. Yürürken yaşamdan istifa etmemek. İstifade etmek.
Haydarpaşa Lisesi’nde öğrenciydim, çocuktum ufacıktım. Yerde buldum bir erik ama yemedim. Lise’den sıyrılarak çıktım. Kadıköy’e doğru
piano piano yürümeye başladım. Demir Köprü’nün üstünde durdum : Sağda Haydarpaşa Garı, solda Anadolu’ya açılan kavimler kapısı. Ey Anadolu duy beni ! Bekle beni !
Kadıköy’de Meydan’da kitapçı var. Kitapcı’da Orhan Kemal’ler var : Gıcır gıcır Varlık Cep Kitapları.
Arkadaş Islıkları, Avare Yıllar, Babaevi, Cemile... Kadıköy’de arka sokaklarda esnaf lokantaları var. Esnaf lokantalarında tas kebab, pilav. Esnaf lokantalarında kuru fasulya, pilav. Ve hoş sohbet. Daha ne olsun ?
Moda’ya doğru bir yürüyüş olsun : Kıyıdan. Her ağaç gövdesine dokunarak. Kuşlara göz kırparak. Denizle ve balıklarla arayı fazla açmadan. Genç kız arkadaşımızı okşayarak. Meme uçlarını ısırarak. Tam o sırada dolmuşta geçen genç anneye ve dizleri üstündeki çocuğa bir tebessüm : Filiz çok memnun. Bu da bana yeter.
Z-AMAN’I amandan ayırmak Z’yi özgürlüğüne kavuşturmak. Z (ZET) “ölümsüzlük” demektir Hellencede. Ölüm-sizlik olmasın !
Çicekli heybelerini umut, hoşluk, aşk, eşitlik, güzellik, şirinlik, barış, kardeşlik, huzur ve özgürlükle doldurup pembe bisikletlerine atlayarak gökyüzüne yol döşeyenlere ve döşedikleri yoldan “yükselenlere” binbir selam.
(g)örmek :
Kill Your Television. www.TurnOffYourTv.com
aNa(ı)samak : Tv’lerinizi kapayınız (g)özlerinizi açınız. Bu kadar uyku çok bile. Zararı da çok.
Carl Honore’nin Yavaş eserine ve onu Türkçeye kazandıran Esen Gür’e (Alfa Yayınları) teşekkür etmeyi ihmal etmemek.
Bir kent düşünün :
Citta Slow : Yavaş Kent. Bizim.
Bugüne kadar hızlı yaşadık biraz da yavaş yaşamayı denesek diyorum. Ne dersiniz ? Unutmamalı: “Her saniye sonuna kadar yaşanılmayı hak ediyor. Her saniye dopdolu tadılmaya değer.” Dedik.
NOT : Batman : Eski ölçü birimlerinden biri. Google Baba’nın kapısını tıklatmalı mı ?