Bugün ülkemizin içinde bulunduğu duruma sadece bizim dikkat etmemiz yetmez, bütün vatandaşların dikkatli olması gerek. Bir tuzak içine düşme ihtimalimiz olan bir durum. O kadar çok fazla ihtimal var ki bu girdabın yönünde, hangi birini irdelememiz gerek bunu kestiremiyorum. Çok önemli bir satranç oyununa benzemekte. Hani derler ya satrançta oynadığınız her taşta, yedi hamle sonrasını hesap etmezseniz, oyunda yenilgiyi peşinen kabul etmiş olursunuz. Harp oyunlarınında da böyle olduğunu düşünmekteyim.
Düzenli bir ordunun harp stratejisi başkadır. Düzenli bir ordunun eşkiya ile savaştığı zaman, karşısındaki düşmanı düzenli bir ordu gibi düşünmesi yalnış olur. Eğer düşman vur kaç taktiği ile sizi yıpratmaya çalışıyorsa, buna düzenli ordu mantığı ile cevap vermeniz doğru olmayabilir. Düzenli ordunun eşkiya mantığı ile savaşmasını pek düşünemiyorum. Eşkiyayı yöneten Amerika’nın, eşkiya mantığı ile idare ettiğini düşünmekteyim. Amerika Viyetnam’da, Viyetkong çetesine düzenli ordu mantığı ile 7 sene savaş vermiş, sonunda Viyetnam batağında acı bir deneyim kazanmıştı.
Güneydoğu’da, müttefik diye yıllardır kendimizi kandırdığımız Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’ye karşı olan eşkiyayı yönetmekte. Afrin hareketi başladıktan sonra yaklaşık dört haftadır ekranlara çıkan seçilmiş, bilinçaltı doldurulmuş bazı kimselerin, basmakalıp aynı sözlerini dinlemekteyiz. Emekli bir kaç general, bir kaç dışişlerinden emekli büyükelçi, birkaç siyasi, ve özel seçilmiş gazetecilerin aynı konuları tekrar tekrar temcit duası gibi konuşmasını yadırgamaktayım. Sanki bu konuşmaları 5 TEPE’dekiler dinleyip ona göre strateji saptayacaklar gibi bir hal yaratılmakta. Aslında böyle programlarla toplum oyalanmakta. Ekranda böyle meselelerin konuşulması bile bana çok yalnış gelmekte. Ülkemizdeki insanların düşüncelerinin ulu orta yere konulması bile yalnıştır.
Yıllar önce Avrupa Birliğinden Sorumlu Devlet Bakanı ve onun danışmanının American Enterprice adlı düşünce kulübünde ‘’Bu adamdan yararlanın, süpürmeyin, bu adamı kullanın’’ demesini hatırlar mısınız ? ‘’Use him and do not sweep him’’ sözlerine kimsenin tepki göstermemesi düşündürücüdür. Bunların bir partilinin o tarihteki Servekil hakkında söylememesi gereken sözler olduğuna inanırım.
Bir çok siyasinin yanlış sürdürdüğü politikaların neticesinde bu duruma geldiğimiz aşikar.
Önce bu günkü duruma nasıl geldiğimizi analiz etmemizde yarar olduğuna inanırım. Durumu analiz ederken şartlarıda ele almakta yarar vardır. En önemlisi doğru zamanda doğru hamlenin yapılması. Yoksa Julius Caesar veya Adolph Hitler’in akibeti gibi sonuçlara katlanmasının kaçınılmaz olduğunu düşünmekteyim.
Kendisini başkomutan gören kişinin askerlikten anlamasını bekleyemeyiz. Eğer bu güne kadar hep aldatılmışsanız, hep inanmışsanız, hep hata yapmışsanız, yapacağınız ilk hamledede hata yapmayacağınıza toplum nasıl inanacak Bunu sorgulamak bana düşmez amma ailem, çocuklarım, hatta torunlarım benimle bu ülkede yaşamakta. Şu sözü hala unutamıyorum: ‘’İstanbul’a ihanet etmişiz!’’ Bu sözlerinden yola çıkarak, daha başka nelere ihanet edildiği, toplumdan saklanmakta diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.