|
|
Geyik, can mıdır?Kategori: Ayorum Güncel | 2 Yorum | 15 Nisan 2008 21:53:32 Bundan 20 yıl kadar önceydi sanırım, ben de 20'li yaşlarımın başındaydım. Bir hayalim vardı, Onun da adı "Sınırsız dünya" idi. Önceleri ona Globalizm ya da küresellik adını koymamıştım. Koyduğumda da şu bizim dünya kanseri globalizm daha kendine bu adı bulmamıştı ya da ben duymamıştım.
Ütopya şuydu; Tüm ülkelerin sınırları kalkacak, bir dünyalı olarak biz insanlar sınırlardan pasaportla değil, merhaba diyerek geçecektik hatta sınırlar bile olmayacaktı belki de. Ülkeler, halklar, ırklar hepsi kardeş ve barış içinde yaşacaklar, dileyen istediği yere istediği zaman gidebilecekti. Tabi dünyanın renkleri olan ırklar ve halklar etnolojik, etimolojik ve tradisyonel orijinlerini yine de koruyacaklar, bunun için bilinçli bir rehabilitasyon metotu gerekiyorsa, o da uygulanacaktı. Sınırsız dünya hala mümkün mü? Devletler statüsündeki güce dayalı paranoya olduğu sürece bu imkansız. Bugün Dünya, saçma sapan uluslararası hukuk prosedürleriyle bir hapishaneden farksız hale gelmiş durumda. Halklar istedikleri zaman istedikleri yere göç edebilmeliler. Kimse mülteci olmayı hakketmez. Yine de organik bir madde olan dünya ve üzerindeki halklar bir refleks olarak hep daha iyiye programlanmış durumdalar. Gelecek geçmişten üstün olacak. Ancaaak… Bugün günümüz Türkiye’si ne yazık ki, çok karamsar bir tablonun içinde… Türk halkı bugün yenildi, Türk halkı sosyolojik açıdan ne yazık ki çöktü, neredeyse tüm değerlerini, gelenek görenek ve erdemlerini yitirmiş durumda. Bilinçli bir şekilde, özellikle de soğuk savaş sonrası, potansiyel güç sahibi ülkeler arasında yer alan Türkiye üzerine batılı ve gelişmiş ülkeler bir takım oyunlar tasarladılar. Geri kalmış, 3. dünya ülkelerinin elindeki zenginliği almanın en iyi işleyen formülü o toplumların içini boşaltmak ve onları içerden çökertmektir. Bir milleti içerden çökertmenin yolu onu kimliksiz bir hale getirmektir, dilini bozmakla başlanır işe ve geleneklerini yitirmesini sağlayacak stratejiler geliştirilir… Bilinçsiz, geleceği görme yetisi olmayan ya da ücret karşılığı satılmış siyaset adamlarının, işgalci, sömürgeci batı toplumları ile yaptığı anlaşmalarla, neoliberalizme köle edilen Türkiye bugün karamsar bir tablonun pitoresk bir objesi gibi yine o vandalların, o tabloda en ilgisini çeken manzara olarak yerini almış durumda. Son 25 yıl içinde yapay, züppe, özenti, kimliksiz bir Türkiye yaratıldı. Tüm dünya genelindeki bu hastalık Türkiye’de 1980, özellikle de 1983 sonrasında gelişti, insanımız özellikle hedef tahtası seçildi. Türk insanının erdemleri elinden habersizce alındı, yerine arsız, sadece isteyen, bir tüketim toplumu konuldu. Çıkarları ve emellerine giden yolda durmayı bilmeyen, azla yetinip, şükretmeyen arsız, makyavelist, kokteyl kişilikli bir toplum yaratıldı. Önce kitle iletişim araçları satın alındı. Serbest piyasa ekonomisi model olarak benimsendi, Dünya Bankası ve İMF perspektifli ekonomi işlemeye başladı. Bu kurumlar öpmeyecekleri eşeğe saman vermezler. Nitekim de önce samanı verdiler, sonra öptüler. Her zaman bağımlı kaldığımız ABD ve İsrail, askeri ve ekonomik baskıyı arttırdı. ABD’nin bir eyaleti gibi üslerimiz kullanıldı. Savaş teknolojimiz, bilgisayar datalarımız İsrail’in kontrolüne girdi. AB’ye girmek adına tavizler verildi, bu tavizler uyum yasaları olarak kanunlaştırıldı. Topraklarımız, madenlerimiz, suyumuz, köprülerimiz, fabrikalarımız özelleştirme adı altında satıldı. 2001 yılında silah sektörüne canlılık kazandırmak isteyen ve El Kaide’yi kiralayan ABD hükümeti, Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırarak dünyada kaosu bir kat daha arttı. Kaldı ki, ABD’yi besleyen, ayakta tutan unsur zaten dünyadaki kaostur. Bu kaos ise ekonomisi manipüle edilen ülkeler arasında yer alan Türkiye’ye ağır bir darbe olarak yansıdı. Etnik açıdan kozmopolit bir mozaik olan Türkiye’de halklar önceden de olduğu gibi birbirine düşürüldü. Bu done zaten tarih boyunca, emperyalizmin en önemli psikolojik silahı oldu. Hiçbir zaman demokrasinin uygulanamadığı bir ülke olarak Türkiye’de sosyal adaletsizlik, kültür uçurumu olarak etnik grupları birbirinden uzaklaştırdı. Bir katalizör olması