Gaziantep’te Mehmet Said’i kaç kişi hatırlar diye hep düşünürüm. Okullarda tarih hocaları mutlaka hatırlar derim kendime. Aslında Türkiye Cumhuriyet tarihine damga vurmuş insanlardan bir tanesidir Mehmet Said. 1877`de dünyaya gelmiş bu muhteşem insan. Daha 20 yaşında iken askere alırlar onu. Eline bir sülüs kesip verirler. Gideceği yer Yemen`dir. Yemen`de kaldığı müddetçe gösterdiği başarılardan dolayı başçavuş mertebesine kadar yükselir.
Sonra onu geri gönderirler. 1911 senesinde Trablusgarp harbine gönüllü olarak yazılıp gider. 9 cephede savaşan Osmanlı Devleti’nin Mehmet Sait gibi kahramanlara çok ihtiyacı vardır. Bu nedenle buradan Balkan savaşlarındaki Çatalca cephesine, birliği ile gider. Daha sonra 15. Kolordu Galiçya’da görevlendirilince, Mehmet Sait Baş Çavuş da birliği ile birlikte oraya gider.
Er olarak askerliğe başlayan Mehmet Sait, 1917 senesi ekim ayında Teğmenliğe yükselir. 1918 senesinde Osmanlı’nın diğer cephesi olan Sina cephesinde İnglizlere esir düşer. İnglizler esirleri Mısır’a götürür. Bu esarette İnglizlere tercüman olarak Ermeniler devreye girer. Kasten yalnış tercüme yapıldığından, esirler çok eziyet çeker. Aralık 1919’da yapılan ateşkes neticesinde serbest kalır ve İstanbul’a gelir. Harbiye nezaretine müracaat ederek görev ister. Urfa’nın Bilecik kasabası Askerlik Şubesi başkanlığına tayin olunur.
Bu arada ismini değiştirerek Şahin Bey olarak anılmaya başlar. Şahin Bey etrafına 200 adet fedai toplayıp, Antep Kilis yolunu kontrol altına almayı amaçlar. Gerekli hazırlıkları yapan Şahin bey ‘düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez’ diyerek halkı teskin etmeyi başarır. 5 Kasım 1919’da İnglizlerden işgal görevini devralan Fransızlar, şehri ele geçirmek için bütün ümitlerini Kilis yönünden kendilerine gelecek takviyeye bırakırlar. Ancak bu yolu Şahin Bey bir avuç gönüllü asker ile savunmaya başlar. 3 Şubat ve 18 Şubat 1920 tarihlerinde Şahin Bey tam donanımlı Fransız birliklerini 200 vatanperver ile savunarak perişan eder. 8 bin asker, onlarca makineli tüfek, 4 tank ve 200 süvariden oluşan Fransız ordusuna büyük zaiyat verdiren Şahin Bey, Antep şehrinin müdafasında ismini altın harflerle yazdırır.
‘’Düşman buradan geçerse ben Antep’e nasıl dönerim, insanlara ne derim, düşman ancak benim vücudumun üzerinden geçebilir.’’ Diyecek kadar mert bir vatan evladı olan Şahin Bey, ümidini hiç yitirmez. Çatışmanın dördüncü gününde yanında 18 asker kalmış, bütün mukaddesiyatı ile şehri savunan Şahin Bey son kurşununa kadar düşmana kan kusturmuştur. 28 mart 1920’de Şahinbey köprübaşında vurularak şehit olmuş, düşman askerleri tüfek dipçikleri ile Şahin Beyin cansız bedenini parça parça etmişlerdir.
Antep’te, buna benzer, başka kahramanların vatan sevgisini sembolize eden yaşanmış çok olayları bulunmaktadır. Çanakkale’de Kilitbahir’deki bataryaya mart 1918’deki Fransız Ocean ve İngiliz Queen Elizabeth savaş gemilerinin tabyaları bombalamaları esnasında isabet alan bataryadan sağ kurtulan Seyit onbaşının, can havli ve arkadaşı Niğdeli Ali’nin yardımı ile sırtladığı 275 okka mermiyi topun ağzına çıkarması, insan üstü bir güçtür. Ellerindeki tek bir mermiyi akıllıca kullanıp, Ocean adlı savaş gemisinin dümen sistemini vurarak savaş dışı bırakması, harbin kaderini değiştiren olaydır.
Çanakkale harplerinde Conkbayırı gerisinde, SARGI YERİ’ne (REVİR’ e) gelen ağır yaralı bir askerin, yarasına müdahale eden askeri doktorun , yaralıdan gelen ‘’BABA’’ sesiyle irkilip, kendi oğlunu alnından öpüp bırakarak, başka yaralılarla meşgul olması gibi, bir çok gerçek hikayenin bulunması, ülkenin nereden, kimlerin askeri dehası ile nereye geldiğini çok iyi gösterir. Bunların çok iyi bilinmesi gerekir. Genç nesil çocuklara bu ülkenin nasıl kurtarıldığını doğru ve iyi anlatmamız gerekli.
Çok sevindim, Gaziantep Şahinbey belediyesi her sabah bir uçak dolusu genç nesil insanları Gaziantep’ten Çanakkale’ye, başlarını örterek getirmekte. Çanakkale Havaalanında belediyenin iki otobüsü bu gelenleri karşılayıp Kilitbahir, Anzak Koyu ve şehitliğe götürmekte. Sürekli cep telefonları ile resim çektirenleri bir kenara bırakırsak, bu genç nesil insanları doğru bilgilerle donatmamız gerekir. Yanlış bilgiler bir ömür boyu doğru bilgiler gibi insanda kalır. Bu nedenle bu genç nesil çocukları din kökenli kişilerden ziyade, asker kökenli tarih donanımlı öğretmenlerin bilgilendirmelerinin doğru bir yöntem olduğuna inanmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.