|
|
Tarihten bir yaprak : SİVAS’TA KADINLARKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 31 Ağustos 2020 01:12:35 “23 Haziran (Salı) Sivas’ta bir ayaklanma oldu. Sabah onbir buçukta başlayan isyan öğleden sonra dört buçuğa kadar sürdü. Sabah onbirde yaklaşık 50 kadar Türk kadın (“femmes turques“), hasta olduğu için Amasya / Havza’da bulunan Vali yerine Vilayet işlerini yürüten Defterdar’ın evi önünde toplanıp, hayat pahalılığını, ekmeğin bozukluğunu ve tahıl kıtlığını protesto ettiler.
Defterdar, kadınları, vaatlerde bulunup sakinleştirmeye çalıştı ve Vali Konağına geldi. Gittikçe artan protestocu kalabalık onu Vali Konağı’na kadar izledi. Defterdar Konağa girer girmez kadın, erkek, sayıları 500’e yakın kişi Konağın pencerelerini taşlayıp, kırmaya başladı. Konağın karşısındaki Belediye binasının (da) bütün camları kırıldı. Belediye Başkanı gizlice komşu Hıristiyanların evine sığınmamış olsaydı mutlaka linç edilecekti. Olaylara rağmen görevli birkaç jandarma dışında herhangi özel polisiye tedbir alınmamıştı. Birkaç jandarma sayıları gittikçe artan isyancıların karşısında çaresiz kalıyordu. İsyancılar meydandan geçen bir Albay ile bir Kumandanı ve düzeni sağlamaya çabalayan dört zaptiyeyi fena halde hırpaladıktan sonra Vali Konağı yakınındaki buğday ambarlarına yöneldiler, kapıları kırıp içeri girdiler ve mahsulü yağmaladılar. İkisi Konak yakınında olmak üzere beş buğday ambarını ve buğday pazarını talan ettiler. Belediye Başkanı’nın evi önce yakılmak istendi, sonra yağmalandı. Kent mağazaları olaylar başlar başlamaz kepenklerini indirdikleri için yağmadan kurtuldular. “ Bu olaylar Haziran 1908’de yaşandı. Olayların gelişimini tırnak içinde aktardım çünkü Fransa’nın Sivas Konsolos Yardımcısı’nın “Raporu “ndan aldım. 1980’lerin başında Osmanlı İmparatorluğu’nda 1908 Grevleri üzerine araştırmalarımı sürdürdüğüm Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivleri’nde bulduğum bu belge, kadınların isyanın öncüleri olduğunu gözler önüne sermesi açısından önemli. 1907 ve 1908, kötü hava koşulları ve ulaşımdaki yetersizlikler nedeniyle halk için kıtlık ve açlık yıllarıdır. Buna vurguncuların karaborsa için buğday istiflemelerini ve kötü buğdayı çok yüksek fiyatla satmalarını eklersek kadınlar en başta, öncü, ve halkın kızğınlığının nedenlerini anlamak kolaylaşır. “Ekmek Kavgası“ örgütsüzlük sonucu o günlerin geleneksel ayaklanma biçimini alıyor. Konsolos Yardımcı’sının anlattıkları sayesinde, Sivas Tümen Kumandan Vekili Albayın askerlerini, gelen emirlere rağmen, Vilayet emrine vermekten kaçındığını/çekindiğini öğreniyoruz. Bu tavır, büyük ihtimalle bir ay sonra, 24 Temmuz 1908’de, “Hürriyet“i ilan edecek subayların dönemin sivil yöneticilere karşı olumsuz görüşlere sahip olmalarıyla ilintilidir. Sivas’taki subaylar, Belediye Başkanı başta, kimi yöneticilerin karaborsa işinde parmakları olduğunu biliyorlardı mutlaka. Konsolos Yardımcısı olayların öncesini şu satırlarında aktarıyor : “İsyan anlaşıldığına göre bir süreden beri hazırlanıyormuş. (...) yetkililerin olacaklardan haberleri varmış. Birçok yüksek memur, 23 Haziran’da Sivas’tan ayrılırken, aynı gün olaylara karışacak köylü kadınların çevreden aniden kente gelmesi ne tuhaf bir rastlantı ! Halkın aylardan beri buğday kıtlığından acı çektiğini söylemek gerek. Halk ancak çok pahalı olan ve buğday biti tarafından kemirilmiş veya çürümüş birazcık unla kepek karışımından yapılan, sindirimi zor siyah bir tür ekmeği satın alabiliyordu. O da parası olanlar için. Vilayet (isyanın) elebaşıları(nı) araya dursun, söylentiye göre, gerçek suçlular Belediye Başkanı ile anlaşarak spekülasyon yapmak amacıyla büyük miktarda buğdaya el koyup, stoklayan istifcilermiş. İyi haber alan kaynaklara göre, bu ayaklanma sadece bir başlanğıç, daha ciddi, tehlikeli, korkulacak ayaklanmalar hazırlanmakta imiş. “ Bu olayın tamamını ve daha başka birçok şeyi Kadın, Aşk ve İktidar isimli kitabımda anlatıyorum (Alan Yayıncılık, 1996, s. 29-34). Bitirirken iki rakam sunmak istiyorum : O günlerde ekmeğin okkası (1.300 gramı) 5 kuruştu, günde 14 veya 16 saat çalışan bir emekçi ise sadece 40 para veya 2 kuruş “kazanabiliyordu“, yani daha açıkcası yazılamaz : Bir emekçi günlük ücretiyle bir ekmek bile alamıyordu. Bu durumda halk kepekten ve kurutularak toz haline getirilmiş otlardan yapılan garip bir “ekmek“ yemek zorunda kalıyordu. İnsanı güçten düşüren ve zayıflatan bu “ekmek“ birçok hastalığın da kaynağıydı... Bu koşullar altında kadınlar isyan etmeyecek te kim isyan edecekti ? Soruyorum. Lütfen cevabını siz veriniz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|