|
Yağmur DuasıKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 19 Aralık 2020 14:12:50 İnsanoğlu asırlardır, zor zamanlarında hep bir manevi güce sığınmayı düşünmüş. Doğanın güçlerine karşı gelemediğinden, onları tanrılaştırmış. Zamanı gelmiş onlara kurban adamış. Bu kurbanlar için sunaklar hazırlamış. Tıpkı Tarsus’daki Donuktaş Mağbedi’nde olduğu gibi. Denizlerin gazabından kurtulmak için deniz tanrısı Poseidon’a kurbanlar adamışlar. Bilhassa kuzey ülkelerinde bütün manevi güçlerin ortak bir tanrısı olan Odin’e kurbanlar sunmuşlar.
Odin’in, rüzgarı estirip tarımsal ürünlere bereket verdiğine inanmışlar. Her hangi bir çıkmazın çözümlenmesi için ODİN’e yalvarmışlar. Çok tanrılı yaşamda doğanın her gücü için bir tanrı geliştirmişler. Pagan yaşamda Yunan ve Roma tanrıları birbirine çok benzer ve kimi zaman da aynı isimle anılmışlar. Anadolu’da yaşamış medeniyetlerde de bazı doğa hadiselerinin tanrısal güçler tarafından oluşturulduğu kabul edilir. Tarihte bu topraklarda yaşamış insanlar bereket için bir tanrıya, Priapos’a , ve fertilite için ayrı bir tanrının gücüne inanmışlar ve onu Demeter veya Kybele adı ile anmışlar. Bu dönemlerde bütün doğa olaylarını bu tanrılara bağlamışlar ve onlardan çok korkmuşlar. Onlara adaklar kurban etmişler. Bütün tanrıların tanrısı olarak anılan Zeus da, Anadolu’nun çok müstesna bir zirvesinde oturur. Bu dağın adına da IDA dağı derler. Hani başımızı yukarılara kaldırıp tanrıya dua ederiz ya, belki IDA dağını anımsatır. Yaz döneminde bu dağa çıkıp aşağıdaki ovaya bakıp, kendimi Zeus yerine koyarak Edremit körfezine doğru şöyle bir baktım. Ege bölgesi çok ısındığı ve sıcak havanın atmosferin üst katmanlarına yükselmesi ile bıraktığı boşluğu, Ida dağındaki serin hava Ege ovalarına doğru eserek doldurur. Bu serin hava, Zeus’un Ege ovasına bir lütfu olur ve buna halk kurbanlar adar. Yağmur ve fırtınalar tanrısı Hatti ise Anadolu’nun her bölgesine yağmur yağdırdığına inanırlardı. Pagan hayatında bu tanrılara kurban verilmese, tanrıların gazabına uğrayacaklarını düşünürlerdi. Bu günden 3 bin sene evvel şehirler ve yerleşim yerleri, bu günkü kadar betonlaşmamış, taşlaşmamış olduğundan yağan yağmurlar, toprak tarafından yeterince emilir, sel oluşması engellenirdi. Sel afeti uzak ihtimal de olsa o kadar selin, tarımsal arazilere alüvyon getireceğinden, fazla bir zarar vermediği kanaatindeyim. Afrika’da Aswan Barajı yapılmadan evvel, Nil nehri yılda iki defa taşardı. Sel her ne kadar tahribat yapmış olsa da, taşkının vadiye bol miktarda alüvyon yani gübre getirmesi önemli idi. Baraj yapıldıktan sonra Nil vadisi yeşilden uzaklaşmış, çölün bu verimli vadiye ilerlemesi, tarımsal açıdan Mısır’ın uzun lifli pamuk hasatına engel teşkil etmiştir. Mısır tarihinde ise yağmuru yağdıran tanrı OSİRİS’in gücü tartışılmazdı. Hatta bereket tanrısı SATET’in bile Osiris’ten çekindiği, Zahi Havas‘ın yazdığı Mystery Of Pharous adlı Mısır tarihi ile ilgili kitapta geniş olarak anlatılmakta. Mısır’ın firavunlar tarihinde 7 yıl yaşanan kuraklıktan SATET‘in kurtardığı belirtilmekte. Belki tanrı SATET için çok kurban vermişlerdir. Çünkü pagan yaşamda bir beladan kurtulmak için mutlaka bir veya bir kaç kurbanın tanrılara adanması gerekmekte idi. Mısır’da, Achaneton döneminde Firavun’un tek tanrılı dine geçiş kararına rahipler, ellerindeki güçlerin sona ermesi anlamına geldiğinden karşı çıkmışlardı. Bir de ülkenin merkezini Thebes’den Akhetaten’e taşıması, sıkıntıları da beraberinde getirmişti. Çünkü Mısır’daki rahipler, tek tanrılı yaşama geçişle ellerindeki gücün alınmasını, hiç de hoş karşılamamışlardı. Semavi dinlerin belki de esas başlangıç noktası buydu. Mısırlı rahipler, tanrısal güçleri temsil etme ve toplumu yönlendirme güçlerinin ellerinden alınmasını hiç de kabul edememişler, bu nedenle Achaneton’u öncelikle hasta edip, ölmesini planlamışlar, bunda başarılı da olmuşlardı. Daha sonra ülke merkezinin yeniden Thebes’e taşınmasını da başarmışlar. Tek tanrılı din bırakılmış, pagan hayatına geri dönüş, çocuk firavun Tutankhamun’la yapılmış. Bu arada Nefertiti gibi çok güçlü bir anneye sahip olan Tutankhamun’un, Mısır’da ciddi hakimiyet sağladığı söylenir. Rahipler tekrar eski güçlerine kavuşurlar, toplumu, tanrıların söylemleri diyerek yönlendirdikleri eski hayatlarına geri dönmüşler. Anadolu’da yaşayan bizler, 2020 senesinde çok kurak bir dönem geçirdik. Bu iklim değişikliğinin nedenleri arasında, dünya üzerindeki ülkelerin atmosfere kloroflorokarbon salınımlarını kontrol etmemeleri, ve gelecek nesilleri dikkate almadan, yağmur ormanlarını yok etmelerini sayabiliriz. Dünya etrafında dolaşan bir çok meteoroloji uyduları marifeti ile artık, nerede yağmur yağacağını, nerede fırtına olacağını, nerede kar yağacağını tahmin etmek pek zor olmamakta. Hatta 3-4 haftalık tahminlerde bulunmak bile kolaylaşmış durumda. Bu nedenle gerçekler toplum tarafından bilinirken, aptal halkı kandırmak adına çıkıp yağmur duası yapmak, HATTİ’ye kurban adamak gibi bir şey olur diye, bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|