A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Tarihi eserler yıkılıp yeniden yapılabilir mi?

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | 28 Şubat 2019 01:46:20

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla, Süleymaniye’nin etrafının yenilenmekte olduğunu ve tarihi eserlerin Türkiye-Katar-KİPTAŞ işbirliğiyle yıkıp aslına uygun şekilde inşa edileceği bilgisi kamuoyunda hararetli bir tartışmaya konu oldu. Projenin detayları, bu açıklama haricinde henüz kamuoyuyla paylaşılmış değil. Ancak, sanat tarihçileri ve restoratörlere göre, bir tarihi eser yıkıldığı andan itibaren tarihi eser olma özelliğini yitiriyor ve yeniden inşa edilmeleri "tarihi eserin" ruhuna aykırı



2006 yılında kentsel yenileme alanı ilan edilen bölgenin, aynı zamanda 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine eklenen ve Mimar Sinan’ın "kalfalık eserim" olarak adlandırdığı Süleymaniye Camii’ne ev sahipliği etmesi de süreci kırılganlaştırıyor.

Osmanlı döneminde ulema ve yönetici sınıfının yaşadığı bu semtte, 2010 yılından beri yıkımlar devam ediyor ve tarihi önemdeki bölge, savaştan yeni çıkmış bir izlenim veriyor.

Venedik Tüzüğü belirleyici

Bu açıdan, referans belge olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu ve 1964 yılında kabul edilen Uluslararası Restorasyon ve Koruma Teknikleri Bildirgesi Venedik Tüzüğü gösteriliyor. Tarihi yapıların korunması ve onarımına ilişkin uluslararası standartları belirleyen bu tüzüğün bir maddesine ise özellikle vurgu yapılıyor:

"Anıtın korunması, ölçeği dışına taşmamak şartıyla çevresinin de bakımını içine almalıdır. Kütle ve renk ilişkilerini değiştirecek hiçbir yeni eklentiye, yok etmeye ya da değiştirmeye izin verilmemelidir. Bütün yeniden inşa işlemlerinden peşinen vazgeçilmelidir.

Arkeolog Erman Ertuğrul’a göre; “Tarihi eserlerin yıkılıp yeniden yapılması gibi bir şey söz konusu olamaz. Eğer olursa da bunun adına tarihi eser denmez, modern yapı denir.”



Mimar Serkan Akın ise, “Tarihi eser ve yıkım kelimesi ilkesel olarak kesinlikle bir araya gelmemesi gereken iki kavram.” Akın, “önemli olan tarihi eseri her yönüyle olduğu gibi korumaktır,” diyor.

Mimar Akın’a göre; tarihi eserlerin belli bir kısmı vakıf eserler olduğu için vakfedenin ve vakıf senedindeki amacın korunması ve o amaca uygun kullanılması esas olandır.

“Ayrıca geleneksel yapım teknikleri; varlığını sürdüren, uygulanması mümkün, toplumdaki tüm katılımcılar, yani mimar, mühendis, restoratör, usta, firma, özel ve kamu kuruluşları tarafından kabul görmüş ve zamanla gelişime açık bir durumdadır,” diye ekliyor.

Akın, “Tarihi eserlerin koruma olgusuna ilişkin var olan kanunlar, ilke kararları, yönetmelikler ve tecrübenin, eski eserlerin yıkılarak betonarme olarak yapılmasına müsaade etmediğini” de belirtiyor.

Uzmanlar, halihazırda “eski eser yapıların korunmasına dönük en önemli kazanımlardan biri” olarak görülen 5 Kasım 1999 tarihli ve 660 sayılı taşınmaz kültür varlıklarına dair ilke kararının değiştirilmesine dönük çalışmalar konusunda endişeliler.

“Bu değişiklikler ile, ‘koruma imkânı kalmamış yapı’ diye karşılığı olmayan bir tanımlama getirilmekte, “güncel malzeme ile yeniden yapım” diyerek betonarme inşaat kastedilerek eski eser yapıların orijinaline uygun şekilde korunmasının önünde çok büyük bir engel oluşturulmak istenmektedir,” diye açıklıyor durumu mimar Akın ve ekliyor: “Bu çok büyük bir karmaşa ve geriye gidiştir.”

Süreç, yerel kurumlarla yönetilmeli

Uzmanlar, yeterince tecrübenin ve tarihi eserlerin korunmasıyla ilgili kurum ve kanunların olduğunu, bu sürecin Türkiye tarihine ve ahşap ev kültürüne yabancı bir Körfez ülkesi tarafından yürütülmemesi gerektiğini de kaydediyorlar.

Arkeolog Ertuğrul, “eğer tarihi yapılarda bir tahribat söz konusu ise, tarihi eserlerin aslına uygun olarak onarılabileceğini ve bu onarılma işleminin, Kiptaş gibi inşaat firmalarını veya Türkiye’deki tarihi eserlerle herhangi bir ilgisi olmayan Katar gibi ülkeleri değil, restoratörleri, arkeologları, mimarları ilgilendiren bir konu olduğunu” kaydediyor.

Ertuğrul’a göre; her sene binlerce arkeolog, sanat tarihçi ve restoratörün mezun olduğu ve istihdam sağlanmadığı için başka işlere yöneldiği bir ortamda insan sermayesi konusunda bir noksan yok.

