A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

YILMAZ !

Kategori Kategori: Makale | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 01 Nisan 2021 12:42:43

Yılmaz Güney 1 Nisan 1937’de Adana’nın Yenice köyünde dünyaya merhaba dedi. 47 yılının 12’den fazlasını hapishanede geçirdi. Türkiye’nin haritasını hapishanelerde çizdi. Bütün hapishanelerde arkadaşı vardır Yılmaz’ın. Tutuklu, mahkum ve gardiyanlar arasında. Nöbet tutan askerler arasında. Yılmaz'ın dramı, özgürlüğüne kavuştuktan sonra, yeterince zamana sahip olamamasıdır. Hep bir şeyler gelip gelip zamanını çaldı : Hapishane, hastalık, gurbet ve kaçınılmaz yazgı, ölüm.



İki yıl askerlik yaptı Yılmaz Güney : Sürgün bölüğünde.

Üç yıl gurbette, yurtdışında yaşamak zorunda kaldı. Yurtdışında daha uzun süre kaldığı sanılıyor, çünkü o üç yıl içinde başkalarının otuz yılda yapacağından fazlasını gerçekleştirdi.  

Yılmaz Güney’in en çarpıcı özelliği çok çalışkan olmasıdır. Zekasının da yardımıyla aynı anda birçok işi yapabilmesidir. Aynı anda birçok işin yanında birçok tasarıyı da olumlu sonuca ulaştırmak amacıyla ugraştı. Ve genellikle tasarılarını sonuçlandırabildi. Zamanı yetmediği için gerçekleştiremediklerini, kendisinden sonraya kalanları saymıyorum burada...

Evet çok çalıştı. Çok üretti. 47 yılını çok güzel renklerle donattı.

Yazar, öykücü ve romancı, saati gelince şair, sinema ustası, oyuncu, senarist, yönetmen, gençliğini yaşamış bir delikanlı, sıkı ve hakiki bir devrimcidir Yılmaz Güney.

Yılmaz Güney, siyasi bir lider ve bir tür yol göstericisi olarak Güney, Yurtsever Devrimci-Demokrat, Demokrasi Bayrağı, Mayıs gibi dergileri yönetti. Birçok siyasi yazıya imza attı. Makalelerinin derlenmiş biçimi, Siyasi Yazılar isimli çalışması bu açıdan önemlidir. Bilinmesinde yarar var.

Size önce Yılmaz Güney’in cenaze törenini anlatmak istiyorum :
Yılmaz’ın cenaze töreni 13 Eylül 1984’te yapıldı: Paris Paris olalı böylesi bir cenaze töreni görmemişti.

O gün, sabah saatlerinden itibaren, Paris Kürt Enstitüsü’nün önü ana-baba günüydü. Paris’teki « Küçük Türkiye » oradaydı. Hepimiz oradaydık.

Yılmaz Güney’le vedalaşmak için dünyanın dört bucağından gelen Güney dostları, arkadaşları, yol arkadaşları, yoldaşları, tanıdıkları ve elbette hayranları, hemşerileri saygı duruşunda bulundular. Kimi sıkılı yumruklarını kaldırdı gökyüzüne, yarınların daha mutlu olması dilekleriyle ve geleceğe sarsılmaz inanmışlıkla. Kimi iki damla gözyaşını saklamaya çalıştı : “Erkek adam ağlamaz” meselesi. Oysa buna gerek yoktu : Çünkü Yılmaz bilirdi erkeklerin de ağladığını. Saklamak boşuna.

