Ülkeme içinde yaşarken bile uzaktan bakmam gerekir. Çünkü içinde yaşamak için cesaretli ve güçlü olmak gerekir. Neresine baksam dökülen bir tekkeyi andırmakta. Yaşadığımız hayat başka, ekrandan yetkililerin verdikleri bilgiler bambaşka. Öyle bir ülke üzerinde yaşıyoruz ki, bütün bir Avrupa’nın ve Amerika’nın gözü, Anadolu’nun bu mümbit toprakları üzerinde. Fakat biz bu ülkenin kıymetini bilemiyoruz. Bırakın bilmeyi veya öğrenmeye çalışmayı, kuruluşundan bu yana Cumhuriyet tarihimizin bütün değerlerini yabancılara sattık.
Arsa, arazi ve gayrimenkullerin bile bu yabancılara pazarlanması için hayal bile edilmesi abes bir KANAL projesi icat edildi. Proje adı ile güzergah üzerinde bir çok arazi el değiştirdi, yandaş ve akrabalara araziler alındı. Hatta Katar emirinin annesinin bile buralarda arazi kapattığı belgelendi. İstanbul’u ada haline getirip Katar’a pazarlamayı düşleyen iradenin bu ülkeye ne katkısı oldu diye düşünmek gerekir.
Nankör olmamak gerek.
Neler yapmadılar ki son 15 senede, saymakla bitmez. Öyle köprüler yaptırdılar ki, sözleşmesi bile belli değil. Kaç senede geri ödenecek, ne kadar ödeyeceğiz? Bunları bile bilmemekteyiz.
Hani senelerce evvel bir inşaat şirketinin özel uçağı ile Moskova’ya gidip ‘MAVİ AKIM’ adı ile doğal gaz satın alma sözleşmesini 15 Aralık 1997 de yaptı ya. Hatta bu sözleşme yapılırken hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen Mesut Yılmaz da bu merasimde bulunmuştu ya. Doğal gazı kaça aldık, kaç sene ödeyeceğiz, kaçtan ödeyeceğiz gibi sorularının cevaplarını hala bilmemekteyiz. Sözleşmenin bir maddesinde, her iki taraf da bu sözleşmenin parasal konularının toplumla paylaşılmasını yasaklamış ve ciddi para cezası koymuş idi.
İhtimal köprü, tünel ve otoyolları yapan şirket, devletle yaptığı sözleşmesinde, parasal konuların açıklanmasına yasak getirmiş olabilir. Eğer toplum yararına bir sözleşme ise, neden bu yasak getirilir? Anlamakta güçlük çekmekteyim.
Sözleşmeyi yapan irade ortaya çıkmalı,
‘Ben bu köprü ve yolları şu bedelle filanca firmaya yaptırdım, firmaya da zaman içinde gelirlerinin bir kısmını şu partiye aktarma koşulu koydum.’ diyebilmeli. Bu gerçek değilse, çık ortaya, koşulları milletle paylaş. Bu sözleşmeler neden Sayıştay denetiminden kaçırılmakta ? Anlayan anlamayanlara anlatsın.
Bazı büyük şehirlerimize Şehir Hastanesi adı altında sağlık yatırımları yapılıyor. Bunların da seçilmiş firmalara, sözleşme ile, işlet istersen de devretme koşulu ile yaptırıldığı söylenmekte. Hatta ATATÜRK ismi ortadan kalksın diye Atatürk Havalimanının tam pistlerinin ortasına sahra hastanesinin, aynı koşullarda, aynı firmaya yaptırıldığını bilmekteyiz. Heybeliada’daki boş Pandemi Hastanesinin durup dururken, Diyanete devredilmesine seyirci kalmak da insanı acıtmaktadır.
Yurdum insanından toplanan vergilerin nasıl CAR CUR edildiğini izlemekteyiz. Hani yasalara konulan bir madde ile, Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneği ve bütçeden ayrılan payın nerelere harcandığının da hesabını millet soramıyor ya… Harca babam harca. Sarayın günlük giderinin ne olduğunu kimse bilmemekte. 2019 yılında bütçesi 2.1 milyar lira iken, gerçekte harcanan paranın 3.5 milyar lirayı bulduğu da bir başka gerçek. Bu sene için konulan bütçe 3.156 milyar lira ancak bu bütçenin yetmeyeceği ve 4.6 milyar liraya tırmanacağı tahminler içinde.
Gelin, geçtiğimiz sene harcanan bütçeyi 365 güne bölelim ve 5 Tepedeki Sarayın günlük harcamasını bulalım. Bir günde harcanan para 8.646 milyon lira. Bu harcamalar içinde havaalanlarında yatan 16 adet uçağın uçmasa da sabit giderleri de var, 268 adet lüks araç için harcanan milyonlarca lira da bulunmakta. Biz bu kadar zengin bir ülke miyiz? Milyonlarca genç işsiz dururken, ziraatle uğraşıp geçimini sağlayan çiftçimiz ağlarken, esnaf siftah etmeden dükkanını kaparken, hayvancılıkta iyi koşullar yaratmak yerine et ithal edilirken, Türkiye’nin itibarını içte ve dış politikada dibe vurduran bir iradenin, ülkeden intikam aldığını düşünmekteyim.
Bir de ekrana çıkıp ‘Türkiye de ekonomiyi en iyi ben bilirim’ diyen kişiye, hangi ekonomiyi bildiğini sormamız gerekir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.