Mimar Akın da bu konunun Türkiye’nin iç dinamikleriyle çözülebileceğini düşünenlerden.

“Yeter ki ehliyetli ve liyakatli olanların sözü dinlensin. Devletimizin ve milletimizin Süleymaniye semtini ihya edecek finans kaynağı mevcuttur,” diyor Akın.



Yüzlerce ahşap yapıyı kapsıyor

Her ne kadar Süleymaniye projesinin ayrıntısı henüz kamuoyuyla paylaşılmamış olsa da, belediye iştiraki olan KİPTAŞ ve İSTON’un bu zamana dek satın aldığı yaklaşık 500-600 adet sivil mimarlık örneği ahşap yapıyı kapsadığı belirtiliyor.

“Bir Körfez ülkesinin olsa olsa yatırım ve gayrimenkul değerlendirme hususunda tecrübeleri olabilir, bu da bizim Süleymaniye ile ilgili hiç istemediğimiz şeydir,” diyor Akın.

Mimar Akın’a göre; “söz konusu satın alma, gayrimenkul geliştirmeye dönük bir işlem olduğuna göre satışlar, kiralamalar ve yüksek gelir getirmeye dönük her türlü ticari faaliyeti kapsayacaktır.”

“Süleymaniye’deki ahşap evler bizim için sadece bir heykel gibi ruhu olmayan seyirlik birer müze eseri ve turistik oteller değil, geleneğimizi ihya ederek geleceğimizi inşa edeceğimiz birer kadim örnekler olarak varlığını sürdürmelidir.”
UNESCO’nun da eleştirileri var

Geçtiğimiz sene UNESCO’nun Dünya Miras Komitesi’nin Polonya’daki toplantısında, İstanbul’daki yenileme alanlarının ve inşaatların Tarihi Yarımada’nın görünümüne ve üzerindeki yapılara olumsuz etkisiyle ilgili tespitlerde bulunulmuştu.

Ancak uzmanlara göre Süleymaniye bölgesindeki rantlaşma riskini önlemede halen geç kalınmış sayılmaz.

“Belediye iştiraki iki kuruluşun bu eserleri satın alması bir avantaja çevrilebilir ve restorasyonun önündeki en büyük engel olan istek ve irade eksikliği bu şekilde ortadan kaldırıldığına göre sosyal projeler ile desteklenerek ülkemizde kentsel dönüşüme, müstakil eve, alçak konuta evirilmeye, komşuluğa dayalı yaşama ve geleneksel örneğe dönüş hususunda çok büyük bir örnek ile bir devrim gerçekleştirilebilir,” diyor Akın.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Euronews Türkçe’nin bu konudaki sorularını yanıtsız bıraktı.

Geçtiğimiz aylarda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tarihi Yarımada'nın korunması amacıyla bu alandaki kültür varlıklarının durumuna dair bir envanter çalışmasını başlattığını ve koruma amaçlı imar planlarını yeniden ele alacağını açıklamıştı.

Şehir tarihi konusunda araştırmacı-yazar Hasan Eren Ulu, Süleymaniye’nin 20.yüzyıla kadar önemi azalsa da zamanında Osmanlı medrese sisteminde kilit bir bölge olduğunu kaydediyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Ulu, “Bu bölgede yerleşen ilim adamları çevreyi dönüştürmüşlerdi. 1950’li yıllardan sonra bu kişilerin Süleymaniye’yi terk etmesi nedeniyle buraya yerleşenler o kültürü devam ettiremeyecek kişiler oldular,” diyor.

"Soylulaştırma" projesi

Bu proje, Ulu’ya göre, bölgeyi yeniden “soylulaştırma” amacını güdüyor, zira “artık Süleymaniye sokaklarında yürürken kendimizi korku tüneline girmiş gibi hissediyoruz” diye ifade ediyor.

Ulu, her dönemin kendi gerçeklikleri olduğunu, dolayısıyla bölgenin ele alınması gerektiğini ve bu adımın atılmasının çok önemli olduğunu düşünüyor.

“Süleymaniye bölgesi için tarihçi İlber Ortaylı, buraları bizim namusumuzdur, korumamız lazım demişti. Ancak proje soylulaştırma projesi mi olacak, yoksa ranta mı teslim edilecek? Bu nokta çok önemli,” diyor Ulu ve ekliyor: “Şu an için bizim önceliğimiz yaşayan bir mahallenin kurulması; atıl kalan, lüks bir konut alanına dönüşürse bölgeyi kaybederiz. Burada 300 tane tescilli anıt eser var ve bölgenin mimarisi ahşap mimari. Bunların yıkılıp betonarmeye dönüştürülmemesi gerekiyor.”

Uzmanlara göre, projenin uzun zamana yayılması ve katılımcı bir perspektifte sürdürülmesi önemli.

“Bu denli kapsamlı bir alan 3-4 yılda yenilenemez; belki 10 yıl sürmesi gerekiyor. Hukuki anlamda şeffaf olunmalı ve rantlaşmaya dair soru işaretlerini ortadan kaldırarak yaşayan mahalle dokusu kurulmalı,” diye belirtiyor Ulu.

Kaynak : euronews.com |  Menekşe Tokyay



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git