|
|
Minik KelebekKategori: Ayorum Güncel | 1 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 26 Aralık 2018 03:25:05 Özgürlüğün en güzel yanı insanın yapacak işinin hiç bitmemesi, ve bunları yapmamayı da seçebilmesi. Yaşam sonra bu seçimlerin bütünü oluyor özgür insan için. Yaşamdaki yerimize özen göstermeyip kendi haline bıraktığımızda, evrenin yasaları, doğanın kendi yöntemleri ile boşluğumuzu doldurduğu, yerimizi hiç de umursamadığı kesin. Bahçede dal budak salan ağaçlar, birbiri üstüne çıkan otlar, karınca ve yılan yuvaları, bulutlar halinde havalanıp konan böcekler...
Uzaktan güzel görünse de bu yeşillik, içinde insana güvenli bir yer bırakmıyor. Toplum içindeki yerimize özen göstermediğimiz, toplumsal çevremize emek vermediğimizde de, kentlere doluşmuş insan kalabalıkları uzaktan anlaşılmaz, yorucu ilişki ağlarından oluşan karmaşık yumaklar olarak görünüyor. En iyi olasılık bu elbette. Toplumsal görevlerimizi aksattığımız ya da yanlış yerine getirdiğimizde, yalanlarla, aç gözlü, bencil, hırslı ve utanmaz ilişkilerin kapanına hem katkı sağlıyor hem de yakalanıyoruz. Yaşadığımız toplum, onun devleti bu kapanın kendisine dönüşebiliyor. Bireye toplum içinde kendi olabileceği güvenli bir alan kalmıyor. İnsana uzaktan güzel gelenlerle, güzelliğini içinde konuk ederek yaşatanlar arasındaki fark yine insan. Bu yılın benim için en büyük başarısı bahçemde taze soğan yetiştirebilmem oldu. Aylarca aralarındaki yaban otlarını ayıklayıp, gübre ve sularına da özen gösterince sonunda coştular. Tırnak diplerime, parmak derilerime yerleşen toprak, elimin çıkmayan kiri, bahçemin bereketi, soframdaki lezzet emeğimdir. Toplumsal alanda yeni bir kitap, kurtarılmış bir hayat, düşünsel yaşama eklenmiş yeni bir düşünce üretmek gibi ışıldayan bir başarım olmadıysa da, emek vermekle gurur duyduğum alanlar oldu. Kendiyle mutlu olmak için yıldızlar gibi ışımak gerekmiyor. Alçakgönüllü küçük katkılarla da insan aldığı soluğun tadına varabiliyor. Örneğin, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandık görevlisi olarak çalışarak, Melburn’daki sandıklarda oy çalınması ya da saptırılması yaşanmadan irademizin sonuçlara doğru yansımasını sağlamak, bu amaçla çalışan bir topluluğun parçası olmak gurur duyduğum işlerden biridir. Evet sonuç değişmedi ama herkes Melburnlu Türk toplumunun oy sonuçlarına güvenebilir. İş hayatında da tutarlı, dürüst, çalışkan ve değer bilen bir kişi olarak sonuçlar alıyor olmak benim için başka herşeyden daha önemli. Yanlış yapmamaktan daha önemli dürüst olmak. Herkezden iyi olmaktan daha önemli üretilen değerleri, üreten kişileri görüp onları yaşama kazandırabilmek. Kendini göstermeye çalışıp durmaktan daha keyifli yaşama katacak çok şeyi olan değerleri destekleyebilmek. Bilgiye, emeğe değer vererek yaşamak, insanda üretilen güzelliklere duyarlılığı arttırıyor. Her alanda güzellikler üretiyor insanlar. Bu güzelliklere açık olmak insanın yaşam içindeki doyumluluğuna ekleniyor. İddiacı, hırslı, kavgacı, benimci, benci olmaya gerek kalmıyor yaşamı sevebilmek, mutlu, doyumlu olabilmek için. 2018’de de toplumsal yaşamımıza emek verenler olduğu kadar, kapanlara hizmet edenler, kapan kurup bekleyenler bol oldu. N’apalım? Kapana çoktan tutulmuş koca bir toplum. Geri dönüşü kolay değil. Küçük küçük başka kapanlar da döşeniyor adım başı, açıkta kimse kalmasın, hiç bir hareket bağımsız olmasın, hiç bir düşünce özgürce uçmasın diye. Uçmak deyince aklıma, gençlik yıllarımdan, 12 Eylül darbesi sonrası Devekuşu Kabare’nin sunduğu Yasaklar adlı oyundan bir skeç geldi. Minik Kelebek Sanatsız yani umutsuz kalmamak gerek. En önemlisi, yaşıyor olmanın insan olmanın hakkını verebilmek için “fikri hür vicdanı hür irfanı hür” bir birey olabilmekse de, bu olmadığında hiç değilse eksikliğini duyumsamak, gerekliliğine inancımızı taze tutmak da önemli. Bize bunları anımsatacak, duyumsatacak, sezdirip öğretecek olanlar sanatçılarımız, aydınlarımızdır. Toplumsal yaşamımıza emek verenlere, yaban otlarını, zararlıları gösterip, güzel ve iyi olanlara gözümüzü açanlara selam olsun. Saraylara, iktidarlara, güç odaklarına, para saçanlara yaltaklanmayan, sanatın gösteriş ve dayatma alanı değil, bireylerin ve toplumların özgürlük ve coşkuyla varoluş alanı olduğunu bilen tüm gerçek sanatçılara ve aydınlara selam olsun. Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e selam olsun...
YorumlarMustaf Kemal Dogan
{ 27 Aralık 2018 09:46:06 }
Keşke bu yazdıklarını, bırakın uygulamayı; farkına varıp, üzerinde düşünen insanları dah sık bulup, görebilsek şu milyonlarca yıl yuvarlakken, birden “globalleşen” dünyamızda... Ben de, kendi ruhumu, benliğimi huzura ulaştıran yeğane ilacın, doğa olduğunu daha çok, daha çok, daha çok algılıyorum her geçen gün... Ondan uzaklaştıkça, mutsuzlaşıyor, bencilleşiyor, umutsuzlaşıyoruz... Ve, ne yazık ki; doğduğumuz ülke adına umutlanacak pek bir şey kalmamış gibi artık... ne vitrinde... ne tezgah altında... Güzel bir yazı, beynine sağlık...
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|