Ünlü bir tasarımcıdan giyinmeyi hiç düşlemediği gibi, moda ile ilgisi vitrinlerdeki giysilerin sezondan sezona değiştiğini görmekten öteye gitmemiş birisi olarak Melbourne’daki Ulusal Sanat Galerisi’nde ünlü moda tasarımcılarının sergilerine kayıtsız kaldım uzun süre. Bir yerdeki aşırı varsıllığın başka bir yerdeki aşırı yoksullaşmakla ilgili olduğunu, üstüne giyecek bulamayan insanlar varken, ünlü ve zengin kişilerin giyinmeye bir servet harcayıp bunu da bir gösteri aracı yapmasını uygarlığımızın daha tam da uygarlık olamadığının bir kanıtı olduğunu düşündüm hep.
Bu düşüncelerim değişmedi.
Yalnızca varlıklıların, ünlü film oyuncularının, şarkıcıların değil, basından bir cumhurbaşkanı ya da başbakan karısının ayakkabı ve çanta fiyatlarını öğrendik geçtiğimiz yıllarda. Pek çok ailenin bir aylık değil bir yıllık gelirini ayaklarına giyen, birinci, ikinci hanımefendiler gördük. Ya da ülkemizdeki az gelirli bir ailenin bir ömür boyu kazanamayacağı parayı bir armağan olarak koluna takan bakanlarımız oldu.
İnsanlığın değerli, güzel, kalıcı, işlevsel ürünler geliştirmesi elbette çok güzel. İnsanın varoluşunu, her anında her ediminde anlamlandırmaya çalışması elbette çok güzel. Özgün, güzel, şaşırtıcı olanla karşılaşmak, kalıcı, değerli, işlevsel olanla çevrelenmek elbette çok güzel. Bir o kadar güzeli ise bunları hakça paylaşmak değil mi?
Gönül isterdi ki, herkes değerli, işlevsel, kalıcı ve güzel olanla çevrelensin. Kimse, dışarda kalmasın, çirkin, kötü, zararlı olanla savaşmak zorunda kalmasın. Özgün, şaşırtıcı, değişik olana ise herkes emeği, ilgisi, seçimleri ile ulaşabilsin.Böyle bir uygarlığa ulaşmak olasıysa da bu savaşım bambaşka bir bilinçlenme ve örgütlenme gerektiriyor.
Şimdilik, parayı giyinerek caka satanlara uzaktan, magazin sayfalarından, medya ortamlarındaki görüntülerinden ya da yarattıkları alçak tepelerin üzerinde çevrildikleri binlerce korumanın arkasından bakabiliriz… Tarihteki yerleri bu kadar olacak. Cakaya hayranlığı, özenip durmayı bırakıp, öte yandan, üretilen güzelliklere, özgün, yeni, şaşırtıcı olana sanatın penceresi nerede açılmışsa oradan da bakabiliriz.
İnsan yaşamının varsıllığı , aynı zamanda insanın yaşam deneyimlerinin varsıllığı değil midir? Şu duvarlar içinde saklanan, ellerden esirgenip gözlerden esirgenmeyen varsıllık değil gerçek varsıllık. İnsanın aklında yaşanıp kendi içinde kendine katlanır olan, sahip çıkılmayan içselleştirilir olan varsıllık yani.
Viktorya Ulusal Galeri'sinde şu anda gösterimde olan serginin adı Moda Armağanı, 19.yüzyıldan 21.yüzyıla ısmarlama giysilerin küçük bir dünyası. Ismarlama giysi (otkutür) tasarımcılarının babası olarak görülen Charles Frederick Worth’den gelenek yıkıcı modacı olarak bilinen Alexander McQueen’e, ilk tasarıları yalınlık ve incelikle hazırlanmış olan Gabriel ‘Coco’ Chanel’den sanata ve tiyatroya olan ilgisini giysilere yansıtmış olan Yves Saint Laurent’e sergide 200 tane giysi ve modacıların eskiz defterleri sergileniyor. Sergide yer alan derlemeyi, Ulusal Sanat Galersine bağışlayan, Melbourne’un önde gelen varlıklı hanımlarından biri.
Sanat Galerisi’nin uluslarası sergi binasında, varolan kalıcı sanat yapıtlarının arasında sergilenen giysiler kadar sergileniş biçimleri de sanatın bir parçası, görmeye değer. Eğer Melbourne’da iseniz bir kaç saat geçirin. 14 Temmuz’a kadar haftanın her günü açık.
Giriş ücretsizdir.