‘Al eline kalemi yaz başına geleni’ diye bir dize vardır, güzel bir şarkının içinde. O şarkıyı çok severim. Seni sevdim seveli kanaryam, diye başlar. Bu ülkede yaşamaktayız, ve bizim başka vatanımız yok. Bu vatanda yaşayan herkes gibi yasalara saygılı olmaktayız. Hukuk herkese lazım deyiminin çokça konuşulduğu bir yerde, hukuk aramak ne kadar zor bir uğraşı.
Bir kurgunun merhalelerinde Türkiye’de yönetimler başkalarının vasıtası olmuşlar. Bütün dönemlerde bu böyle olmuş. Orta Doğu’da güçlü bir devletin yaşamasını istemeyen güçler dünyanın bu yöresindeki coğrafyayı, kafalarına göre şekillendirmek istemekteler. Nedenini anlamaya çalışırsak, öncelikle yörenin yer altı kaynaklarının, teknolojik olarak güçlü olan devletlerin ağızlarını sulandırdığı muhakkak.
Petrol nerede varsa bu devletler oraya odaklanmaktalar. Afrika’da Ruanda ülkesinde hiçbir yer altı zenginliği olmadığından 1994’deki Hutu ve Tutsi’lerin birbirlerini yok etmelerine seyirci kaldılar. 800 bin insan yok oldu. Birleşmiş Milletler bile uzaktan seyretti. Türkiye’nin 1950 yıllarında Nato‘ya katılması ile birlikte Kore’ye asker gönderilmesi aynı yıllara rastlar. Kore’ye gemi ile gelen 5083 kişilik Türk Tugayı daha seyahat yorgunluğu içindeyken, çevre bilgisi verilmeden Kunuri’de Amerikan askerlerinin çekilmesi için tampon görevi yapması istendi. Başarılı bir harekatta Amerikan askeri kurtulurken 218 şehit vererek bu görevi yapmalarını Amerika Birleşik devletleri hayretle izledi.
Türkiye’nin askeri gücünün ne kadar yüksek olduğunu anlayan Amerika tedirgindi. Demokrat Parti döneminin de mimarı olan Amerika’nın, 27 Mayıs 1960 darbesinde önemli bir etken olduğunu bilim adamları söylemekte. Daha sonra siyasi gelişme ile iktidara gelen ve Türkiye’yi şekillendirme adına Adalet Partisi’nin de başına aynı mukadderatın geldiği bir gerçektir. Türkiye’de her türlü siyasi değişiklikte Amerikan parmağının var olduğunu inkar etmek, abesle iştigalden başka bir şey değildir. Bütün darbelerin alt yapısı Amerika’nın istekleri doğrultusunda oluşmuştur. Bu nedenle BALYOZ ve ERGENEKON gibi yapay örgütler şaibesi ile güçlü Türk Ordusu yıpratıldı. İnsanlar hiç yerine hapiste tutuklu kaldılar. Hatta hayatlarını kaybettiler.
4 Temmuz 2001 yılında Amerika’nın Bağımsızlık kutlamalarına giden, Recep Tayyip beyin hangi sıfatla oraya gittiğini ve orada kimlerle konuştuğunu hiç merak ettiniz mi? Ben ettim, Pennsylvania dahil bir çok İsrail lobisi ile toplantı yapıp, Yahudi cemaatine bağlı bir Universite’de konuşma ayar edenlere bir çok vaatlerde bulunmuş olduğunun ihtimal dahilinde olduğunu icraatlarında n görmüş bulunduk. Türkiye’de seçim senaryoları içinde 1994’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından başlayarak hazırlanan süreçte, Parti Başkanlığına gelişinde, hatta Anayasa değişikliği ile Başkanlık sistemi adı altında tek adamla Türkiye’nin yönetilmesinin, ve yöneteni de Amerika’nın yönetmesinin planlanmış olabileceğini düşünmekteyim.
Yine 1990’lı senelerde Amerika Dışişleri bakanı Conzolize Rice, Orta Doğu’da ılımlı bir islam hareketi olacağını ve sınırların yeniden çizileceğini TelAviv de söylemişti. Bu bir proje idi ve bunun bir ayağının da Fetullah Gülen örgütü olduğunu herkes biliyordu.
Yine 2000’li senelerde Türkiye’de yenilenebilir enerji konusunda bir oluşumun önderliğini yapmaya çalışmaktaydık. Rüzgar santralları konusunda yasalardaki eksikliği kapatmak adına çeşitli bakanları ziyaret sırasında hazineden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ı, yatırımcı bir gurup işadamı ziyaret ettik. Zorluklarımızı dile getirdik. Ali bey bize ‘’Bu enerji konusunda Amerika’da çeşitli şirketlerle temas ettim, Mobil, Shell gibi, Amerikan Enerji Ajansı ile konuştum, onlar bu enerji konularının değersiz olduğunu söyleyip, ‘Biz size başka projeler verelim’ dediler, bu nedenle hükümet olarak size çare olamayız’’ demekle yetinmişti.
Biz bir avuç yatırımcı iş adamı, Miguel Cervantes’in Don Kişot ları , devletin kapısında Amerika’nın bir oyuncak projesi olduğumuzu anladık.
Şimdi ise ülkemde gittikçe zayıflayan yönetimin gözden çıkarıldığına inanmaktayım. Amerika’nın bu projesinin de muvaffak olmadığını seyretmekteyiz. Amerika Birleşik Devletleri’nin her zaman birkaç planı olduğuna inanırım. Tek bir proje ile tatmin olmaz, hemen bir başka plana geçerler. Günümüzde ortaya atılan seçeneklerde Babacan ve Davutoğlu, Amerika’nın yeni projeleri mi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.