Gurbetten gelmişim yorgunum hancı, şuraya bir yatak ser yavaş yavaş; Aman karanlığı görmesin gözüm, beyaz perdeleri ger yavaş yavaş. Bekir Sıtkı Erdoğan`ı anarım hep bu dizelerde. Çok eskiden ticaret yollarında develerle ticaret yapılacak mallar taşınır, bu develerin dizisine kervan adı verilirdi. Bu kervanları kimi zaman bir veya iki fedai korur, en önde bir merkep üstünde giden ve yol gösteren bir de kervan başı bulunurmuş.
Kervanların güzergahlarında belirli mesafelerde hanlar olur, kervan başı ve fedailer bu handa dinlenmek için yatarken, develer bir ağıla üstlerinden yükleri alınıp öyle konulurmuş. Develere su ve yiyecek verilir, onların dinlenmeleri sağlanırmış. Kimi zaman kervan böyle bir hana gün içinde ulaşamazsa, bütün gece yol alırlarmış.
Mutlaka kervanlarda kervan köpekleri bulunur, bütün vahşi yaşam saldırılarına bu köpekler göğüs gerermiş. Köpekler kervanın her iki tarafında bir oraya bir buraya gidip kervanı gözlerken, develerin sıralarına da dikkat ederlermiş. Anadolu’nun bazı yerlerinde hala bu hanların yıkıntılarına rastlamak mümkündür. Kervanlar bir hana geldiklerinde hanın neresinde ahır bulunduğunu bilircesine develer oraya yönelir, üstlerinden yükleri alınınca hemen ön iki dizlerinin üstüne çöker, daha sonra arka ayaklarını kırıp hafif kaykılıp öyle otururlarmış. Kervan başı tarafından önlerine verilen kuru samanla beslenir, ihtiyacı kadar su içerlermiş.
Taşıdıkları eşyalara göre az beslenen, dayanıklı bir hayvan olan deve, gözleri çok güzel olan birkaç hayvandan biridir. Merkep de develerin yanında hayvan barınağında yerini alır, o da ihtiyacı olan gıda ve suyu, dinlenme sürecinde alırmış. Hem merkebin hem de devenin uzun kirpiklerinin onların çok işine yaradığı söylenir. Toz ve kum fırtınalarında gözlerini bu kirpiklerin koruduğu bilinir. Merkepin gözleri ve kirpiklerinin hayvanlar içinde en güzeli olduğunu herkes söyler. Böyle hanlara bilidiği gibi `yolgeçen hanı` derlermiş. Handa oda olmaz\ gelen kervancılar yan yana yatarlarmış. Yorgunluktan olsa gerek ihtimal bütün hanin horultudan inlediğini tahmin etmekteyim.
Kervansarayları Han Duvarları adlı Faruk Nafız Çamlıbel`in şiiri ve Bekir Sıtkı Erdoğan`ın Hancı adlı şiiri ile beraber anarım. Bır zamanlar kervanların uğrdığı böyle bir kaç eski hanı Anadolu’da gezmiştim. Aslında çok etkiliyici bir görünümü bulunmakta. Hatta Gaziantep’de böyle bir han restore edilip meraklılara gezdirilmekte. Ancak Gaziantep’deki Han, Anadolu içinde bulunan hanlar gibi değildir. Antep’de Zeugma müzesinin önündeki cadde ortasındaki ara kaldırımda bir de sembolik kervan sergilenmekte. Benim için bu sembollerin tarih açısından bir büyük değeri vardır.
Kervanlar hana geldiklerinde pek kargaşa yaşanmamakta. Çünkü hem hayvanlar yorgun, hem de kervancı yorgun. Bir kenara uzanıp yatacaklar. Hatta köpekler de bir münasip köşe bularak kıvrılıp yatarlarmış. Köpeklerin uykuları çok hafif olduğundan en ufak bir hışırtıda uyanıp etraflarını kontrol etmek onların göreviymiş. Esas sabah tan yeri ağardığında, yola çıkma zamanı geldiğinde kervan hareketlenir, herkes görevinin başına geçermiş. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra develere yükleri sıkı sıkı bağlanır, kervan başı merkepinin üstüne binip yola koyulurmuş. Develeri kimse hizaya getirmez, kervan yolda düzelirmiş. Burada köpeklerin vazifesini unutmamak gerekir. Onlar da kervanın bir sıra halinde yürümesine yardım edermiş.
Geçtiğimiz Haziran ayında yapılan seçimlerden bu yana yeni bir dönem, yeni bir düzen, yeni yöneticilerin iş başına geldiği bir ülkeyi yaşamaktayız. Ancak yatırımların artması için ülkemin adalet konusunda önemli adımlar atması gerekirken, karşılaştığımız bir çok konuya zamanında doğru adımların atılmadığı bir gerçektir. Bilhassa enerji konusunda, ülkemdeki önemli yatırımcıların olumlu bakmadığı yöneticilere, bu sefer ülkenin Maliyesinin teslim edilmesinin yarattığı karmaşanın sonrasında, ‘kervan yolda düzülür’ anlayışının doğru olmayacağı düşüncesindeyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.