Eller üstünde taşındı Yılmaz, Rue La Fayette’den Republique Meydanı’na. Fransa’da böylesi yasaktır ama yasak o saatlerde delindi. Republique Meydan’ı öğlen saatlerinden beri tıklım tıklımdı. Orada bindirildi Yılmaz cenaze arabasına. Servet Tanilli o arabanın içindeydi. Yılmaz’la birlikte. Ve arabanın tepesine gazeteciler, kameraları ve fotograf makinalarıyla, üşüştüler. Onları oradan indirmek zor işti. Ama indirildiler. Çaresiz. O araba harekete geçtiğinde arkasından akan seli görmeliydiniz. Evet akan bir seldi bu. Yılmaz Güney Nehri. Ceyhan ve Seyhan’a, Dicle ve Fırat’a, Asi Nehri’ne, Kızılırmak’a selam gönderiyordu. Yılmaz sizlerle. Her daim.

Güney, cenaze törenini görmek isterdi diye düşünüyorum. Çünkü o gün herkes oradaydı. Bütün Paris cenazesinin peşinden yürüdü.

Bir avukat arkadaşı, o kalabalığı görünce, "İşte Yılmaz Güney budur." dedi.

Yılmaz'ın halkı, kadın, erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk, o gün oradaydı.

Adana, Yenice, İstanbul, Adapazarı, Kütahya, Mugla, Burdur, Isparta, Diyarbakır, Siverek, Çüngüş, Ergani, Silvan, Muş, Tunceli, Mersin, Çanakkale, Kars, İzmir, Kayseri, İmralı, İzmit, Nevşehir, Antakya, Sakarya, Konya, Edirne, Çorum, Kastamonu, Antalya, Kemer, Söke, Bucak, Ağrı... o gün oradaydı. Eksiksiz.

Duvar’da oynayan çocuklar, kimi Fransa’nın taşra kent ve kasabalarından ve köylerinden, kimi Almanya'dan gelmişdi. Kimi Belçika’dan. Kimi İngiltere’den. Yılmaz Abi’lerine saygılarını göstermek, önünde selama durmak, elveda diyebilmek için. Birçoğu filmdeki kıyafetleriyle neredeyse, gözleri yaşlı, işte gelmişlerdi ve oradaydılar.

Türkiye'yi onun filmleriyle tanıyan Fransızlar, Arjantinliler, Brezilyalılar, İspanyalılar, Urugaylılar, Filistinliler, Araplar, Afrika’nın değişik ülkelerinden değişik halkların temsilcileri oradaydılar... Hepsi Yılmaz Güney’i, sinemasını, mücadelesini ve yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Yılmaz Güney birçoğu için bir örnekti ve bir örnek olarak kalıyor.

Ve Yılmaz Güney’in kadim dostları: Hastalık günlerinde yanı başından ayrılmayanlar: Kazım’lar, Bekir’ler, Ahmet’ler, Kendal’ler, İsmail’ler, Erdoğan’lar ve diğerleri.

Ve ailesi elbette: Fatoş Güney, Küçük Yılmaz ve Elif.

Evet herkes oradaydı. Herkes. Abidin Dino, Remzi Raşa, Ayşe Emel Mesçi, Tülay German ve Erdem Buri ve daha pek çok ama pek çok sanatcımız da. Kimi en önde, kimi kitlenin içinde, tanıdıklarıyla birlikte. Herkes Yılmaz’la içiçe. Herkes Yılmaz’la. Yılmaz herkeste.

Père Lachaise Mezarlığı içine girildiği andan sonra ilerlemek artık mümkün değildi. Mezarlar, mezar taşları, ağaçlar, ara yollar, her yer, evet her yer kapışılmıştı. Adım atılacak yer kalmamıştı. Zorla ilerlebiliyorduk. Salkım saçak insanlar ağaç dallarıyla sarmaş dolaş, bir insan ugultusu : Yılmazzzzzz...

