Büyükler bir söz söylemişse mutlaka altında çok anlam bulunur. Bu sözlerin kimin tarafından söylendiği veya ne zaman söylendiği pek önemli değildir. Mühim olan söylenmiş olmasıdır. Yöresel bazı deyimler vardır, bu sözler ancak o yöre için geçerli olabilir. Hani derler ya ayağını yorganına göre uzat diye. Bazı yerlerde yatıp uyurken yorgan değil örtü bile örtmez insanlar. Bu nedenle ‘yorgan’ o yöre için geçerli olmayabilir. Burası yaşadığımız gariplikler ülkesi, Anadolu.
Ülkemde yasalar genelde günü kurtarmak için çıkarılmakta. Senelerce önce ‘KIYAK EMEKLİLİK’ adı altında bir kanun çıkmıştı. 20 Haziran 1987 tarihinde TBMM’den 3395 sayılı bir kanun geçmişti. Bu kanunla Sosyal Sigorta Kurumuna başvuran işçi yurttaşlara 4.2 milyon lirayı kuruma yatırdıkları takdirde ‘’SÜPER EMEKLİ’’ adı altında, bir vekil maaşına yakın bir ücretle emekli olma imkanı tanınmıştı. Bu meblağ bir ev veya iyi bir araba fiyatına eş değerde idi. 5000 kadar özel şirket üst düzey yöneticisinin sosyal yardım kurumundan yüksek maaşla emekli olabilmeleri hedeflenmişti. Az sayıda kişi için böyle bir emeklilik maaşını bu kurum kaldırabilirdi. İnsanlar malını mülkünü satarak bu parayı denkleştirip kurumun hesabına yatırdılar. Bunların içinde ben de vardım.
Ancak bu çıkarılan kanun sonrası başvuruların sayısı 62.000’in üstüne çıkınca yöneticiler bu duruma olumsuz bakmaya başladılar. Bu ülke, haklı olarak, bu yükü kaldıramaz endişesi ile konuyu Anayasa Mahkemesine götürdüler. Anayasa Mahkemesi ise 26.10.1988 tarih ve 1988/19 esas 1988/33 sayılı kararı ile kanunu iptal etmişti. Burada konu olan 62.000 insanın yatırdığı 4.200.000.- T.L. toplam 260.400.000.000.- Türk Lirasının nereye gittiği önemli idi . Şimdi bu parayı o tarihteki döviz kuru ile söylersek 154.585.930 dolar tutmakta. Bir kanuna dayanarak bir işlem yapmışsa devlet, eğer Anayasa Mahkemesi tarafından kanun iptal edilirse, toplanan paraların halka geri verileceğini ümit etmek gerekir. Fakat Devlet en büyük Harami olarak bu gelen paraların üstüne kondu. Toplanan bu fonu tüm bütçe içine dahil ederek parayı erittiğine şahit olduk.
Şimdi 1992 senesinde çıkan bir kanunla emeklilikte yaş şartı kalktı. Sonrasında bütçeye gelen aşırı yükten dolayı 1999 senesinde çıkan diğer bir kanunla yeniden yaş sınırı getirilmiş oldu. 5510 sayılı kanuna bağlı olarak çalışanların emeklilik yaşlarının belirlenmesi ile mağdur olan işçi yurttaşlarımızın emeklilik durumunun düzeltilmesi, vicdanların rahatlatılması bakımından gereklidir diye düşünmekteyim.
Devletin milyarlar harcayıp saraylar yapmasının, milyarlar harcayıp uçaklar almasının, sınırsız, sorgusuz ve sayıştay denetimsiz harcanan paraların içinde YAŞ’a takılanlar için gerekli olan 50 milyon diye adlandırılan ek harcamanın, çorbada bir katre olduğunu düşünmekteyim. 5 Tepenin emrine tahsis edilmiş 12 adet uçak için harcanan ve harcanmakta olan sadece bakım değerleri 50 milyon liranın çok üzerinde olduğu bir hakikattir. Adama derler ki 12 uçağın olmasın, ama YAŞ’a takılan ve bu durumdan mağdur vatandaşın da olmasın.
Yakın bir tarihte Yeni Zelanda, Christchurch’de bir caninin yaptığı cami katliamında 49 kişi hayatını kaybetti. Bu durumu görüşmek için Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı yardımcısı 238 tonluk Airbus A 330 özel uçakla bu ülkeye gittiler. Özel uçak gidiş-geliş 34.000 kilometrede 293.500 litre yakıt tüketilmiş. Sadece yakıta yaklaşık 1 milyon liranın üzerinde harcanmış. Uçağın havaalanı iniş-kalkış ve park ücretleri ile uçak personeli masrafları bunların üstüne ilave edilmekte. İki kişi tarifeli uçakla gitmiş olsalardı bu masrafların toplam bedelinden yüzde biri bile harcanmazdı. Hani eskiler ne derdi ‘Ayranı Yok İçmeye Taht-ı revanla gider etmeye’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.