|
|
Bir zamanlar sığınaktıKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 19 Ekim 2018 21:29:52 Physics Today'de gördüğüm bir fotoğrafa inanamayıp dikkatli bakınca iyice şaşırdım. Bir grup genç, şık adamın arasında Mustafa Kemal Atatürk görünüyordu. Daha önce gördüğüm bir fotoğrafı değildi. Bir fizik dergisinde ne arıyordu?
Yazı ‘1930ların Alman bilim insanları için olasılık dışı bir sığınak’ başlığı taşıyordu. Bu olasılık dışı sığınak, genç Türkiye Cumhuriyeti idi. Yazının ana kahramanı Phillipp Schwartz (Filip Şvortz) adlı Yahudi kökenli Alman sinirbilimci. Almanya’dan ilk kaçanlardan. Önce Zürih’e gitmiş sonra da orada yerlerinden olmuş Alman bilim insanlarına yardımcı olacak bir kuruluş açmış. Phillipp Schwartz’ın Türkiye’de Eğitim Bakanı Reşit Galip beyle görüşmesi oldukça verimli geçmiş. Amacı üç kişi için yer bulmakken 30 kişilik bir teklif alarak ayrılmış. 1930larda üniverstilerinden atılan bilim insanları, özellile Amerika ve İngiltere’ye göç ederken, tam tamına -sıkı durun- 300 kişi Türkiye’ye gelmiş. Üstelik de daha 10 yaşını anca doldurmuş, taze ama gelişmek, uygarlığı yakalamak için hırslı, azimli olan Türkiye Cumhuriyeti’nin savaştan çıkmış, bakımsız topraklarına. Amerika, İngiltere, İsviçre’den sonra en çok yeğlenen ülke Türkiye olmuş. Bunun ne anlama geldiğini, ancak son günlerde, Cumhuriyetimizin tüm kalelerini yitirerek geldiğimiz, cehaletin azgınlaştığı günlerde anlayabiliyorum. Meğer ne çok kanıksamışız, tohumu aklın, insanlığın, uygarlığın bağrına atılmış Cumhuriyeti’mizin değerlerini. PhysicsToday’deki yazı diyor ki, Atatürk’ün bir hedefi de Osmanlı zamanında Dar-ül Fünun olarak bilinen İstanbul Üniversitesini dünya çapında bir araştırma merkezi haline getirmekti. İsviçreli önemli bir bilgin İstanbul ve ülkenin geri kalanındaki üniversite sistemini değerlendirmesi için görevlendirilmiş. Önce önde gelen profesörleri Türkiye’ye alma çabası bir işe yaramamış. Savaş yorgunu, hevesli, hırslı ama bakımsız ülkenin tozlu kentlerine gelmeleri için bir neden yokken, Alman faşizminin binlerce bilim insanını işten atması ile Türk üniversitleri için umut doğmuş. Genç Cumhuriyetin akıllı, yetkin devlet insanları ise bu umudu gerçeğe çevirmeyi bilmiş. 1933lerin sonunda 42 Alman bilim insanı İstanbul Üniversitesinde çalışmalarına başlamış. Kalıcı kadrolar yanında, danışman olarak zaman zaman hizmet veren önemli adlar da var ki bunlardan biri de kuantum fiziğin kurucularından Maks Born. (Bir de magazin biligisi vereyim hadi, Maks Born’u daha bir unutulmaz kılmak için. Kendinden daha ünlü bir torunu var Born’un. Şarkıcı Olivia Newton John) Alman üniverstilerinden atılan 129 fizikçiden 6 tanesi Türkiye’ye gelmiş, ve her ne kadar labaratuvar olanakları mükemmel olmasa da, bir ulusun bilimsel alt yapısını oluşturmada katkı sağlamanın onurunu yaşamışlar. Erwin Finlay Freundlich İstanbul Üniversitesi Astrofizik Enstitüsünün kurulmasında, Wolfgang Gleissberg ise Freundlich ile birlikte ülkemizin ilk gözlemevinin kurulması ve Türk dilinde uzaybilimi derslerinin hazırlanmasında öncü olmuşlar. Harry Dember ve oğlu Alexis, genç Türk fizikçilerini eğitirken bir yandan metaller ve yarı iletkenlerde fotoelektrik etkileri araştırmayı sürdürmüşler. Yalnızca fizikçiler mi? Ankara Devlet Konservatuarı’nın kurulmasında katkı sağlayan ünlü besteci ve şef, Paul Hindemith, kimyager Fritz Arndt, biolog Curt ve Leonore Kosswig, sosyolog Gerhard Kessler. Her biri üniverstilerimizin gelişiminde, Cumhuriyetimizin genç insanlarının yetiştirilmesinde katkıl sağlamışlar. Bazıları çok uzun kalmamış gerçi. Batı ülkelerinde, Amerika’da vize ayarlayınca ayrılanlar olmuş. Fakat katkıları kalıcı olmuş. Günümüze gelirsek, Alexander von Humboldt adlı bir Alman vakfı, ülkelerinde işlerinden olmuş ya da tehdit altında olan bilim insanlarına Alman üniversitelerinde araştırma olanakları sağlayan yeni bir girişim başlatmış. Girişim 2016 yılında başladığında başvuruların çoğunluğu Suriye’den gelirken, artık ezici çoğunluk Türkiye’den geliyormuş. Bu girişimin adını merak ederseniz, söyleyim. Phillipp Schwartz. Atalarımız boşa söz söylemez. Ne oldum değil ne olacağım demeli! Ama umudu, inadı hiç kesmemeli. Tarihin ışığında kalın, akılsız ve kitapsız kalmayın. Physics Today’de yayınlanan çalışma: https://physicstoday.scitation.org/do/10.1063/PT.6.4.20180927a/full/ Türk Üniversitelerinin 1933 sonrası modernleşmesi üzerine bir çalışma: https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/09672567.2012.735684
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|