|
|
Sevgiyi ÇoğaltanlaraKategori: Ayorum Güncel | 1 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 06 Kasım 2018 11:37:57 Hüzün insanın elini ayağını keser kimi zaman, ama çoğu kez de itici gücü olur. Geride bıraktıklarına layık olabilmek, sahip çıkabilmek, bütünlüğünü korumak, ilerleyebilmek, gelişebilmek için, köklerini kurutmamak için hüzünlü bir ana sığınıverir.
Doğduğu topraklardan kopmamış, hep kendi kültürünün içinde sarıp sarmalanmış kalan insanlar için en büyük çatışma kuşak çatışması olsa gerek. Dünyanın değişimine ayak uydurmaya çalışmak, değişen siyasi iklimlerin dayattığı karşı değerlere direnmek, varolma savaşımına eklenip durur. Ama doğduğu, biçimlendiği topraklardan uzaklarda yaşam kurmuş kurmaya çalışmış her birey, geride kalanların yaşadığı çatışmalara ek olarak, başka bir ülkeye başka bir kültüre yeniden doğmak zorunda da kalıyor. Zor, sancılı olduğu gibi, heyecan verici, sürprizlerle de dolu gerçek bir doğumdur bu. Davulun sesi uzaktan hoş gelir, derler ya. Seçtiğimiz, kaçtığımız ya da yaşamın bir oyununa gelip yabanci bir ülkede kendimizi yaşam kurmaya çalışırken bulduk. Uzaktan ne denli güzel olursa olsun, içerde bir yabancı olmak güzelliklerle özlemler arasında buzdan bir duvar gibi durur önceleri. Başka bir ülkede herşey çok farklıdır. Başka bir dilde anlamak, anlatmak, hatta düşünmek, duyumsamak zorunda kalmak. İstesek de istemesek de, dirensek de o dil sızar benliğimize. Ama tersi de kaçınılmaz. Kendimizi tamamen diğer dilin içinde yaşamak istesek de bunu yapamayız. Anadilimiz, genlerimizin sarmalına eklenmiş, onu oradan söküp atamayız. Yeni ülkenin yasalarını, kurumlarını, yöntemlerini öğrenmemiz, onun içinde yolumuzu çizmemiz gerekir. Herşey zaman alır, güçlü, azimli, istekli olmamız gerekir. Yoksa, içimizde tüter durur ateşimiz, dumanları ile savruluruz tutunamadan hiçbir yere. Doğası değişiktir yeni ülkenin. Toprağın kokusu başkadır. Suyun tadı başkadır. Bulutların gölgesi, akıp gidişi, gökyüzünün derinliği bile bambaşkadır. Sokak sakinleri, ağaçlarını, çiçekleri, kuşları, böceklerini tanıyıp kanıksamadan sokağa çıkmak kolay değildir. Her anımız yeni bir keşifle şenlenebilir ama her keşif yabancılığımızı da başımıza vurur. Zaman alır toprağın, havanın, suyun başkalığına alışmak. Tüm yeniliklere doysak, artık kanıksasak da, yeni ülkenin yeni kültürün içinde dal vermeye başlasak da, ana vatamınız özellikle de bu vatan Türkiye ise benliğimizin bir parçası olarak kalır. Yürek atışı gibi, ciğerlerimize hava çekişimiz gibi, varoluşumuzun bir gerekliliği olmuştur. O kendi sorunları ile boğulsa, tanınmayacak denli yozlaşıp yalnızlaşsa da, özlemlerimizin, gençliğimizin, umutlarımızın tam kendisi bir Türkiye vardır ki, yıkılamaz, yok edilemez. Öyle zengin ve güçlüdür ki, onu kendi benliğimizin içinde yeniden yeniden keşfedip gelişimimize, gücümüze, zenginliğimize eklersek, yeni vatanda mutlu, huzurlu, başarılı olma şansını buluruz. *** 3 Kasım Cumartesi günü Melbourne’da, özellikle müzik çalışmaları ve kültürel etkinlikleri ile tanınan, Yunus Emre Kültür ve Eğitim Merkezi, bir etkinlik düzenledi. Toplumsal etkinliklerini, hiç bir kurum ya da şirketten kaynak istemeden, almadan kurs ve dinleti gelirleri ve üyelerinin gönüllü çalışmaları ile düzenlediklerini açıklayan Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Metin, üzerinde sekiz aydır çalıştıkları etkinliğin amacını, Türk toplumu içinde, spor, edebiyat, bilim, politika, medya gibi çeşitli dallarda yaptıkları çalışmalarla toplum içinde tanınmış, genç kuşaklara örnek olabilecek toplum üyelerine teşekkür etmek olarak belirtti. Kısa açılış konuşmasından sonra, gönüllülerden oluşan Yunus Emre Korosu’nun dinletisine geçildi. Salonu, türkülerimizden, onları çok uzak ülkelerde de dinliyor, yaşatıyor, seviyor olmaktan gelen bir hüzünle sevinç karışımı kapladı. Bu dinletilerde özellikle, genç kızlarımız ve oğullarımızı sazları ile yer alırken görmek gurur ve umut veriyor. Cumhuriyet devrimlerinin, Anadolu Türk aydınlanmasının, Türkiye’de aldığı darbelerin sonucu ne olursa olsun, yaşadığını, yaşayacağını görmek, sevginin, aydınlığın, insancıllığın kazanacağını bilmek demek. Yunus Emre Kültür ve Eğitim Merkezi, seçilen toplum üyelerini Aşk ve Hakikat öğretisinin büyük bilgesi Yunus Emre adına verdikleri, el emeği göz nuru ile yapılmış ödüller ile onurlandırdı. Türk toplumu içinde çok uzun yıllar boyunca gazetecilik yapmış, her etkinliğe mutlaka giderek fotoğraflar çekmiş, Melbourne’daki Türk toplumunun bir anlamda belleğini oluşturmuş, 90 yaşındaki Mehmet Arpacı`ya da özel bir Vefa ödülü sunuldu. Sevgiyle, emekle, içtenlikle yapılan işler, üretilen değerler, saygı ve alçak gönüllükle, hak bilirlikle sunulan birikimler bireylerin ve toplumların gelişimine, varoluşlarının tadına varmalarına, yaşamı anlamlandırışlarına gerçek birer katkı sağlıyor. Küçük bir gezengende, büyük hayaller kuruyor, karşılıksız kalan özlemlerden güçlü umutlar yeşertiyor, yalnız varlıklarımızı dostluğa, sevgiye açarak çoğaltıyoruz. Çünkü insanız. Ne mutlu sevgiyi çoğaltanlara. Yalnız da olsanız, kırılmış, darılmış, kimi zaman yılmış da olsanız, belleksiz, sevgisiz, kitapsız kalmayın. Dostlukla kalın. Yunus Emre Ödülleri 2018 ile ilgili ayrıntılı bilgiye Yunus Emre Kültür ve Eğitim Merkezi`nin sayfalarından ulaşabilirsiniz. https://www.facebook.com/groups/1296892913786388/
Yorumlarnihat ziyalan
{ 07 Kasım 2018 01:01:15 }
teşekkürler deniz günal. son zamanlarda okuduğum en güzel yazı. benim gibi seksenini aşmış biri, gözünden yaş gelmeden okuyamaz. hüzün; direnç, yaşama bağlanma isteği verir. sağ olasın güzel kızım.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|