|
|
Dünyanın turnusol kâğıdıKategori: Çevre | 0 Yorum | 27 Ocak 2019 10:07:27 Avustralya kıtasının kuzeyinden başlayıp doğu kıyısı boyunca güneye uzanan Büyük Bariyer Resifi, okyanusların Amazonlarını temsil eden devasa bir yaşam alanı. Barındırdığı binlerce türle dünyadaki yaşamı destekleyen alan, 2016 ve 2017 yıllarında yaşanan ağarma olayları neticesinde canlılığının yarıya yakın kısmını kaybetti. İklim değişikliğinin yol açtığı tahribat, deniz yaşamını olduğu gibi, bu bölgedeki doğal kaynaklara bağlı yaşayan yarım milyar insanın hayatını da tehdit ediyor.
Büyük Bariyer Resifi, doğal yaşamın yedi harikasından biri ve Çin Seddi’nden daha büyük bir yapıya sahip, uzaydan Dünya’ya bakıldığında gözle görülebilen tek canlı varlıktır. Resifi barındıran Büyük Bariyer Resifi Deniz Parkı, Avustralya’nın kuzey ucundan başlayarak kıtaya paralel biçimde güneye doğru iner ve neredeyse 3000 km’den uzun bir alana yayılır. Resifin genişliği en dar yerinde 15 ve en geniş yerinde 150 kilometredir. Burası, akla gelebilecek en muhteşem sualtı yaşamını barındıran parlak ve canlı bir mercan topluluğudur. Resifin etkileyici mercan bahçeleri dünyanın en büyük mercan koleksiyonunu (450’den fazla mercan türü) barındırır ve mercan süngerleri, 4000 yumuşakça, yunuslar, 1500’den fazla tropik balık, 200’den fazla kuş türü, deniz kaplumbağaları, balinalar ve 120 yıldan fazla yaşayabilen dev istiridyeler dahil, yaklaşık 20 sürüngen türüne bir yuva sunar. Resifin bir metrekarelik bölümünde, tropikal yağmur ormanları da dahil olmak üzere, dünyadaki diğer tüm doğal yaşam çevrelerinden daha fazla hayvan ve bitki türü yaşar. Resif, Antarktika’dan göç eden kambur balinalar için bir üreme alanıdır ve aynı zamanda Dugong (Deniz İneği) ve Büyük Yeşil Deniz Kaplumbağası gibi birkaç tehlike altındaki türün yaşam alanıdır. UNESCO 1981 yılında Büyük Bariyer Resifi’ni ‘Dünya Mirası Alanı’ olarak listelemiştir. Büyük Bariyer Resifi tek bir parçadan oluşan bir yapıya sahip değil; aslında 2900 resif ve 900 adadan müteşekkil bir doğal oluşumdur. Kuzeydeki Papua Yeni Gine’nin yakınlarında başlar ve güneyde Queensland kıyıları boyunca Bundaberg’e kadar uzanarak yaklaşık 35 milyon hektarlık bir alanı kaplar. Büyük Bariyer Resifi ilk olarak yaklaşık 18 milyon yıl önce büyümeye başladı. O günden bu yana, Buzul Çağı ve düşük deniz suyu seviyeleri gibi çeşitli jeolojik olaylar resifin büyümesini engelledi. Günümüzde yaşayan resifler, son Buzul Çağı’ndan bu yana, yani son 8000 yıl boyunca eski resif kalıntılarının üzerinde büyüdü. İNSAN KAYNAKLI BİR YOK OLUŞLA KARŞI KARŞIYA Büyük Bariyer Resifi, günümüzün en büyük sorunlarından biri olan iklim değişikliğinin etkilerini ağır biçimde yaşıyor. Yakın geçmişe kadar resif göz kamaştırıcı ve masalsı bir yeraltı şehri gibi görünmekteydi. Astronotların Dünya yörüngesinden dahi görebildiği, zümrüt rengi bir omurganın çevresinde kümelenen ışıltılı ve rengârenk bir yapıya sahipti. Sonrasında, adeta görünmez bir yangın, bu canlı şehri sarmaya başladı. Zengin bir hayata ev sahipliği yapan resif hızla rengini ve sayısız canlısını yitirdi. Beyazlayan mercanlar bilim insanları arasında büyük bir paniğin başlamasına neden oldu. Birçok insanın derin bir tutkuyla sevdiği bu bölge, yaşanan doğal tahribat neticesinde artık barındırdığı türlere veda ediyor. Uygulanan birçok kurtarma planı ve büyük çabalara karşın, Dünya’nın geri kalanını yok oluşan götüren iklimsel yıkım, resifi de ölüme yazgılı bir hale getirdi. Büyük Bariyer Resifi, 2016 yazında tehlikeli seviyede ısınan sıcak su ile kaplandı ve mercanları aç bırakarak daha önce görülmemiş bir ağarma olayına neden oldu. Bilim insanları, resiflerin ve burada yaşayan türlerin durumuna ilişkin yaptıkları incelemelerden sonra, Büyük Bariyer Resifi’ndeki devasa alanların 2016 yazı itibariyle kalıcı biçimde öldüğünü açıkladılar. Resifin