
392 yaşındayım ve hala yaşıyorum. Uzun hayatımı Grönland’ın bol balıklı soğuk sularına, bol bol gezmeme ve eşsiz genlerime borçluyum. Ha bir de uzun süren çocukluğuma. Benim doğduğum yıllarda Avrupa’dan Asya’ya herkes birbiri ile savaşıyordu. Henüz demokrasi, antibiyotik ve cep telefonları yoktu. Kölelik, kırallıklar, kara veba ve savaşlar vardı. Ama insanlar sanatta, bilimde yol alıyordu. Bach, Şekspir, Evliya Çelebi, Kepler doğmuştu.
Gözlerimdeki merceklerde bulunan kristillarin karbon yaşına bakarak türümün 400 yaşına kadar yaşadağını tahmin ediyor bilimciler. Boyum altı metreyi kilom bir tonu aşıyor. Hızlı bir yüzücü değilim. Sekse de geç başlıyorum. Bazı türler gibi aklım fikrim üremekte değil. 150 yaşımın olgunluğuna erişince başlıyorum bebeklerimi doğurmaya. Bir kere de on yavru doğurabiliyorum. Türümün erkeklerinden daha iriyim.
Etim zehirli. Aylarca işlemden geçirmeniz gerek. Yoksa feci halde sarhoş yapar, ayakta bile duramazsınız. Balık yemeyi severim. Fok balıklarına, başka küçük köpek balıklarına, kutup ayısı da olur, ne bulursam ona dalarım. İnsan yediğim görülmemiş. Benim dolaştığım sularda insan bulmam zaten zor.
Siz tarihinizi kitaplara yazıyorsunuz. Ben tek başıma tarihim, kendimin tarihi. Rahat bırakırsanız mutlu bir tarihim olacak. Bir de şu iklimi fazla ısıtmasanız da siz ateşli ve heyecanlı, ben ise ağır ve sakin kendi hayatlarımızda yüzüp dursak olur mu?
Foto: Julius Nielsen
Hazırlayan: Deniz Günal