Ne ağırıma gidiyor biliyor musunuz? Fakirlik edebiyatı yapan, gösteriş meraklılarının dengesiz davranışları. Barış Manço lise son sınıf yıllarında tanıştığım ve çok sevdiğim bir dostumdu. Barış’ın, Galatasaray Lisesi son sınıfında okurken bir müzik gurubu vardı. Caddebostan Ozan sinemasında zaman zaman konser verirdi. Liseler arası müzik yarışmalarında kendi gurubu ile katılırdı. Göztepe`de otururlardı. Kardeşi İnci ile de çok yakın dostluğum vardı.
Barış, müzik dünyasında kıyafetleri, parmaklarına taktığı yüzükleri ve uzun saçı ile olduğu kadar, kendine has besteleri ile sadece genç nüfus tarafından değil her yaş gurubu tarafından tanınır ve çok sevilirdi.
İlk bestesi olan ‘Green Eyes’ ı, 1960 senesinde ilk defa Ozan sinemasında söylemişti. O tarihlerde genç nesil tarafından Judy Collins in söylediği ‘Blue Eyes’ adlı şarkı çok beğeni kazanmıştı. Belki onun etkisi altında yapmıştı bu bestesini, kim bilir.
‘Nane Limon Kabuğu ‘ adlı şarkısındaki bir cümle ise şunu ifade etmekteydi ’Zürefanın Düşkünü Beyaz Giyer Kış Günü’. Burada Zürefa’nın ne anlama geldiğini merak edenler olabilir. Kısa bir anlatımla bu kelimeye açıklık getirmek isterim: Devr-i Osmanlı zamanında sarayda muhtelif görevlerde bulunan ve bulundukları ortamda görev icabı güzel ve süslü , çok renkli elbise giyen kişilerin bu görevlerinden alındıktan sonra halk arasında yaşamaya başladıklarında, giyecekleri günlük elbise bulunmadığından, kış günü bile beyaz elbise giymelerini tarif etmek için söylenmiştir.
Bir de kimin tarafından söylendiği bilinmeyen ve görgüsüz, hazımsız insanları tarif eden bir deyim vardır, bu deyimi izah etmeye gerek olmadığına inanmaktayım. ‘Ayranı Yok İçmeye Tahtırevanla Gider Ayakyoluna’. Aslında son kelimenin doğrusunu yazmaya elim varmamakta. Sizler ne olduğunu anladınız zaten.
Aylardır bir virüsle cebelleştiğimiz yetmiyormuş gibi, bir de yurdum insanları yoksulluk, sefalet ve de işsizlikle hayatta kalma mücadelesi vermekte. Genç üniversite mezunlarında işsizlik oranının % 28 olduğunu bilmeyen yok . Toplam işsiz sayısı, resmi makamlar tarafından telaffuz edilmese de, 11 milyon civarında. Her ne kadar aksini söyleseler de, tesislerin kapandığı, yeni yatırımların yapılmadığı, enerji tüketim değerlerinden anlaşılmakta. Son 4 senedir Türkiye deki elektrik kurulu güç olan 92,097 MW’tın sadece % 67 si olan 290.8 milyar kilovat saat enerji ihtiyacının dört senedir düşmeye devam ettiği bir hakikattir. Yani ülkemizde yeni bir sanayi yatırımı olmadığı gerçeğini balçıkla sıvayamayız.
Sizler de benim gibi hatırlarsınız, Abdullah Gül beyin Cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya’da Köşke bağlı araçların sayısı, görevi bıraktığı tarihte 115 araç kadardı. Bunların 18’i Mercedes marka araçtı. 2 adet Jeep aracı bunların içindeydi. Cumhurbaşkanlığı el değiştirdi. Kurtuluş savaşı sürecinde ve Türkiye Cumhuriyet tarihinde Çankaya bir simge iken, buraya itibar etmeyen halef için yeni Saraylar yapıldı. Beştepe’de 1000 odalı saray yapılırken, mermerlerinden tutun da, musluklarına kadar ithal edildi. Fakir ülkenin zengin görünmesi gerek ya, bir saray yetmedi, ona ilave 330 odalı müştemilat ve bir heyula büyüklükte cami ilave edildi. Bu da yetmedi Marmaris’te başka bir saray, Van Gölün’de de bir başka Saray inşa edilmeye başlandı.
13 adet Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan özel uçaklar alındı ve hava alanlarında filo teşkil etmeye başladı. Bu arada Almanya Başbakanı Angela Merkel’e tahsis edilen 1 uçak olduğunu unutmamak gerek.
Gelelim Beş Tepedeki Sarayın ihtiyacı olan araçlara. Sayın Gül zamanında 115 olan araç sayısı bu gün 268 olarak kayıtlı. Bu arada 2019 senesinde temin edilen zırhlı 4 MAYBACH Mercedes marka araç yetmeyince, 3 adet daha S-600 Mercedes, birkaç gün önce araç filosuna katıldı. Bu araçların 16 sı zırhlı olmak üzere 33 tane Mercedes, 28 adet Jeep toplam 268 araç bulunmakta. Sadece son alınan 3 Mercedes araç için ödenen miktar 52 milyon T.L.
Geçtiğimiz bir-iki sene evvel Türkiye’nin önemli bir fabrikası olan Sakarya’daki Tank - Palet fabrikasına yatırım ihtiyacı olan 25 milyon bulunamadığından, KATAR’a altın tepside verildi.
Aklıma hep Ayranı Yok İçmeye deyimi ile Barış Manço’nun bestelediği güzel şarkısı gelir böyle durumlarda. ’Zürefanın Düşkünü Beyaz Giyer Kış Günü’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.