A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Hikayemize özdeşleşmeden sahip çıkmak

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Berna Kayra | 20 Ekim 2020 18:36:38

İçimizde ne kutular var, inceden inceye sızlatan, görüntü, ses ve his yüklü. Kim yüklerinin ihtiva ettiklerini bir başkasına hakkıyla aktarabiliyor, anlatabiliyor? Bilemiyorum. Tüm yaşananlar ve yankıları, nasıl olduğunu anlayamadan hızla geçip gittiğimiz bir zaman tünelinin duvarlarına yansıyan görüntüler gibi. Sinema perdesine yansıtılan filmler gibi, tünelin de bir başlangıcı vardır elbet, o halde bir çıkışı da olmalıdır.

Büyük ihtimalle perdeyi kaldırmayanlar, başlangıçtan itibaren ne biriktirdilerse onları izlemeye devam edecek, mümkünü imkandan devşiren, en azından buna niyet eden geri kalanlar ise damladan deryaya bir yol tutacaklardır.  (Platon’un mağara alegorisini anımsatan bir şekilde) Tam derin bir nefese ihtiyaç duyarken, iman tahtasına takılan nefeslerimiz, anlara da kelebeğin kanadına dokunmaya imtina ettiğimiz gibi yaklaşmak gerektiğini öğretir.



Her bir alışa şükür, verişe hamd ederiz. Hal budur ki dünya denen alanda bambaşka hikayeler de sahne alıyordur. Bu hikayelerde kimi zaman başrol, kimi zaman yardımcı oyuncu ya da figüran oluruz. Bir biçimde denk geldiğimiz tüm rollerin aynı anda izleyicisi de oluruz. “Onun rolünden bana biçilen ne ola ?” diye dertlenirken, iradenin esamesinin okunmadığı bir geçmiş biriktirmekten korkabiliriz.

Oysa bazen sürüklenmekten kaçınmakta, bir şeyi oldurmaya benzer bir zorlayış vardır.  Orada eylemlerimizde sahici olacak zamanı bulamayız. Zihnimize küpe olmuş vecizeler, tavsiyeler, deneyimler gürültü çıkarabilir veya kodlarımıza uymayan bir cızıltı hissedebiliriz kalplerimizde. Şimdi bana kalbim ne diyor, diye kulağımızı çeker zihnimiz. Öyle ya, anlama yetisine sahip olan zihnin değil midir kalbinin sesini de anlamaya çalışan.

Bir de içinde bulunduğumuz, bulunmamız gereken sahnelerin rolleri var bu arada. Dünyanın dönüşünü andıran bir hızla çevremizde döner durur olup bitenler. Oysa zorlayan duygulardan bir an önce kurtulmayı isteyen kudurmuştan beter yanımıza, “bir dur, kal bakalım biraz o duyguda, hissine sahip çık, önce bir kabul et” dediğimizde, o kabul hali ile nefes bir genişliyor, bir durgunluk, bir dinginlik ile tortular süzülerek dibe çöküyor. Ortam berraklaştıkça görüş keskinleşiyor. Bütüne odaklanınca takip eden düşmanca, savaşmalıyım ya da kaçmalıyım duygundan sıyrılabiliyorsun. Sadece o an olanı perdeleri kaldırarak izlemek, bölünme olmadığı için, tarafın da olmadığı bir alan açıyor, kimse ötekini kendi varlığını tehdit eden biri ya da bir şey olarak görmediğinde, ona, o insana ya da duruma  doğruca bakabiliyor. Ama hayır, bunu bir hedef koyarak satışa sunanların -bana göre yanlış anlayanların- dediği gibi, hikayenin acı tarafından kurtularak, arkanda bırakarak, ondan utanarak, onu saklayarak, gömerek değil, unutarak değil, bütün bunları gerçeğimizi oluşturan hikayemizden beslenerek oluşturduğumuzu akılda tutarak. Yani ona sahip çıkarak.  O hikaye ki biriken, biçimlendiren her ne ise, seni sen yapan şeylerden oluşuyor. Derdin sana derman imiş, kendindeki kendini bulman için, senden açığa çıkacakların sebepleri imiş. Ama tabii Jung’un da dediği gibi, yaşamın öğleden sonrasının da kendine göre bir anlamı olmalı ve bu dönem yalnızca yaşamın sabahının acınacak bir eki olarak kalmamalı.

Ne hikaye et, ne şikayet, demiş bilenler. Hikaye de etme, şikayet de etme sen, ama hikayene sahip çık ve bir başkasının  hikayesini güzelleştirecek ise paylaş. Samimiyetle paylaşınca olumlu duygular doğuruyor. Ağlamayana değil, açlığını duyuramayana meme gelmiyor. Duymanın da duyurmanın da yolu, durduğun yerden bakmakta inat etmemek. Yerini değiştirerek baktığında gördüğün de değişir. O zaman “illa benim gördüğüm  doğru”  ısrarın biter. Her vakit gülü düşünerek gülistan yaratamaycağımızı hatırlatan çok olsa da, diken düşünerek düşeceğin dikenliği kendi kendine  yaratmamış olursun.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git