Yaşamda her konuyu ciddiye almak gerekir. Hani komedi konuları işleyen tiyatro eserlerini seyrederken kahkaha ile güleriz ya, ancak bu eserlerin içinde bile ciddi ele alınacak konular vardır. Hem gülüp hem de konudan ders çıkartmamız gerekir. Çok evvelden bazı tiyatro sanatçıları vardı. Muzaffer Hepgüler, Muammer Karaca gibi, onların sahneye koydukları siyasi tuluat eserler çok seyirci toplardı.
Bilet temin edebilmek için birkaç gün evvelden gişelere müracaat ederdik. Onların doğaçlama yaptığı cümlelerde hem komedi hem de ders bulunurdu. ‘’Etnan Bey Duymasın’’ adlı esere bir kaç defa gittiğimizi hatırlarım. Her seferinde sahnede ya ilave konular bulunur ya da konularda kısıtlama olurdu.
Daha çok iktidarı eleştiren konular bulunurdu, kimse bundan rahatsız olmazdı. Bazen bakanlar, hatta başbakan bile giderlerdi tiyatroya. Devlette bulunan önemli insanlar bu tiyatro eserlerini kaçırmazlardı. O tarihte televizyon olmadığı için sinema, alternatifi olarak ciddi bir seyirci kitlesine sahipti. Onları seyrederken kendimi sahnede hisseder, gece rüyamda eserin içinde bulurdum kendimi. Bu denli etkilenirdim bu eserlerden.
Hani, Romalılar bir yerde yeni bir şehir inşaa ederken ilk aradıkları tabii sıcak su, ikincisi ise tiyatro yapılabilecek doğal anfi-tiyatr arazi yapısı imiş ya. Tiyatro sahnesi olmayan bir tek Roma şehri bulamazsınız. Günümüze kadar en iyi korunanlardan bir kaç tanesini Aspendos, Efes, Bodrum ve Pamukkale’de görmek mümkündür. Bu gün hala bu yerlerde yalnış da olsa, eserler sahneye konulmakta. Yüksek ses düzeni kurulan bu yerlerde, yapının yüksek titreşim için yapılmadığından, yapı geometrisine olumsuz etki ettiğine inanmaktayım. Aspendos tiyatro sahnesine çıkın, fısıldar gibi konuşun, en arka sıradan bu konuşmayı duymak mümkündür. Buralarda verilen konserlerde binlerce vat gücünde çalışan hoparlörlerin yarattığı vibrasyon ile bu taşların doğal yapısına zarar verilmekte olduğu doğrudur.
Romalıların da bu tiyatrolarda mutlaka güncel konuları ve belki de devlet yapısında aksayan noktaları, eser içinde dile getirmiş olduklarını düşünmekteyim. Yetkililerin o tarihlerde bu eleştirileri dikkate aldığından olsa gerek Roma İmparatorluğu o kadar geniş kıtalarda yüzlerce sene yaşamıştır.
Türkiye, senelerdir uluslararası bir etkinliğe ev sahipliği yapmak için uğraşmakta. Bu etkinliklere diğer ülkeler de talip olmakta. Yapılan propaganda ve kulisler sonucunda böyle bir etkinliğe ev sahipliği yapma şansına bugüne kadar sahip olamadık. Nedeni açık bir şekilde oylama sonucunda ilan edilmekte. Her kaybedişte sebep olarak aynı cümleler söylenmekte.
Kaybettiğimiz önemli değil, ancak neden kaybettiğimiz önemli. Bunu öz eleştiri yapamadığımıza yormaktayım. Hapishanelerde fikir suçluları bulunmasına yormaktayım.Özgür düşüncenin ifade edilemediğine yormaktayım. Siz ne derseniz deyin iktidarın sahip olduğu gazetelerin sayısını pek bilmiyorum ama bir kaç tanesi hariç hepsine sahip. Medya kuruluşlarının tamamına yakınına sahip olan bir iktidarın varlığı, bu kuruluşların ülkenin çıkarlarına çalışmadığı bir gerçektir. Gelin Türkiye’ye oy vermiyen ülkelerin basında ortak açıkladığı nedenlere bir bakın: Türkiyenin insan hakları aksiyon planı eksik. Otel kapasitesi limitli. Bir çok şehir için bazı endişeler var.
Spor konusunda bile toplumsal yaşamda ne kadar eksik olduğumuzu bize yabancılar anlatmaktalar. Avrupa Birliğine neden alınmadığımızı merak ediyorsanız tek bir cümle yetmekte :
‘İnsan Hakları Aksiyon Planı Eksik’diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.