‘HAD’ Bu kelimeyi her zaman duyar, işitir, yorumlar, hatta söyleriz. Ancak bunun neyi ifade ettiğini veya hangi durumlarda kullanılması gerektiği üzerinde fazla durmayız. Bazen HAT kelimesi ile HAD karıştırılabilir. Kimileri eski Türkçe`den alıntı yapma adına, kendilerini ifade ederken bazı kelimeleri manalarını bilmeden kullanabilirler. Bazen de bilgili görünme adına eski Türkçe`ye atıfta bulunarak kelimeler kullananlar, vaziyete göre komik duruma da düşebilirler.
Eski Türkçe`de kullanılan bir çok kelime ya Arapça`dan ya da Farsça`dan uyarlanmış kelimelerdir. Böyle bizim yozlaştırdığımız kelimeler Türkçe`de kullanım sahaları bulsa da Arapça veya Farsça`da başka anlamları olabilir.
Ağzı kalabalık olan ve konuşmayı seven insanların, ağızlarından çıkan kelimeleri kimi zaman manalarını tartmadan kullandığında, ifade etmek istediği ile, kullandığı kelimelerin doğru olmadığına şahit oluruz. Biz neyi kast etmiş olduğunu biliriz, ancak kullandığı kelimenin konuyu nereye götürdüğüne de şahit oluruz. Bazen ekranlarda gösterilen önemli kişilerin görüntülerinde, kendilerini ifade ederken yaptıkları hataları düzeltmeleri istenildiği zaman ‘konuşmamda ifade ederken kullandığım kelimelerin maksadını aştığını kabul ediyorum, ancak verdiğim örneklerde yanılmadığım bir hakikattir’ gibi söylemlerle düzeltmeler yapabilirler. Böyle ifadelerde hata yapan kişi hatasını, kelimelerin yalnış seçildiğinden meydana geldiğini ifade ederek, geçiştirir.
Kimleri yazılı bir metin üzerinden konuşur, kimisi de irticalen konuşur. Yazılı bir metinden konuşanlar mutlaka kağıtta düzeltmeleri önceden yaptığı için, kullandığı kelimeler konusunda şansları vardır. İrticalen konuşan insanlar ağızlarından çıkan kelimelere sahip çıkamaz ve hissiyatlarını da bu kelimelere dökünce geri dönüşü olamaz. Aslında kuruluşunda Büyük Millet Meclisi’nde, Millet Vekillerine verilen teşrii masuniyetin, meclisteki kürsü ile sınırlı verildiğini düşünmekteyim. Bu kürsüden yaptıkları konuşmalarda söyledikleri sözlerle halkı temsil ettiği için, halkın ifadesini dile getirmesinde hukuksal bir mesuliyetlerinin olmaması kabul görülebilir. Aslında bu hukuku biz İtalyan Ceza kanununun 85. maddesinden esinlenerek tatbik etmişiz. Ancak orada ifade edilen ‘anlama ve isteme’ yeteneği devreye girmektedir. Anlama ve istemeden yoksun insanlar olarak küçük çocuklar veya akıl hastaları bu kapsam içindedir. Hukukta Millet Vekillerini bu katagoriye almak doğru olmasa gerek. Bu nedenle teşrii masuniyetin gerçek bir tarifi gerekmektedir.
Şu bir gerçektir ki Millet Vekillerinin toplumda örnek insan olmaları gerekir. Örnek olan insanların öncelikle mutlak olarak kanunlara, kişi hak ve özgürlüklerine saygı göstermelerinin doğru bir davranış olduğuna yürekten inanırım. Bu nedenle Teşrii Masuniyet kalkanının hiçbir vekile, kürsüdeki konuşmaları haricinde uygulanmamasnın ideal bir yönetim anlayışı kapsamında olduğu doğrudur.
Seçim maratonunda bir kaç haftalık süreç içinde yarışmaya girenler, halka kendi inandıkları konularda bazı vaadlerde bulunabilirler. Bu herkesin en doğal hakkıdır. Bu vaatlerin gerçekliliği üzerinde ayrı tartışılabilir. Yapılabilir veya yapılamaz, bu başka bir konudur. Cumhurbaşkanı adaylarının birbirlerinin verdiği sözleri eleştirme adına ekranlardan ‘’Bu senin ne HADDİNE‘’ deme hakkı omasa gerek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.