Her şeyden vaz geçeriz de efelikten vazgeçmeyiz. Bundan seneler önce AİDS tanımlı bir hastalıktan bütün dünya kırıldı. Hatta hangi yollardan insandan insana geçtiğini bilim insanları fikir birliğinyle buldular. Bu nedenle mümkün olduğu kadar insanların cinsel yaşamlarını düzene almaları gerektiği üzerinde çeşitli konferanslar verildi. Çok değerli bazı sinema aktörlerinin bile bu hastalığa yakalandığını üzülerek seyrettik ekranlardan. Kimleri kaybetmedik ki o tarihlerde, çok sevdiğim karakter oyuncuları bile hayatlarını kaybettiler.
Bazı artistler de servetlerini AİDS ile savaş fonuna bağışlayarak bu konuda araştırma yapılmasına büyük katkıda bulundular. Elizabeth Taylor bu vakfın kurulmasında ve milyon dolarların toplanmasında çok çaba harcamıştır. Bizim ise AİDS konusunda fazla bir çaba harcamadığımıza inanmaktayım.
Ancak hastanelerde ELİZA testlerinin yoğun yapıldığına şahit oldum. HIV yani Human Immunodeficiency Virus, bir başka deyişle AİDS’den korunmak için çeşitli yayınlar yapıldı. İnsanların bu hastalıktan korunma amaçlı eğitimi konusunda okullara kadar eğitimin verilmesine gayret edildi. Bilhassa deli genç yaşlarda, cinsel dürtülerde sınırlar içinde kalınmasının aşırı gayret gerektirdiğine, bu nednele eğitimin çok yararlı olduğuna inanan bir insanım.
O tarihlerde İstanbul’da Taksim meydanında kadın kılıklı erkeklerin gece yarılarında mekan tuttukları Gezi Parkı yer olarak gösterilirdi. Araçlarla oradan geçen delikanlıların bu kişilere yaklaşıp bir konu üzerinde pazarlık ettiklerini tespit eden kameraman, araçtakilere mikrofonu tutarak sormuştu.
’Bu kişilerle temas sonucunda AİDS’e yakalanmaktan korkmuyor musunuz? Genelde HIV bulaşıcı bir hastalıktır, bundan da kurtuluş olmaz, neticesi ölümdür ne dersiniz? ’ Bir anlamda uyarı olan bu soruya araçtaki gençlerin verdiği cevap çok ilgimi çekmişti.
‘Biz Türk’üz bize bir şey olmaz.’ Ne kadar da kesin bir yargı, bize bir şey olmaz çünkü biz Türk’üz. Böyle bir kafa yapısını değiştirmek mümkün değil. Adam erkekten dönme insanlarla gireceği ilişkiden dolayı HIV virüsü kapacak, yani AİDS hastalığına yakalanacak, ve bu adamın tedavi masraflarını ülke karşılayacak. Böyle bir mantık nasıl kabul edilir? Ben bu aptal adamın tedavi masraflarını neden ödeyeyim? Ölmek istiyorsa bırakın kendini öldürsün.
Gelelim bütün dünyayı saran Covid 19 virüsü konusa. Nelere dikkat etmeliyiz konusunu geçtim. Sağlıklı yaşamda ne yapılması gerekirse o yapılacak. Covid 19 virüsünün çıktığı aralık 2019 tarihinde, sadece Vuhan kentinde değil başka ülkelerde de görüldüğü bütün dünyada ilan edildi. Ülkemizde Umre ziyareti konusunda bütün planlar 2019 senesinin aralık aylarında iyanet İşleri Başkanlığı tarafından sergilenmişti. Ocak ayından başlamak üzere kafilelerle Suudi Arabistan’a, bilhassa yaşlı vatandaşlarımızın gidişine yönetim tarafından izin verilmesini hayretle izledik. Adım adım bu hastalık her tarafımızı sarıyorken, bizde bir olay bile yokken, yaşlı vatandaşlarımızın pisliğin kol gezdiği Arabistan’a Umre ziyareti için gitmelerine, bundan gelir elde edilmesini uman yönetimler müsaade etti.
Bunu anlamakta zorluk çekmekteyim. Türkiye hariç bütün etrafımız kıpkırmızı virüs kaplı iken, bizde yok şimdilik dendi. Belki de vardı da umreden yurdum insanlarının dönmelerini beklediler. Dönüş tamamlanınca birden bizdeki gerçek rakamlar açıklanmaya başladı. Önceleri bir iki dendi. Kimse benim gibi inanmadı. Daha sonra sayılar katlanarak artmaya başlayınca, gerçeğe yakın olmayan sayılar verildi. Peşinden toplanmalar yasak edildi. Okullar, kıraathaneler, gösteri yerleri, spor müsabakaları, insanların toplanmaları gereken her türlü oluşum yasaklandı. Mecbur olunmadıkça insanlardan aralarında bir mesafe koymaları istenildi. COVİD19 konusunda DİYANET neden önceden düşünmedi de, insanlar umreden döndükten sonra acilen düşünmeye başladılar? Herkesin önlemler alması, bu önlemlere uyması gerekmez miydi?
Ancak ülkemde aklı kıt olan insanların da yaşadığının bir gerçek olduğunu unutmamak gerekir. Tıpkı AİDS hastalığında yaşananın benzeri,
‘COVİD19 bize etki etmez‘ düşüncesindeki insanların var olduğu acı gerçeği gibi. Toplu halde olmayın, birbirinize hastalık bulaştırırsınız demekte, Dünya Sağlık Örgütü. Kiliselerin kapatıldığı gibi, camilerde de toplu namaz kılmanın Diyanet tarafından tavsiye edilmediği açıklamasına, Urfa’da akıl yoksunu insanların karşı çıktıklarını dinledik. Urfa’da camilerde toplu namaz kılmak istiyorsa insanlar, bırakın kılsınlar, ancak hasta olduklarında tedavi masraflarını benim cebimden yapmayın, bırakın ölmek istiyorlarsa ölsünler, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.