|
|
Başın Sağolsun Yeni ZelandaKategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 16 Mart 2019 13:34:55 Anlaması zor. Nasıl bir üstünlük duygusu ile, kendini koruyamayacak olan insanların üstüne silahlanıp yürür kişi. Aşkın da savaşın da denkler arasında olması gerekir. Yoksa aşk da olmaz savaş da. Zulüm olur yalnızca. Dünyanın kuzeyinden güneyine insanlar her yerde zulme uğruyor. Bazı yerlerde yozlaşmış devletler eliyle bazı yerlerde ise devletlerin güçsüzlüğünden cesaret alan silahlı suç çeteleri eliyle. Ama çağımızda, şiddet değil barış insanlığın kendine yakıştırdığı yaşam biçimi.
1948 yılında 2.Dünya Savaşı’nın ardından yazılıp dünya uluslarının pek çoğunca kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’ni en son ne zaman okudunuz? Dünyanın her yerinde tam olarak uygulanmasa bile, böyle bir bildirgenin varlığı bile insanlığın ulaştığı noktayı gösteriyor. Çocuklarımızı artık birer akıncı, savaşçı olmaları için değil, barış ve mutluluk içinde, uzun ve sağlıklı yaşamaları için yetiştiriyoruz. Gerçi, Avustralya’da sorunlar yok değil. Sığınmacılara davranışımızı düzeltmemiz gerekiyor. Kıtanın ilk halklarından olan Aborjinleri, kültürleri, saygınlıkları ile ulusal benliğimize sindirmemiz gerekiyor. Ama yine de yalnızca beyaz Avrupa kökenliler için değil, Asya, Afrika, Uzak Doğu ve Amerika kıtasının her yanından bu ülkeyi yurt seçmiş, her renk ve her inanç ya da inançsızlıktan insan için huzurun, güvenliğin olduğu bir ülke Avustralya. Yeni Zelanda ise özellikle sığınmacılara kucak açan tavrı, yerli halklarının ulusal kimlikleri içinde saygınlıkla yer alışı ile, huzurlu ve güzel. Depremlerden ürkmesem, emekliliğimde yerleşmeyi düşündüğüm bir ülke. Dün Avustralya’lı ırkçı bir adam, Yeni Zelanda’daki silah edinme olanaklarından yararlanarak, Christchurch’de iki camiye otomatik silahlarla girerek katliam yaptı. İlk camideki katliamı, canlı olarak da yayınladı. Bir bilgisayar oyunu oynuyormuş gibi, sanki ateş ettikleri insanlar değilmiş gibi, genç yaşlı çocuk demeden herkesin üzerine kurşun yağdırışını izledik. Dünyanın en huzurlu ve teröre en hazırlıksız yakalanan ülkesinde polisinve sağlık ekiplerinin olaya müdahalesinin yeterince çabuk olmadığını okuduk. Her iki ülkede de büyük bir şok yaşanıyor. Ulusal televizyon ve radyo kanalları, gazeteler beklenmedik vahşete geniş yer veriyor. Katliamın sonuçları, halkın birbirine destek oluşu, toplum önderlerinin şiddeti kınayan, birleştirici demeçleri de ağırlıkla yer alıyor. Avustralyalı katilin katliamdan önce ırkçı faşist manifestosunu Yeni Zelanda başbakanının ofisine ve 70 basın yayın kuruluşuna gönderdiğini öğreniyoruz. Bu manifesto internetten kaldırıldı. Kin ve nefreti körüklememek, bu katilin reklamını yaparak, başkalarını da benzer katliamlarla gündeme gelmeye özendirmemek için, bir süredir terör olayları ile ilgili yayınlarda teröristlerin kimliği ve ideolojilerine değil, verdikleri zarara yoğunlaşılıyor. Avustralya özellikle islamcı teröre karşı önlemlerini almış bir ülkeydi. Bir yandan da ırkçı, aşırı sağcı politikacılar, medya üyeleri ile de uğraşıyorduk. Her islamcı terör olayından sonra müslüman toplum üyelerinin uğradığı sözlü tacizler oluyordu. Ama ülkede güçlü bir çok kültürlülük ve eşitlikçi, ayrımcılığa karşı çıkmış sağlam yasalar var. Tek