Kayseri’de yatılı ortaokul eğitim çağımızda her yıl üç sömestrimiz vardı. Her yıl üç defa karne alırdık. Her sömestrin sonunda ailelerimizin yanına giderdik. Ankara’da oturan çocukları Kayseri’ye aileleri yolcu ederdi. Trene binerken bavulumuz ve bir de yemek çıkınımız olurdu yanımızda. Trende bir öğün yemek yerdik, Kayseri’ye varmadan önce. Genelde kuru köfte, kızarmış patates, haşlanmış yumurta ve bir cam şişe su olurdu bu çıkında. Bazen parmak börek, zeytinyağlı biber dolması da çeşni olarak çıkınları süslerdi.
Devlet Demir Yolları genel müdürü bir sınıf arkadaşımızın babası olduğu için bize özel vagon tahsis edilirdi. Tren bir çok istasyonda durur, kimi zaman karşıdan gelen treni bekler, biz de bu zaman zarfında trenden iner oyun oynardık. Kaç saat bu yolun sürdüğünü pek hatırlamamakla birlikte sabah bindiğimiz trenden gece yarısı Kayseri’de indiğimizi hatırlarım. Son istasyonda Himmet Dede diye bir küçük köyde dururdu tren.
Himmet Dede İstasyonu’nun Türkiye siyasi tarihinde çok önemli bir istasyon olduğunu hatırlarım. Demokrat Parti iktidarı zamanında İsmet İnönü Kayseri’ye yaptığı seyahatte, tren bu istasyonda özel bir nedenle durdurulur. İsmet Paşa’nın Kayseri’ye gitmesi engellenmek istenir. Vali Ahmet Kınık Ankara’dan aldığı talimatı yardımcısı Şükrü Kenanoğlu vasıtası ile Himmet Dede İstasyonu’nda bekleyen trende İsmet Paşa’ya bildirir.
‘’Kayseri’ye girmeniz fevkalade mahzurludur. Her iki gurup da diken üstünde durmaktadır. Sizden tekrar Ankara’ya avdet etmenizi rica ediyoruz Paşam’’ diyerek Kayseri’ye girmesi engellenmeye çalışılmıştır. 2 Nisan 1960, bundan tam 60 sene evvel meydana gelen bu olayda, Himmet Dede İstasyonu’nda bulunan Binbaşı Selahattin Çetiner’e trenin hareket etmemesinin sağlanması söylenir. Çetiner ‘’Paşam sizin yolunuzu kesmek ve Kayseri’ye girmenize engel olmaktansa intihar ederim’’ diyerek trenin Kayseri’ye devam etmesini sağlamıştır.
Ertesi günü Binbaşı Çetiner görevden açığa alınmıştı. O senelerde bugün olduğu gibi iki ayrı cephede yurdum insanları kutuplaştırılmıştı. İktidar partisi olan Demokrat Partinin oluşturduğu
Vatan Cephesi ve muhalefetin oluşturduğu
Millet Cephesi. Aynı bugün Cumhur İttifakı ile
Millet İttifakı adlı iki cephenin oluştuğu gibi. Her akşam radyodan Vatan Cephesine kaydolan insanların uzun uzun isim listeleri okunurdu. Nasıl da bulurlardı bu isimleri, inanılmaz bir uzunlukta olurdu bu listeler.
Can Okan okurdu bunları ve bu olaylar ülkeyi bir kaosa, 27 Mayıs askeri müdahalesine doğru adım adım götürmüştü.
1960’da yapılan askeri hareketin altında yine Amerika’nın bir oyunu vardı ancak siyasetin ne kadar yanlış yönetildiğini buradan anlamaktayız. İsmet Paşa Kayseri’ye gidip orada miting yaptı ne oldu? Yapmasa ne olurdu? Bu kısır siyaset zıtlaşması ile ülkemizin çok kaybı oldu. Demokraside duraklaması sonrası yeniden raya oturması zaman aldı. Himmet Dede bu nedenle Türkiye’de bir demokrasi istasyonu olarak anılmaya başlandı.
Bütün dünya ile birlikte ülkemiz de Covid-19 virüsü ile çok ciddi bir sorunla karşı karşıya. Bu krizin doğru yönetilmesi gerekir. Sadece sağlık açısından değil mali, idari, askeri ve ekonomik olarak çeşitli dallarda değerlendirilmesi gerekir. Dakika bir gol bir, her bir şehirde insanların neye ihtiyacı olduğunu, kimlerin aç, muhtaç olduğunu en iyi belediyeler bilir. Belediyelerin salma yapıp bu krizde topluma, hızlı bir şekilde ulaşmasını engellemek, siyasi kutuplaşmanın bir aknesidir. Her konuyu devletin merkezi hükümeti ile icra eder diye bir saplantıya girmek, bence acizliğin tarifi olsa gerek. Bırakın yerel idareler de topluma hızla yardım götürsün, ihtiyaç sahiplerinin biraz olsa rahatlamasında ne zarar var?
Kısır çekişmenin zararını yurdum insanı çekmekte. Başka ülkelerin de ihtiyaçlarına istenildiği zaman yardım edeceksiniz, ancak bu konuda biraz seçici olmamız gerekir. Türkiye’ye karşı PKK ve YPG’yi destekleyen bir ülkenin acil ihtiyaçlarına yardım etmek insani bir iş olsa da, öncelikte ülkemdeki muhtaç insanlar gelmeli.
Ekranlardan 14.5 milyar dolar kriz paketi açıklayıp, ‘Suriye’den gelen insanlara 40 Milyar dolar daha harcarız’ derken, vatandaşa seslenip para istenmesi, ülkenin böyle bir krize hazır olmadığının göstergesidir.
Hazine boş, tam takır, müteahhitlerden toplanan paralarla müteahhitlere yine İstanbul’a iki Korona hastanesi yaptırılmasını izlerken, aklıma hep Kayseri’den evvelki son tren istasyonu gelir. Himmet Dede. Güzel bir deyimin ilk kelimeleridir bu ‘’Himmete muhtaç dede kim kime himmet ede’’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.