Almanya’da Mannheim ile Nurnberg arasında çok sevimli bir köy vardır, ismi Rothenburg. Bu küçük ortaçağdan kalma köyü çok severim. Her sene eylül ayının ikinci haftası pazar günü September Fast adı altında bağ bozumu festivali yapılır. Bu festivalde gün boyu çeşitli çadırlar içinde yöresel gıda, şarap ve bira dağıtılır. Çok iyi korunmuş bir kale içinde bulunan Rothenburg`da bir kilise bir de hapishane vardır.
Rothenburg’ un etrafı yüksek surlarla çevrili, tipik ortaçağ köyüdür. Köydeki insanlar küçük dükkanlarda ağaç yongası ile yapılan süs eşyalarını satarak geçinmekteler.
Köy meydanında bulunan büyük kilisenin saat başlarında çanın çalması ile çatı altında bulunan kapağın açılmasını takiben, dönerek çıkan yöresel giysili erkek ve kadın kuklaların dans etmelerini turistler seyrederler. Yokuştan aşağıya indiğimizde küçük kilisedenin mimarisi çok ilgimi çekmişti. Hele kilisenin iç donanımına hayran kalmıştım. Diğer kiliselerde görmediğim dört köşeli dört sütun üzerine bindirilmiş minberlerin taş oymaları da görülmeye değerdi. Köyü çevreleyen surların ve bu kilisenin yapılış tarihi 1241li senelerdir.
Bu köyü ve tarihini bu günlere kadar saklayan bir topluma saygı duymamak mümkün değil. Köy Almanya`nın uzak bir köşesinde olmasından dolayı bütün dünya savaşları harabatından korunmuştur. Kilisenin içinde org aletinin yan tarafında kabinler vardır. Günah çıkartma bölümlerinde hangi günahların dile getirildiğini hep düşünmüşümdür. Birde günah çıkarma kabinlerinin sonundaki dolapta çeşitli anahtarlar vardı. Bu konuyu sorduğumda, orta çağdaki cennetin anahtarlarının halka hangi koşullarda ve nasıl verildiğini açıklamışlardı.
1400lü senelerde köyden Haçlı seferlerine giden savaşçıların olduğunu köyün girişindeki yazılı bilgi panellerinde okursunuz. Kilisenin verev karşısında bulunan hapishane, Orta Çağ’daki hapishanelerde yaşamın ne kadar ilkel olduğunu gözler önüne sermektedir. Aslında Orta Çağ’ın iki tezat gerçeğinin bir sokak üzerinde bu kadar fütursuzca sergilendiği bir başka yerleşim bulmanız zordur. Hapishane içindeki müzede sergilenen eşyalar arasında çeşitli cendereler, insanların elleri ile ayaklarından bağlanıp çekilmesinin düzeneğini sergilenmekte idi. Hele kadınlara giydirilen metal kilitli bekaret düzeneği, o tarihte evli kadınların, savaşçı eşlerinin sefere gittiklerinde neler çektiğini göstermes açısından ilginçti. Metal kilidin anahtarını kocasının mutlaka yanına alıp gitmesi bir yana, savaşta adamın ölmesinin sonuçlarını, nasıl çözümler üretildiğini çok düşünmüşümdür.
Festivalin sonunda, bir yol üzerinde top atışı ile günün sona erdiğini belirten bir kısa namlulu topu, barut ve paçavra ile doldurup patlatmaları, görülecek bir sahnedir. September Fast festivali Rothenburg’da her sene doyumsuz bir şölen içinde olur. Festival sonucunda akıllarda iki adet anahtarın kalması çok kadar ilginçtir.
Bu günlerde yerel idareler için seçim çalışmaları hızla devam etmekte. Bazıları seçim vaadlerinin dozunu kaçırmaktalar. Vaatlerin içine cennetin anahtarını da koymaları, mütedeyyin insanları çağın gerisine götürme çabalarını anımsatmakta. Gerçekten Orta Çağ özlemi duyan insanlar da olabilir mi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.