Tarihte yaşamış iki insana karşı hayranlık duyarım. Yaşadıkları yılları ve o yıllardaki imkanları düşündüğünüzde inanılması çok güç olan konularda büyük başarı sağladıklarını görürsünüz. Hele o tarihte insanlığın bilgi düzeyini de düşünürseniz, bir mucize bulmanın ne kadar zor olduğunu görürsünüz.
Milattan önce 287 yıllarında Ἀρχιμήδης, bizim Arşimet adıyla bildiğimiz bilge kişi Magna Graecia’nın özerk bir bölgesi olan Sirakuza’ da doğmuştur.
Arşimet’in babasının gök bilimleri ile uğraşan bir matamatikçi olduğunu tarih kitaplarından bilmekteyiz. Ancak babası hakkında fazla bir bilgi yoktur. Hatta babasının adının ne olduğu da bilinmez. Arşimet’in hayatının, Herakleites tarafından tutulduğu da tarihçiler tarafından söylenmekte. Hayatının ayrıntıları bilinmemekle birlikte, Arşimet’in de, babası gibi, matamatikçi olduğu bilinir. Arşimet`in MÖ 212 yılında Roma askerleri tarafından öldürüldüğü söylenir. Rivayet odur ki Arşimet, bir teori üzerinde çalışırken Romalı askerler tarafından yakalanır. Komutanlarına götürülmek istenir. Buna direnen Arşimet, üzerinde çalıştığı konunun bitmesinden sonra gitmeyi teklif eder, fakat Romalı asker ne anlasın Arşimet’in büyük bir matamatikçi olduğunu, vurur kılıcı, yıkar Arşimet’i yere.
Arşimet’in, bence en büyük buluşu, suyun kaldırma gücünün olduğunu iddia edip, kanıtlamasıdır. Hamamda yıkanırken, ihtimal kullandığı bakır hamam tasının batmamasını gözlemleyip, ‘buldum, buldum‘ diyerek bir anda hamamdan fırlayarak çıkar. Böylece Arşimet kanununu dile getirir. Cismin batan hacmi, içinde bulunduğu sıvının yoğunluğu ve yer çekimi ivmesinin çarpımına eşittir, kuralının yaratıcısıdır, Arşimet. O tarihte bir elinde tas, çıplak bir adamın koşarak hamamdan çıkıp bağırmasını düşünüyorum, inanılmaz bir sahne, ve çok önemli bir buluş. Milattan Önce 212 yıllarını hayal bile edemiyorum. İonya, Grek ve Roma medeniyetleri dönemlerinde bir çok bilim insanı ve edebiyat ustaları yetişmiş, önemli eserler vermişlerdir.
Bir başka hayran olduğum değerli bilim adamı ise 25 aralık 1642 de, yani benim doğduğum tarihten 300 yıl evvel İngiltere’de dünyaya gelmiş, İsaac Newton. Vefat ettiği 20 Mart 1726 tarihine kadar yaşadığı 84 yıllık ömrün içine sığdırdığı, bilim dünyasını aydınlatan bir çok kuralın mucidi olduğunu bilmekteyiz. Ne güzel bir tesadüf ki Isaac Newton da bir matamatikçidir.
Her ne kadar renkli bir yaşamdan ziyade, dolu dolu bilim içinde yaşasa da Isaac Newton, onun için de bir başka tabiat olayı, çok önemli bir buluşa kaynak olmuştur. Bir elma ağacının altında uyurken, başına düşen elmanın neden düştüğünü düşünürken, yer çekimi kanununu ortaya koymuştur.
Cisimlerin birbirini kütleleri ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantıda bir kuvvetle çektiğini, kanuna bağlayan Newton, bence bilim tarihinin çok önemli bir kilometre taşını teşkil etmektedir. Hatta Kepler de, gezegenlerin hareketleri ile ilgili kanununun çıkış noktasını da, Isaac Newton’un cisimlerin çekim kuvveti prensiplerine dayandırmıştır.
2006 yılından itibaren Karadeniz’de, Romanya Neptün -1 noktasında, Köstence açıklarının 140 kilometre doğusunda yapılan sismik araştırma ve sondaj çalışmalarında, 40 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunduğunu, 2008 senesinde basına açıklamışlardı. Romanya aynı yere yakın bir başka sondajda da, 2012 yılında, bir başka bölgede araştırma yaptıklarını beyan etmişlerdi. Burada da doğal gaz bulgularını yakaladıklarını, basına duyurduklarını hatırlamaktayız.
Türkiye’nin Barbaros adlı sismik gemisinin, Neptün-1 noktası doğrultusunda Zonguldak’ın 170 kilometre kuzey batısında sismik araştırma yaptığını basından izledik. Geçtiğimiz hafta 5 Tepeden müjdeli haber verilecek denildi. Müjde olarak, yeni sanayi yatırım hamlesi ile işsizliğe çare aranması aklıma geldi, belki de, Tank Palet fabrikasının geri alınması olabilir dedim, yahut reel enflasyon rakamlarını açıklayacaklar dedim kendi kendime. Belki de hükümetin toptan istifa ederek erken seçime gidecegini, yurdum insanına müjdeli haber olarak vereceklerini düşündüm.
Heyhat! Ekranda Arşimet misali ‘Karadeniz de doğal gaz bulduk ‘ sözlerini, malumun ilanı olarak topluma söylerken bile yüzleri kızarmadı, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.