A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

saygı ve sevgi üzerine

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Aykut Yazgan | 14 Nisan 2008 09:52:18

efendim, nedir bu saygı derseniz cevabı biraz zor. öyle hemen hazırdan bir şey söylemek mümkün değil. bir kere bilen bilir.. bu saygı daima karşılıklı olur. yani hep öyle derler.. öyle birinde var birinde yok, olmaz... o zaman saygı falan olmaz. yani sordunuz da... cevabı biraz da budur.


bu saygıya bağlı olarak bir de saygın vardır. hani saygınlık, saygın olmak falan gibi.


bana sorarsanız “saygın”, orta yaşların biraz üzerindedir. hatta olgun yaş bile denebilir buna. öyle pek fazla abartılmamış “country (!)” tipi ile “berjer” arası bir koltukta oturur kendisi. eller ve kollar koltuk kenarlarındadır. duruma son derece hakimdir.. ve tabii saygın olmanın derecesine göre ya bacak bacak üstüne atmış olabilir ya da muntazam ve sureta bir edeb dairesi içinde bacaklar yanyana bitişik de duruyor da olabilir.


taaa ufuklara dalmış gibi bakan gözlerde belli belirsiz bir gülümsemenin izleri vardır.


fakat bunu altın çerçeveli, kalın hipermetrop gözlük camlarının arkasından farketmek biraz zordur.


sağ elde bir püro ya da daha iyisi bir pipo tütmektedir.


karşısında, tahta bir sandalyade oturup huşu içersinde sorduğu soruya bir cevap bekleyene gerekli cevabı vermek için elindeki pürodan derin bir nefes çeker ve “bir konuşmamayı” uzatarak susar...


halinde tavrıdan, duruşundan oturuşundan sorulan sorunun cevabını bildiği ayan beyan bellidir.. hem de herkesden daha iyi ve daha çok. bu bilmenin bilindiğini de sandalyade oturan zavallı, kalın gözlük camlarının arkasından beliren istihzadan anlar. cevap gelmez, filvaki ama.. ama zinhar soru da tekrarlanmaz.


işte böyle muhterem insanlara sayın denir...


ve böyle muhterem insanlar saygındırlar…


ayni zamanda bu muhteremler sayılır. ama öyle bildiğimiz nüfus sayımındaki birer adi nümero gibi değil.


hayır... onlar sayıldıkları için ‘sayın’ olurlar. yani yukardaki saygın tavırları sergilediklerinden onlara sayın denir ve diyenler tarafından son derece sayıldıkları için sayın olurlar (!..).


bu insanlar aslında pek çok değillerdir. bir ikibin adet falan vardırlar ve genelde iki kısma ayrılırlar.


birincileri ve çoğunluğuda, son derece ağdalı ve özgün (!) konuşmalarıyla ikincileri ise bir balık kadar sessiz olmalarıyla. bunlardan bazıları bakışlarıyla, hal ve hareketleriyle, palabıyıkları, briyantinli ya da boyalı saçları ya da daha iyisi kabak kafalarıyla, kruaze lacivert takım esvaplarıyla ve en mühimi arka ceplerinde biraz şişkinlik yapan ateşli silahlarıyla, bir milletin naif özgür iradesindeki saygınlık imajının mekanizmalarını bu görünüşleri ile harekete geçiren ve dolaysıyla bir başkentte kendilerine sağlam birer makam edinip bu makamları işgal edenlerdir.


bunların evlerde, lokantalarda, içki sofralarında biribirlerine hitabetleri nasıldır bilinmez. çünkü bu tür sohbetler üçbeş iri kıyım koruma ve kişisel masuniyet perdeleri ile umuma kapalıdırlar.


amma velakin umuma ait yerlerde ve bilhassa mikrofon önleri ve renkli cam arkalarında biribirlerini anarlarken mutlaka sayın lakabını başköşeye oturtmayı ihmal etmezler.


ve böylece bu zevatın biribirlerine karşı olan sonsuz saygılarından dolayı, bu saygınlıklarının ‘sayın’ olarak tekrar tekrar anılması bir gelenek haline gelmiştir.



ikinci kategoride ise bu zevatın dışında kalıpta milletin iradesinden daha çok kendi iradeleri ile bir yerlere gelenler vardır.


aslında geldikleri yere kendi iradelerinden çok peynir’in kurtlarını ayıklamaya, makul bir kârla hükümete kiremit satmaya ve bir pederleri merhumun ömrünün yarısını bir hamal semeri arkalağının altında geçirmesine borçlu olduklarını söyler dururlar.


sonuncular bununla iftahar ederler ve arkalığı müzelerde sergilerler.


toplum nezdinde bunlar da son derece saygın insanlardır.



bir başka “saygın tipler” de her gün ya günlük gazetelerdeki muhkem sütunlarını ya da bir takım kendilerine saygı borçlarını ödemeyi vazife addeden sadık seyircilerinin merakla izledikleri beyaz camdaki mutad programları süsleyen saygınlardır.


bunların bir kısmı oturma adabının kendileri için olmadığı zehabına kapılıp tophane kabadayısı gibi oturdukları döner koltuğa bir minibüs şoförü gibi kaykılıp, boyunlarında teksasvari bir fular ve dişsiz gibi duran ağızlarında karşısındakini yerin dibine batırmak istermiş gibi müstehzi bir sırıtma ile süzerler...


bu tiplerin daha bir çok alt versyonları vardır. burada anlatılmakla bitmez. kendileri çok ama çok saygındırlar....



diğer taraftan beyoğlunda tam da ağacami’nin hizasına gelindiğinde, öğle vaktinin o nereden geldiği belli olmayan inanılmaz kalabalığının içinden birdenbire karşı yönden iri kıyım, yele saç, beş günlük sakal, cepken, tesbih, dudak kenarı izmarit, iskele alabanda tam da üzerinize gelmekte olan, serseri bir mayından kurtulabilmek için ya omuzunuzu hafifçe sola yatırmanız, ya da daha iyisi kadril dans figüründeki gibi bir adım yana hoplayıvermeniz, genelde karşıdan gelen bu iri kıyıma karşı saygı göstermekten çok günlük bir belaya bulaşmamak için yapılır.


yani uzun lafın kısası, bu gibi sokak manevralarının bence hemcinslere gösterilmesi gerek olan saygı ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.



saygı ile ilgili bir diğer konu da sohbetler esnasında sıkça görülür.


beşamel salçasının hazırlanmasındaki psikososyal etkenlerin nörobiyolojik paradigmal söylemleri hakkında enteresan bir konuşma sırasında göz kapaklarının ve başın öne düşmesi halinde bile ağız açıp tek kelime etmeyip ve konuşmacıyı ‘irite’ etmemek son derece saygılı bir davranıştır mesela.


sevgiyi ise öyle uzun boylu anlatmanın hiç gereği yok bence.


o yüreğin içine gülümser.


 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git