tük olaylar ülkenin genelinde huzur ve barış ortamını bozmaktan uzaktı. Bu katliamdan sonra ne değişecek? Yeni Zelanda’nın kadın başbakanı Jacinda Ardern, büyük bir üzüntü içinde tam bir içtenlikle, ülkelerinde ırkçı, ayrımcı, şiddet yanlısı bireylere yer olmadığını belirtti. Müslümanlar, renkli derili insanlar, Yeni Zelanda’yı yurt seçmiş insanlar bizimdir, onlar biziz, diğerleri değil dedi. Silah bulundurma yasasının hemen değiştirilmesi için çalışacağını da ısrarla belirtti. Yeni Zelanda’da bakanların hiçbir koruma olmadan, sıradan bir yurttaş gibi yaşıyor olmaları da bir güvenlik sorunu olarak gündeme geldi. Avustralya’nın sağcı başbakanı Scott Morrison, çok açık ve kesin bir biçimde bu beyaz ırkçı girişimi terör olarak niteledi, kınadı. Dünyanın her yerindeki müslüman toplumlara baş sağlığı diledi, Avustralya’daki müslüman toplumun güvenliği ve haklarını koruyacağımızı ve savunacağımızı söyledi. Başkent Canberra dün bayrakları yarıya indirdi. Sağcı bir senatörün, katliam sonrası müslüman toplumu suçlayan ifadelerinin ardından ihracı için kampanya başladı. Yeni Zelanda ve Avustralya’da camilere, baş sağlığı dilemek, destek vermek isteyen yurtaşlar tarafından çiçekler bırakıldı. Avustralya ve Yeni Zelanda’da müslüman olan ve olmayan toplumlar arasında herhangi bir sürtüşme olmayacağını, tam tersine her dinden, etnik kökenden bireyin birbirlerine kenetleneceğini düşünüyorum. Camilerin çevresinde güvenlik önlemleri alındı. Beyaz ırkçı gruplarla ilgili istihbarat çalışmaları da kuşkusuz bundan sonra islamcı terör gibi ciddi bir konu haline gelecektir. Çok kültürlü çalışmalara verilen destek, çok kültürlülük eğitimine verilen önem de artacak büyük olasılıkla. Gelecekte bu tür olayları önlemenin en önemli yolu, eğitim, sanat, spor ile kültürler arasındaki ilişkileri kurup güçlendirmek. Bu katliamın tüm dünya için önemli bir dönüm noktası olduğunu görüyorum. Şiddet, öfke, nefret, din ve etnik köken tanımıyor. Bireylerin, ruh ve akıl sağlıklarını yitirmeleri, korku ve yalnızlığa düşmeleri, kimlik bunalımı yaşamaları, kindarlıkla beslendikleri odakların varlığı ateşli silahlara ulaşabilme olanakları ile birleşince, insanlığın karanlık çağlarını anımsatan vahşet sahneleri yaşanıyor. Her dinden, her etnik kökenden bireyi, kin ve nefretle besleyip, onları şiddete yönlendirmek olanaklı. Tam tersi de olanaklı. Üstelik daha kolay. Çünkü insanlar paylaşarak, severek ve sevilerek yaşadıkları zaman mutlu olabilir, büyüyüp gelişebilirler. Çünkü insanın en güzel hali, kan döktüğü, can yaktığı değil, merhamet ve sevecenlikle var olduğu halidir. O yüzden, her anne babanın, her eğitimcinin amacı kinden arınmış, gerçeklerle abartısız, akılcı ilişki kurabilen, üstün olmaya üstünlük sağlamaya çalışan değil, adil olup hak bilen çocuklar yetiştirmek olmalı. Her politikacının amacı yurttaşların refah ve barışını koruyacak, insan haklarına saygı temelinde çıkmış yasalarla hizmet vermek olmalıdır. Avustralya ve Yeni Zelanda’da önümüzdeki günlerin daha fazla şiddet ya da ayrışma getirmeyeceğine güveniyorum. Kuzey Yarıküre’de de, ABD’den Rusya’ya, Türkiye’den Arabistan’a, İran’dan Çin’e toplumların üstlerindeki ırkçı, kinci, benci ve benimci toprağı atacaklarına güvenmek isterdim.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|