|
|
İşçiler, Tarih, EdebiyatKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 14 Eylül 2020 08:48:00 Gerçeğin veya gerçeklerin ortaya çıkması, bilinmesi, okunması ve anlaşılması için genel olarak toplumsal tarihin, özel olarak ta işçi hareketi tarihinin resmi tarihle hesaplaşması zorunludur. Tarihi, RESMİ TARİHİ, “yapan”ın Devlet - Ulus olduğunu unutmamalıyız.(1) Bu tarihi aşmak, hakiki tarihi onu yaratanlarla birlikte yansıtabilmek için yeni bir tarih yazılmalı: Her açıdan gerçek, bütün yönleriyle anlatılan, merkezden kopuk, başkentlerden uzak, yerel, bölgesel, “patlamış” bir tarih.
Sesi duyulmayan kesimlerin, kategorilerin, sınıfların, işçi, “amele”, işsiz, yoksul, memur, kadın, çocuk, genç, şaki, “hayat kadını”, “seks emekçisi”, “keş” ve diğerlerinin sesini duyurmalıyız. Her biri tarih “sahnesindeki” yerini bulmalı ve hak ettiği biçimde tanıtılmalı. Herkes Tarih’tekini yerini almalı. Herkesin hakkını vermeliyiz. Tarih’i yaratanlar es geçilemez artık. Bu alanda sözlü tarih toplumsal tarihin birincil kaynaklarındandır. (2) Toplumsal tarih içinde işçi hareketi tarihi özel bir yere sahiptir. İşçi hareketi tarihinde işkollarına göre, bölge ve kent düzeyinde, bir şirket, işletme veya işyeri düzeyinde araştırma yapmak bir zarurettir. Bir gerekliliktir. Günümüzde pek çok bilim kadını ve adamı bu işe samimi bir biçimde sarıldı. Tutkuyla, özenle, yaratıcılıkla, çalışkanlıkla. Geçmiş yıllarda bilim kadını ve adamlarının, değişik nedenlerle, yapamadığını, yapmaktan kaçındığını yazarlarımız, romancılarımız yaptılar. Böylece işçi hareketi tarihinin kimi unsurları unutulmaktan kurtarıldı, önce edebiyatta yer alarak : Yaşar Kemal’in İnce Memed’i eşkıyalık, çetecilik, zenginden alıp yoksula dağıtmak, haksızlıklara başkaldırmak konularında yol gösterici oldu. Bu yönleriyle bu yapıt araştırmacıların baş kaynaklarından biridir. Aynı bağlamda Orhan Kemal’in Grev’ini, Cemile’sini, Fahri Erdinç’in Grev Gözcüsü’nü, Aziz Nesin’in Büyük Grevi’ni, Erol Toy’un Gözbağı’nı, Hakkı Özkan’ın Grevden Sonrası’nı da hatırlamalıyız. Bu yapıtların her biri işçilerin, tek başlarına, ailesi içinde, sınıfı içinde, işyerinde, sendikasında, partisinde, kahvede, stadyumda, yolda, eylemde, bireysel veya toplu yaşama ve çalışma ve varolma koşularının anlatılmasıdır. Tanıtılmasılıdr. Dayanışmaya çağrıdır. (3) Refik Halit Karay Hakkı Sükut’ta, Bursa’da ipek fabrikasında çalışan kız çocuklarını anlatır. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf’ta, zeytinliklerde çalışan kadın ve çocukları. Kamyon ve Kanal’da işçi sorunlarını dile getirir. İkinci dünya savaşı yıllarında Zonguldak madencilerinin yaşam ve çalışma koşullarını kim İrfan Yalçın’ın Ölümün Ağzı’ndakisinden daha iyi anlattı ? “Kömür işçilerinin yazarı” Ahmet Naim’in Bir Yudum Soluk yada Kuduz Düğünü öyküleri döneminin “fotografları” değil midir? (4) Hasan Hüseyin Kavel’in şiirini yazdı. Kavel Grevi işçi hareketi tarihinde bir dönemeçtir. Yola bir yeniden çıkıştır. Yola ve tarihe. Necati Cumali’nin, Kerim Korcan’ın, Osman Şahin’in yapıtlarını da anmalıyız. (5) Unuttuklarım, anımsayamadıklarım varsa bağışlasınlar. İşçilerin bizzat yazdığı romana örnek olarak Nejat Elibol’un Direnen Haliç’i akla geliyor... İşte böylece Tarih’i yaratanlar eebiyatta da, öykü, roman şiirde de yerlerini alıyor. Bize onları tanımak, yakından tanımak olanağı da yetenekli yazarlarımız, şairlerimiz ve yaratıcılarımız tarafından böyle sunuluyor. Okumak, anlamak artık bize kalıyor. Haydi kitaplarımıza. Haydi dayanışmaya. İşçi tarihine bakmak. Tam zamanıdır. NOTLAR (1) Devlet-Ulus varlığını “ulus yaratmaya” adadığı için tarih yazımını ve kurguladığı tarihi bu amaçla kullanmaktan kaçınmaz. Hatta tarihi sadece bu amaca yöneltilmiştir bile denebilir. Bu konuda şu kitabıma bakılabilir : Devlet-Ulus, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|