Kimi zaman karamsarlığa düştüğümüzde ‘ Keşke’ diye başlayan cümleler kurarız ya, böyle cümlelerin müreffeh toplumlarda az yaşanan bir durum olduğunu düşünürüm. Geçim sıkıntısı yoksa, işsizlik en alt düzeydese, toplumun yaşama standardının yüksek olduğu yerlerde ‘KEŞKE’ demek için bir neden olmaz. İstediği yaşam koşulunu yakalamış toplumlarda her konuda tatmin olmuş bireylerin KEŞKE kelimesini bilmeleri bile zordur. Çünkü her istediğini bir şekilde elde etmiş olduktan sonra, insanlar başka ne isterler ki ?
Böyle toplumların en kötü tarafı ise, her istediğini elde ettikten sonra isteklerinin uç kısmı açık olduğundan, tatmin olmayan insanların çarpık konulara yönelmesi olsa gerej. Burada ayrıntılara girmek istemem, çünkü bizim toplumumuzun ana sorunu, öncelikle insanca yaşam elde edilmesi. İnsanca yaşamdan kasıt ise her şeyden önce, yaptığı tahsile göre bir iş sahasının var olması.
Türkiye de kaç üniversite olduğunun sayısını kaçırdım, kanımca 130 civarında bulunan üniversitelerde okuyan çocukların tek hedefi var. O da mezun olup, bir işe başlayıp, kendi hayatına yön vermek.
Bir tarihte Kahire’de bir lokantada garsonluk yapan bir kızın düzgün İngilizce konuşması dikkatimi çekmişti. Nereden öğrendiğini sormuştum. İki üniversite bitirdiğini, birinin Dilbilimi dalından İngilizce, diğerinin ise Tarih bölümü olduğunu söylemişti. İş bulamadığından garsonluk yaptığını dile getirmişti. O tarihte Mısır’da bulunan 43 Üniversitenin yalnızca 24‘ü Kahire eğitim vermekteydi. Bu genç kızın ‘keşke’ leri mutlaka vardır diye düşünmekteydim.
Yıllar önce Bağdat’ta bir üniversiteyi ziyaret ettiğimde, konuştuğum Türkmen talebelerin üniversite eğitimlerini tamamlamak istemediklerine şahit olmuştum. Nedenlerini sorduğumda , okudukları meslekler için, ülkede iş imkanı olmadığından, devletin kendilerini askere alacağından korkmaktaydılar. İş sahası olması için bir ülkede yatırım yapılması gerekmekteydi. Bütün ülkelerde yatırımlar hep ihtiyaçtan doğar. Eğer bir ülke bütün ihtiyacını petrol gelirinden elde ettiği hasılatla gideriyorsa, yatırım yapmaya gerek kalmamakta. Böylelikle ülkedeki genç neslin bir hedefi oluşmamakta. Hedefi olmayan genç kuşağın istikbal için çabasının da, keşkesinin de olması mümkün görünmemekte.
Gelelim gerçek rakamlara. Türkiye’de eğitim veren 130 üniversiteden, yılda ortalama 825 bin üniversite talebesi mezun olmakta. Mezun olan genç kuşak Türk insanını bekleyen en acı durum : iş imkanı bulunmaması. Her yıl yaklaşık bu sayıda üniversite mezunu, işsiz ordusuna katılmakta. Hepsi olmasa da, büyük bir bölümü mezuniyetinin ilk yıllarını iş aramakla geçirmekte. Yine devletin verilerinden örnek almak isterim Üniversite mezunlarının %27’si iş bulamamakta. Yani yılda 222,750 üniversite mezunu işsiz. Beş senede 1 milyon işsiz insan. Bir düşünün, bunlar ne yer? Ne içerler? Kimin sırtından geçinirler? Kaç mezun, bir üniversite bitirmektense bir meslek öğrenip, işçi olarak ara sınıfa dahil olmak istemez?
Türkiye’nin, hukuka güven tartışıldığından, yatırım yapılması riskli ülkeler içinde olduğu, uluslararası finans kurumları tarafından ifade edilmekte.
Birkaç sene evvel Sabiha Gökçen Havaalanından şehre aracımla giderken, havaalanı nizamiyesinde bir polis durdurdu. ‘‘Beni de şehre kadar alır mısınız ?‘’ dedi. Kabul ettim. Laf lafı açarken kendisinin kimya mühendisi olduğunu öğrendim. İş imkanı bulamadığından, bir imtihanla polis olduğunu, hatta kendisi gibi kimya mühendisi olan eşinin de İzmit’te, Kocaeli Üniversitesinde sekreter olarak çalıştığını söylemişti. Ne kadar üzülmüştüm. İki genç nesil Kimya mühendisi, biri sekreter, diğeri ise polis olarak çalışmakta.
Böyle konuları dinlediğimde hep Kahire’de lokantada çalışan garson kız gelir aklıma. Ne hayallerle okuyup bir üniversite bitireceksiniz, ve sonrasında yüzünüze vurulan şamar: Kusura bakmayın, bu ülkede size göre bir iş imkanı yok. İşte kocaman bir gerçek. Hani feryat ediliyor ya ‘genç nesil ülkeyi terk ediyor’ diye. Neden?
Fazla uzağa gitmeye gerek yok, 1923’den bu yana ülkemizin, yaklaşık 80 yılda, elde ettiği kazanımlara yenilerini ilave etmezseniz, hatta var olanları da, haraç mezat satarsanız, yeni nesil gençlere iş imkanı yaratmazsanız, genç dinamik beyinler ülkeyi terk edip, kendi istikballerini kazanmaya giderler. Beyin göçü bu şekilde oluşur.
Geriye, ülkeyi yönetenlerin beklediği, düşünmeyen, doğruları savunmayan, toplumsal itiraz hakkını kullanmayan, hür fikrini beyan etmeyen bir koyun sürüsü kalması istenir ki, bu tür insanlar sorgulamaz, hayatlarında hiç KEŞKE kelimesi bile olmaz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.