|
Hiç YakışmıyorKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 04 Mart 2021 11:12:34 Her ülkenin sayısız değerleri vardır, asırlar da geçse bu değerler yıpranmaz. Hatta böyle bazı değerler öyle kalıcı olur ki, değiştirmek istenmesi bile düşünülemez. İnsanlar böyle değerlere sıkı sıkı bağlı kalırlar. Hani, insanların genelde tek eşlilik dönemlerinde, eşlerine sadık kalmaları gibi, gelenek ve kültür değerlerine sadık kalmaları da doğaldır. Son onbeş senede bu değerlerin önemli bir noktasının yara aldığını düşünmekteyim.
Bu da ULUS Devletin ana yapısı olan aile ve ailenin ana unsurlarından biri olan, evlilikte eşlerin karşılıklı sadakate önem vermesidir. Eşlerin birbirine olan saygısının oluşturduğu bir aile yapısınının doğruluğundan bahsetmek gerekir. Aile yapısında eşlerin sevgi ve saygısının bulunmadığı bir yerde yetişen çocukların büyük bir çoğunluğu toplumla uyum sağlayamaz. Toplumun dışladığı insan yapısına dönüşebilirler. Bu aile yapısı içinde ANNE önemli bir yerdedir. Bu nedenle kız çocuklarının yetişmesine çok önem verilmesi gerekir. Gelecek nesillerin kaynağı bu anne adaylarıdır. Erkeği yönlendirebilecek kabiliyettedir kadınlar. Ellerindeki gücü doğru ve iyi kullananmak öğretilmelidir kız çocuklarımıza. Ata rahmetlinin kadınlar için söylediği çok önemli sözlerden bazı bölümler vermek isterim. Bu sözler sadece bir dönem için değil, her dönem için geçerli olabilecek sözlerdir. ‘Medeniyetin esası, ilerlemenin ve kuvvetin temeli aile hayatıdır. Bu hayatta yozlaşma, muhakkak sosyal, ekonomik ve siyasi bozulmaya sebep olur.’ Aslında her fırsatta Atatürk, aileyi, bir hayat arkadaşlığı olduğu kadar bir şeref ortaklığı diye de tanımlar. Değerli sosyolog Sadık Sadak’ın tarifi beni kökten etkilemişti; ‘Ailenin inhilâli milletin inhilâli demektir. Kadınlık terakki ettikçe, kadınların nail olacakları fazla hukuk, hürriyet aile rabıtalarının kuvvetlenmesine sebep olmalıdır. Ailede, hayatta kadının erkekle müsavaata doğru gitmesi , kadınların faâl hayata karışmaları hep ailenin lehine olmalıdır.’ Atatürk’ün kadınlarla ilgili en önemli cümlelerinden diğeri ise; ‘Dünyada her şey kadının eseridir.’ Ne kadar öz ve güzel bir söz. Türk kadını için değerli bir başka sözü de ; ‘Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın , daha çok verimli , daha çok bilgili olmak zorunluluğundadır. Gerçekten ulusun anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdır.’ Bu sözleri sıklıkla okurum. Avrupa ülkelerindeki bazı toplumlara bakınız, bilhassa gelişmiş ülkelerin liderlerini ele alalım. Almanya’yı Şansölye Angela Merkel, Belçika’yı Bayan Sophie Wilmes, Danimarka’yı Bayan Mette Frederiksen, İzlanda’yı Bayan Katrin Jakobsdottir, Norveç’i Bayan Erna Solberg, Finlandiya’yı Bayan Sanna Martin yönetmekte. Sayılabilecek daha pek çok hanım hem kendi ailelerini hem de ülkelerini başarı ile yönetmekteler. Ülkelerinde ekonomik sıkıntı yaşanmamakta, hatta pandemi döneminde ülke içinde çalışan kesime inanılmaz destekler üretip, ülkelerindeki refaha zarar getirmemekteler. İşsizlik bu ülkelerde çok düşük seviyede, ancak işsiz kalanlar bu durumdan mağdur olmamakta. Her ülkede olduğu gibi bu ülkelerde de işsizlik için bir fonu bulunmakta, ancak ülkemizde olduğu gibi bu fonda biriken değerler, bilinmeyen nedenlerle buhar olup kaybolmamakta. Yeri ve zamanı geldikçe, işsiz kalanlar bu fon kullandırılarak , mağduriyetleri giderilmekte. Bizim ülkemizde de işsizlik fonu kuruldu, tıpkı deprem zararlarını karşılamak adına kurulan deprem fonundaki büyük paralar gibi, milyonlarca lira bu fonlarda toplandı. Ancak bu fonlardaki milyonlar buhar olup kayboldu. Nereye gittiği belli olamayan bir meçhule yol aldı. Bu da yetmeyince, Merkez Bankasındaki ihtiyat akçeleri de bu arada kim vurduya gitti. Soma’da maden ocağında hayatlarını kaybedenler için toplanan milyonlarca liranın akıbeti, ekranlarda ünlülerle reklam yapıp MYNMAR için toplanan milyonlar, ve diğer fonlarda toplanan paraların makus talihi gibi hepsi sırra kadem bastı. Kim kimden hesap soracak? Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı sistemini tanımlayan 6771 sayılı kanunda belirtildiği gibi, ülkemizi yönetenlerin cezai hiçbir sorumluluğu bulunmamakta. Yönetimin dokunulmazlık zırhı, yukarıdan aşağıya kadar etkili bulunmakta. Yakın tarihimizde 1863 senesinde temelleri atılan American Robert College, Talas, Tarsus, İzmir , Harput , Gaziantep, Merzifon gibi şehirlerde yaygınlaşan Amerikan okullarının ilkidir. Bu ilim yuvası daha sonra Boğaziçi Üniversitesi olarak yakın tarihimize damga vuracak bir dönüşüme uğradı. İstanbul’un en müstesna bir yerinde, 1.640.000 metre kare arazisi bulunan bir yerleşkede Boğaziçi Üniversitesi. Bu üniversitenin idaresine, belediye başkanı adayı bile yapılmayan bir kişinin rektör atanması, üniversite hocaları, talebeleri ve geniş toplum kitlelerinin isyan etmelerine neden oldu. Bu atamaya toplumun yasal tepkisini, terörist faaliyetine benzetmenin doğru olmadığına inanmaktayım. Hatta bu tanımlamada, öğretim görevlisi BUĞRA Hanımı hedef almanın da çirkin olduğuna inanmaktayım. Saygın bir kadın akademisyene, sanki kin kusarcasına yapılan bu haksızlığın, kadınların hepsine yapılmış sayıldığı düşüncesindeyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|