kuzeyinde bulunan ve eskiden en bozulmamış halde olan bölüm, mercanlarının yarısından fazlasını kaybetti. Yanı sıra, ekosistemin tamamında hasar yayıldı. Avustralya Hükümeti’nin federal araştırma programı dahilinde yayınlanan bir gazetenin yazarı ve ARC Mercan Resif Çalışmaları İkmal Merkezi yöneticisi Terry Hughes, “Ortalama olarak, Büyük Bariyer Resifi’ndeki her üç mercandan biri, dokuz ayda öldü,” diyor. “Aslında ekosistem çöktü diyebiliriz. Farklı görünen ve farklı davranan, üç yıl önce olduğundan farklı şekilde çalışan, tamamen yeni bir sisteme dönüştü,” diye ekliyor. Ne var ki bu olanlar, Büyük Bariyer Resifi’nin yaşadığı sıkıntıların sonu değildi. 2017 yaz aylarında, ılık sular tekrar resifleri kapladı ve yeni bir beyazlama olayını tetikledi. Bu sefer, sıcaklık resifin ortalama üçte birini vurdu. Hughes peş peşe yaşanan ağarma olaylarının Büyük Bariyer Resifi’nde her iki mercandan birinin ölümüne yol açtığını söylüyor. Yani, 2015 yazında Büyük Bariyer Resifi’nde 2 milyardan fazla mercan yaşarken, iki yıl içerisinde bunların yarısı öldü. Hughes yıkıma neden olan etken hakkında gayet emin konuşuyor: İnsan kaynaklı küresel ısınma. Atmosferde biriken ısı dünyanın ortalama sıcaklığını yükselterek okyanusları daha sıcak hale getirirken, hassas tropikal mercanların yaşam alanlarına büyük bir darbe indirdi. ISINAN DÜNYA MERCANLARI AÇLIKTAN ÖLDÜRÜYOR Peki, bu felaket nasıl böylesine hızlı gerçekleşti? Tahribat, yalnızca ısının yol açabileceği türden bir durum. 2015 yılı sonunda, Pasifik Okyanusu şimdiye dek kaydedilen en büyük El Nino* olaylarından birini yaşamıştı. El Nino benzeri koşullar, daha önce de Büyük Bariyer Resifi’ni binlerce kez vurmuştu; ancak 2016’daki etkinliğinin iklim değişikliğinin neden olduğu küresel sıcaklıklardaki yavaş ve dengesiz artış gibi bir suç ortağı vardı. Bir araya gelen küresel ısınma ve El Nino, dünya çapında okyanus sıcaklıklarının artmasına yol açtı. Okyanuslarda yaşayan tüm mercanlar, bu sıcaklık patlamasının acısını çekti. Mercanlar, diğer türlerle ortak yaşam olmaksızın kendini besinlerini üretmeyen canlı varlıklardır. Işığı besine çeviren küçük algler (yosunlar) bu mercanların dokularında yaşar. Yosunlar, güneş ışığını mercanlar için yiyeceğe dönüştürürler ve mercanlar da onlara yaşayacakları bir yer sunar. Hayvan ve bitki arasındaki bu ortak yaşam ilişkisi, tropik mercan resifindeki her etkileşimi belirleyen temel unsurdur. Ve ısınan deniz suyu bu ortak yaşamı engeller. Mercanlar ısıya maruz kaldığında, renkli algleri dokularından dışarı atarlar. Yapılan gözlemlere göre, bu durum mercanların renklerini yitirmelerine neden olarak onları ağartır ve aynı zamanda besin kaynaklarını da yok eder. Kısacası, sıcaklıklar kısa sürede güvenli seviyelere dönmezse, mercanların tamamı açlıktan ölecek. Bu gerçekleştiğinde mercanların toparlanması on yıllar alabilir ve o zaman bile toparlanmaları resifin su kirliliği gibi diğer olumsuz etkenlerden uzak tutulmasına bağlıdır. Mercan öldüğünde, etrafındaki tüm ekosistem dönüşür. Mercanla beslenen ya da onu barınak olarak kullanan balıklar ya da içinde büyüyen algler ölür veya bölgeden uzaklaşırlar. Ardından, bu balıklarla beslenen daha büyük balıklar da yok olur. Ancak basamaklı etkiler bununla da bitmez. Balıklardan beslenen kuşlar besin kaynaklarını kaybeder ve kuşların dışkılarıyla beslenen ada bitkileri yok olur. Elbette besin, maddi gelir ya da barınak konusunda resiflere güvenen dünya çapındaki yaklaşık yarım milyar insan da yaşamsal kaynaklarını kaybederler. Günümüzde, çoğunun geçim kaynağı resifle bağlantılı olan yetmişten fazla yerli halk mevcut. Birçok bilim adamı artık resifleri kurtarmak için neredeyse çok geç kalındığını ifade ediyor. Sudaki kirlenmeyi azaltmak ve bunun altında yatan sebepleri durdurmak için güçlü ve acil eylemler gerekiyor. Ve bu noktada mesele