Servet Tanilli’nin damıtılmış sözcüklerden oluşturduğu ve bir demet Malatya gülü gibi sunduğu konuşması: Fena vurdu dinleyenleri. Nasıl ağlıyor insanlar kardeşim nasıl ağlıyor. Anlatamam. Kocaman adamlar ve, bu satırları yazan ben, nasıl ağlıyoruz: Nasıl? Servet Tanilli nereden buldu çıkardı bu sözcükleri: Taaa kalbimizin oralara kadar gidiyor, göğüs kafesimizi sıkıştırıyor, bizi perişan ediyor, ve vuruyor bizi içeriden. Vuruyor ve kalkamıyoruz. Dizlerimiz artık tutmuyor : Çömeliyoruz. Yılmaz’ın “it oturuşu” dediği türden. Oturuyoruz ve göz yaşlarımızı bıyıklarımıza ve sakallarımıza saklıyoruz. Bıyıklarımız ve sakallarımız ıslanıyor heval! Anlatamam. Sadece hüngür hüngür sesleri duyuluyor. Gökyüzü başını önüne eğiyor. Kuşlar susalı çok oluyor. Mezarlıkta sadece Tanilli’nin sözcükleri ve koskocaman adamların, erkeklerin ve kadınların ve dünkü çocukların, ama bilhassa erkeklerin hüngür hüngürleri duyuluyor. Sadece hüngür hüngürleri...

Kaç gün sürdü bu gözyaşları, kaç ay, kaç hafta, kaç saat?

Aniden kuş sesleri örttü bütün gürültülerimizi, bütün gökyüzünü, bütün kalabalığı. Bütün insanlığı. Ve hepimiz Yılmaz Güney’le birlikte indik ve çıktık. İndik ve çıktık. İndik ve çıktık. Kaç defa ? Kaç zaman ? Kaç asır ?

Sonra kardeşlerim o mezarlık çiçeklerle bir donatıldı bir donatıldı ki anlatmak olası değil. Birara Fatoş’a gözüm takıldı: Çünkü o ve yakınları ve herkes Yılmaz’dan ayrılamıyorduk. Fatoş’a takıldı gözüm evet ve Fatoş’un o çiçek bahçesi, o çiçek sergisi önünde memnun ve neredeyse mutlu olduğunu farkettim. Bu da bize yeter dedim. Zaman aktı, saatler geçti, Yılmaz’dan o gün bir çiçek bahçesinde, bir çicek sergisinde ayrıldık. Ama tamamen ayrıldık mı? Bilinmez.

Biz onu bırakmadık o da bizi bırakmadı. Bırakmaz. Père Lachaise’de de bizimle. Yılmaz’ın arkadaşları, yoldaşları, ve yol arkadaşları arasında Dr. Abdurrahman Kasımlo, Ahmet Kaya ve Uğur Hüküm de var. Kalkınca her biri Paris Komünü ve Enternasyonal türküleri cınlayacak. Halklar halaya duracak. Mezarlık duvarları yıkılacak ve canlar meydanları, sokakları, cadde ve bulvarları yeniden dolduracaklar. Güneşe bakarak gülecekler ve yeniden dövüşecekler.
    

 Adana’da Koza Film Festivali açılışında.



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.
Avrupa'da İmamoğlu çıkmazı: Çıkarlar mı değerler mi?
Ayaktayız
YÜRÜYÜŞ SÜRÜYOR
'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…

Dünyadaki boykotlar: Kim neyi hedef aldı?
Trump üçüncü kez başkan olabilir mi?
CHP İmamoğlu ve erken seçim için imza kampanyası başlattı
ABD'de ulusal güvenlik skandalı ile gündeme gelen Signal nedir?
CHP neden boykot çağrısı yaptı?

Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”
Canberra yenilenebilir enerjiye geçişi nasıl başardı?
Türkiye işçiler için bir cehennem

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi
Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke
2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.

Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil
Dan O’Dowd, Tesla’nın Zehirli Kültürü, Başarısız Abartı ve BYD’nin Yükselişi Üzerine
ANALAR(IMIZ) SİZLER ÇOK YAŞAYIN
Amerika dış yardım yumuşak gücünden vazgeçiyor mu?
Zelenski: Kolezyum Politikasının Kurbanı

HİTLER Diye Biri
ZAMANI VAR
TASARRUF
DUR YOLCU
EMRİ HAK VAKİ

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git