Bu konuda söylenecek o kadar söz var ki neresinden başlasam diye düşünmekteyim. Aslında yalan söylemekten kimse ceza almamış, kimse hapse girmemiş, kimse hayatından olmamış. Aksi kanıtlanana dek söylenen yalan beyan geçerli olmakta. Kimse oturup ‘bu konu doğru değil, bunu bir araştırayım, doğrusunu bulayım’ dememekte.
Kimileri mikrofonlara çıkıp hatta ekranlara çıkıp bir konuda istatistiki rakamlar telaffuz etse, kimse kalkıp, ‘bu söylediğiniz doğru değil, doğrusu bu şekilde’ diyerek beyanda bulunur mu? Bence bulunmaz.
Bir zamanlar Bir Bilenvardı, ekranlara çıkıp ülkedeki tarımda kalem kalem üretim miktarını, hayvan sayısını , ithalat ihracat, üretim değerlerini, gayri safi milli hasılanın fert başına düşen payını, yıllık büyüme miktarını, enerji tüketim değerleri gibi çok önemli bilgileri ezbere bilirdi. Hatta bu değerlerin bir önceki sene ne kadar olduğunu ve de iki takip eden senenin mukayesesini ezbere yapardı. Kimse oturup bu değerleri yazıp sonra kontrol bile etmezdi. Bir başka önemli konu ise, bu değerleri Bir Bilen aklında günceller, hiçbir zaman yalnış değeri telaffuz etmezdi. Bu bilgilerde eksik veya fazla beyan olmazdı. Hani olsa aksi nasıl bulup söylenir bilemiyorum.
Devlette çok önemli yerlerde bulunan ve söz sahibi olanların geçtiğimiz beş - on senedir ekranlarda halka verdikleri bilgilerin sadece çelişmekle kalmayıp, toplumu çok yanılttığını da izlemekteyiz. Bir ay içinde enflasyonla ilgili %19.28 verilen rakamın aynı ayın sonunda % 24.6 çıkmasını sade vatandaş algılamamakta. Çünkü sade vatandaşın ilgilendiği rakam ne TEFE ne ÜFE ne de enflasyon. Vatandaş yaşamsal malzemede fiyat artışı ile ilgilenmekte. ‘Bu sözlere inanmayın bunlar manüpilasyon, sizi kandırıyorlar’ diyerek, esas bu sözü söyleyenin toplumu kandırdığını anlamamaktalar. Adam saf ve temiz, sade bir vatandaş. Ne söylesen inanacak karakterde.
Hani ‘Adamın ensesine vur, ağzından al lokmayı’ derler ya, aynen öyledir benim yurdum insanı. Sana yalancı gözüyle bakmaz. Söylediğin her söze inanır. Bir de oturup alkışlar seni. ‘Ne de olsa devlet söylüyor, buna inanırım’ der her zaman. Ancak devletin de tansiyon ayarlaması için zamanla yalan söylediğine şahit oluruz. Bunun sıklıkla olmadığı müddetçe kabul edilebilir olması normaldir. Ancak sürekli yalan söylemek, bir yalanı kapatmak için bir başka yalanı üretmek, devlet için doğru bir yol olmasa gerek. Devlete vatandaşın güvenmesi için şeffaf olması gerekir. Devletin kaypaklık yapmasına ne denir bilmiyorum, ancak insanın kaypaklık yapmasına oldukca ağır tabir kullanılır.
Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda ülkemizin hazinesini emanet ettiğimiz Damat Ferit’in, tasarrufla ilgili yeni yol haritası çizdiğini açıklamasını ilgi ile izledim. İzah etmeye çalıştığı konuları, kendisinin bile anlamadığına inanmaktayım. Konuşmasını en ön sırada oturanların anlamadıkları halde çılgınca alkışlamalarını esefle seyrettim. Bu konuşmayı değerlendiren uluslararası finans kurumlarının yaptıkları açıklamalara göre, kimsenin bir katre anlamadığını, ama bazı kurumların yıl sonuna kadar %10 değerinde indirim yapacağı anlamını çıkardıklarını gördüm. Devlette ise her hangi bir tasarrufa gidilmeyeceğini de vurgulamaktalar.
Bu nasıl bir plan? Yurdum insanı tasarruf edecek, devlet yine onu har vurup harman savuracak. Bu nasıl bir Hazine’dir? Araştırın, sorgulayın! 2017 bütçesinden 63 milyar lira buhar olmuş. Nereye harcandığı belli değil. Kimsenin dikkate aldığı yok. Hesap verilmeyen bir maliye ile, Cumhurbaşının Padişahlık özlemi içinde olduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.