gerekli olan hükümetlerin içi, aynı kültürsüz ve cahil bıraktırılmış vekillerin meclisi doldurmasına sahne olurken, vekillerimiz bulundukları mevkileri kötüye ve çıkarlarına yönelik kullanmaktan başka pek bir şey yapmadılar. İstisnalar muhakkak olmuş olsa da bu her hükümet döneminde böyle oldu. Ülkede sağcılar ve solcular her dönem kapıştırıldı. Artık çok açık bir gerçek var; oyuna geldik. Türbanı politik malzeme yapanlar, dini politikaya ve ticarete alet edenler, demokrasi çığırtkanlığı ile kendine kimlik edinmeye çalışan milliyetçiler, Kürt’ü, Ermeni’yi, Boşnak’ı ötekileştirenler, kendilerini dindar sanıp başını örtmeyeni dinsizlikle suçlayanlar, sınıfsal ayrımcılar, kategorizatörler yaptığınızın adı faşizmdir. Faşizm ise ilkel benliğin ürünüdür. Kimliksiz devletler kaybetmeye mahkumdur. Yalancı, düzenbaz, menfaatperest, inançları yozlaşmış bireylerden oluşan toplumlarda düzen çok kolay bozulur. Cinayetler, aleni hırsızlık, vandalizm ve kaos, o toplumun kaçınılmaz sonudur. Hazmedilememiş batılılaşma, yapıştırma kapitalist düzen, Türkiye’de kişiliksiz bir halk yarattı. Son zamanlarda “Geyik candır” sloganı ile reklam yapan bir marka, topluma boş düşünme ve boş konuşma önermesi yapıyor. Evinde televizyonu olan 70 milyon Türk’ün bilinçaltına boş konuşmanın bir vazgeçilmez olduğu, “Can” olduğu sokuluyor. “Geyik yapmanın” çağın bir popüleritesi olduğu zannettirilerek, toplum elit, yüceltilmiş(!) bir sınıfa öneriliyor. Değer yargıları altüst edilerek, bireyler kandırılıyor. Şirket, hem ürününü satıyor, hem de kapitalizm hastalığını bilinçsiz, düşünme yetisi psikolojik savaş teknikleri ile günden güne yok edilmeye çalışılan bireylere zerk ediliyor. Savaşçı milletleri protesto eden Dünya barışı için Filistin’e gelinliği ile giderken Türkiye’den geçen İtalyan sanatçı Pippa Bacca, önce tecavüze uğruyor, sonra öldürülüyor. Erdemlerini, ahlak değerlerini yitirmiş bir toplum olaraktan televizyon seyrederek, kabadayılığa özenerek, futbolla oyalanarak, kaosa sürükleniyoruz. Uyutuluyoruz… Bir zamanlar adını Globalizm koyduğum taslağa şimdilerde siyaset üstü “ütopik komünizm” diyorum. Hatırlatırım komünizm sadece siyasi bir model değildir. Hele ütopik olanı… Globalizm ise benim adını yıllar önce koyduğum şey değilmiş meğer.
Yorumlarnesli
{ 26 Mayıs 2008 05:08:39 }
Yigit'cim,
Ben de senin sinirsiz dunya hayalleri kurdugun yillarda, seninle ayni yaslarda, universitede utopik komunizm ve teknoloji konulu bi sunum yapmistim. tartistigim ana nokta teknolojinin utopya icinde yer almasi gerekli midir, olmasa da olur mu, yer alirsa nasil olurdu. Son tahlilde teknoloji ve hatta bilimin kullananlar elinde cok tehlikeli silahlara donusebildigi kitlesel beyin yikamalar ve aptallastirmalara sebep verebildigi, bizza teknolojiyi satma cabasinin kapitalizmin kendi oldugu cizgisini onaylamis, ama teknolojinin utopik bir kullanim yolunun da mumkun olabileceginin altini cizmistim. Paranin ortadan kaldirlmasi, tek tip, tek model teknolojik urunlerin hayati kolaylastirmaya donuk sekilde uretilip esit sekilde dagitilmasi ve kitle iletisim araclarininsa sadece egitim ve enformativ amacli kullanilmasi bu yollarin baslicalariydi. Teknolojinin bugunku kadar sicrama yapmamis oldugu o yillarda gelmekte olan bir internet sisteminden bahsedip, eger dogru kullanilirsa bunun deokratikletiklesmeye cok buyuk destek verecek bir teknolojik gelisme olabilecegini cunku bireye interaktiv sekilde yonetimde soz sahibi olma sansi doguracagini savunmustum. Bu noktalardan baktiginda aslinda hic de utopik degil... Aslinda sinirsiz dunya, iyi ellerde kullanilan teknoloji sayesinde o kadar kolay, o kadar pratikte uygulanabilir ki ... Ah bi de su insan egosu olmasa... Yerimiz de bol, yenimiz de ... Oynamayi bilen yok. Umit Dagitan
{ 28 Nisan 2008 02:56:29 }
Son gunlerde yerli yabanci cesitli kitap ve dergilerden cok guzel yazilar okudum, Nihat Genc, Yalcin Kucuk, Mustafa Balbay ve Umit Zileli gibi degerli insanlari dinledim - hemen hepsi de cok etkileyiciydi.
Diğer Sayfalar: 1. Yigit Uygur''un bu yazisi da bunlarin icinde en iyisi veya kesinlikle en iyilerinden... Kendisine sevgi, saygi ve tesekkurlerimle... Umit
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|