yine küresel iklim değişikliğine geliyor. Dünya genelinde güçlü ülkeleri yöneten sağcı ve neo-liberal hükümetlerin iklim değişikliğine ilişkin gerçekleri reddetmesi nedeniyle, böylesi bir acil eylem planının hazırlanması ve uygulaması ise imkânsız görünüyor. SON ŞANSI KULLANABİLECEK MİYİZ? James Cook Üniversitesi’nden Jon Brodie, “Ya bu işi düzgün biçimde yapacağız ya da resiflerden vazgeçeceğiz. Durum bu kadar kötü,” diyor. Brodie, 1975’ten beridir atıklarla kirletilen mercan resiflerini en etkili biçimde nasıl koruyabileceğimiz konusunda çalışmalar yürütüyor. Bilim insanı, iklim değişikliğinin temelinde bilimsel ya da teknolojik bir sorun değil, politik bir sorun yattığını ifade ediyor. İklim değişikliğine ilişkin Birleşmiş Milletler’in yayınladığı bir rapora ve diğer bilimsel makalelere göre, küresel yüzey sıcaklıklarındaki 2 santigrat derecelik bir artış, dünyadaki mercanların yüzde 95’ten fazlasının yok olmasına neden olacak. Dünya küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlayabilirse, mercan kaybını yüzde 10 oranında azaltmak mümkün görünüyor. Şu an yaşayan mercanların yüzde 50’sini hayatta tutmak istiyorsak, ısınmayı 1.2 dereceyle sınırlandırmamız gerekiyor. Ne var ki şu anda bu ölüm seviyesine doğru hızlı adımlarla yürümeye devam ediyoruz. James Cook Üniversitesi’nden Nick Graham, geçen yıl verdiği bir demeçte, Seyşel Adaları’ndaki resiflerin 1998 küresel ağarma olayında mercanlarının yüzde 90’ını kaybetmesinden sonra, neredeyse yüzde 60 oranında iyileştiğini açıkladı. Geri kazanılan resifler, kirliliğe maruz kalmayan, avcılık baskısı altına olmayan, resifin karmaşık bir yaşamı sürdürmeyi başarabildiği bölgelerden oluşuyor. Benzer biçimde Büyük Bariyer Resifi’ni koruyabilmek için mücadele eden bilim insanları, 2025 yılına dek atılması gereken adımların atılmaması durumunda resifin tamamının yok olacağını belirtiyorlar. Southern Cross Üniversitesi Deniz Ekoloji Araştırma Merkezi Müdürü ve mercan restorasyonu sorumlusu Peter Harrison, “Mercanların sayısının azalması, mercan topluluklarının hızla çöktüğü ve geri canlanabilecek kadar larva üretme yeteneğini kaybettiği anlamına geliyor,” diyor. Resifin ağaran bölgelerinde bir robot aracılığıyla tohumlama çalışması yürüten Harrison, “Buradaki fikir, larvaları zarar görmüş resif sistemlerine ulaştırmamızı ve yeni mercan topluluklarının oluşmasında verimliliği arttırmamızı sağlayan otomatik bir araç kullanmak.” Öte yandan araştırmacılar, mikroskobik mercanların canlanıp canlanmayacağını bekleyip görmek zorundalar. Harrison, “Bebek mercanların büyüdüğünü görene kadar bu deneylerin sonuçlarını öngöremiyoruz; en az altı ile dokuz ay boyunca beklememiz gerekiyor,” diyor. Maryland Üniversitesi Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin Mercan Resifi İzleme programı koordinatörü olan Mark Eakin, Harrison’ın projesini “mükemmel bir fikir” diye nitelendirse de sualtı robotlarının mercan kaybı gibi küresel bir sorunla mücadeledeki etkin olabileceğine kuşkuyla bakıyor. Eakin, “Büyük ölüm oranlarının vurduğu mercan resifleri, Batı Virginia eyaletinin büyüklüğünde bir alanı kaplıyor. (…) Mercan resiflerini korumak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor ama bu sorunun, bu robotların yapabileceklerine kıyasla çok büyük olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor.” Eakin de resiflerin kurtarılabilmesi için, sorunun asıl nedeninin, yani iklim değişikliğinin ele alınması gerektiğini ifade ediyor: “Bu teknoloji ilerletilse bile, iklim değişikliğiyle mücadele etmezsek, yeterli olmayacak.” *El Nino, genel olarak küresel sıcaklıkları yükselten ve yağış düzenlerini değiştiren bir dizi küresel iklim olayına verilen isimdir. Tarkan Tufan | gazeteduvar.com.tr Kaynaklar: http://www.greatbarrierreef.org/about-the-reef/
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|