Hayatın akışında insanoğlu nelere şahit olmakta diye hiç geriye bakıp düşündüğünüz olur mu? Ben insanların ak dediklerine zamana kendilerini uydurmak adına kara dediklerine çok şahit oldum. Hani önce ekranlara çıkarak ‘saygı değer hoca efendi’ diyerek, ‘ bitsin bu hasretlik’ diyenlerin sıfatlarını hiç unutmadığımı burada belirtmek isterim. Daha sonraları, kırmızı bültenle aynı efendiyi aramalarını da izledik.
Dönün geriye, hatta çok da geriye değil on on beş sene evvel 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geldiğinde , 19 Mayıs Bayramı yaklaştığında devleti ve hükümeti yönetenlerin bir mazeret uydurarak yurt dışına seyahatlere gittiklerini bugün gibi hatırladığımı beyan etmek isterim. Siz de hatırlarsınız, 10 Kasımda Anıtkabir’e gitmemek için, Necmettin Erbakan gibi ipe un sermeyi vazife edinenleri.
Ekranlarda CUMHURİYET kelimesini hatta ATATÜRK kelimesini telaffuz edemeyenlerin bugün hala ekranlarda bir başka şekilde boy gösterdiklerine dikkat ettiniz mi? Mustafa Kemal Atatürk’ün binbir zorluklarla vücuda getirdiği yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni ve bu vatan üzerinde ömrünün 57 senesinin içine sığdırdığı, inanılması güç gelişmeyi, o günkü koşulları ile hiç değerlendirdiğiniz oluyor mu ?
Emperyalist ülkelerin büyük baskılarına göğüs gerip, sınırlarını emniyete aldıktan sonra, üretim yapılması adına büyük yatırımlara imza atması, hayranlık duyulacak bir başka meziyettir ATA rahmetliğin. Mustafa Kemal Atatürk’ün o günün koşulları içinde sadece kazma ve kürekle başlattığı yol ve demir yolu hamlesini kimse bugünle mukayese etmeye kalkmasın, acınacak, gülünecek duruma düşerler. Atatürk adını bile ağızlarına almayanlar, çocukların her hafta başında okula başladıkları Pazartesi günleri sabah derse girmeden evvel yaptıkları andı neden kaldırdılar ?
Türküm, Doğruyum, Çalışkanım,
Yasam Küçükleri Korumak, Büyükleri Saymak,
Yurdumu Ulusumu Özümden Çok Sevmektir,
Ülküm Yükselmek İleri Gitmektir,
Ey Büyük Atatürk
Açtığın Yolda Gösterdiğin Hedefe Durmadan Yürüyeceğime Ant İçerim
Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun, Ne mutlu Türküm Diyene.
Bu cümleler bir ulusa daha çocuk yaşta ruh ve heyecan vermekteydi. Biz bu cümlelerle büyüdük. Ne zaman bir bayrak çekilse göndere, bir çocuk Milli Marşı okusa gözlerim dolar, bu bayrak için hayatlarını feda etmiş şehitlerimizi düşünür, daha çok çalışmam gerektiğine inanırım. Çünkü onlar bizler yan gelip yatalım diye can vermediler. Bizlerin daha çok çalışıp müreffeh yaşamı gelecek nesillere hazırlamamız için, hayatlarını ortaya koydular diye düşünmekteyim. Bu nedenle onlara şükran borcumuz olduğunu hiç unutmamak gerekir.
Son onbeş senedir Atatürk’le ilgili değerlerin hatırlanmaması üzerine senaryolar düzenlendi. Atatürk ismi unutturulmaya çalışıldı. Andımızı silmeye çalıştılar. Ekranlarda Atatürk aleyhine konuşma yapan kara çarşaflı ucubeler, devleti yönetenlerden cüret aldılar. Elleri kalem tutan hür fikirli gazetecileri, sudan sebeplerle tutukladılar. Ekranlar, sadece iktidarın sesini duyurmak için kurgulanmış bir yayın kurumu haline gelişini, üzüntüyle izledik. İktidarın yönettiği Belediye binalarının üzerindeki Türkiye Cumhuriyeti sözünün kısaltılmış şekli olan T.C. harflerini söktüler.
İstanbul’da Bağdat Caddesinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı şenliklerine katıldım. İstanbul halkının coşkusunu izlerken, çok mutlu oldum. Hala Cumhuriyet değerlerine sahip çıkabilen bir neslin var olması, beni ziyadesiyle sevindirdi.
İktidarın elindeki büyük şehir belediye başkanlıklarını kaybettikten sonra taktik değiştirdiklerini düşünmekteyim. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarını bütün ekranlarda göstermeleri, bu değişimi anlatmakta. Bu oyunu seyrederken utanıyorum. Hatırlar mısınız, TATYOS Efendinin Hicazkar makamda bestelediği, Nigar Osman Hanımın bir şiiri vardır, Ata Rahmetlik bu şarkıyı çok severmiş ve sıklıkla dinlermiş. ‘Mani Oluyor Halimi takrire Hicabım’, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.