Her insanın dünyaya geliş nedeni ve neticesi olmalı. Her insan yaşadığı ortama göre eğitim alır. İnsanın ömrü sürecinde öğrenimini düşünürken genetik yapısını bir kenara koymamız gerekir.Eğitimin kalıtımdan ayrı irdelenmesi gerekir. Eğitim dediğimiz zaman evde, ailede kazanılan öğrenimlerin yanında, yaşanan toplum içinden edinilen bazı davranışlar, alışkanlıklar, hatta huy diyebileceğimiz davranışları da sayabiliriz.
Çocuklukta yaşanan çevre, okulda geçirilen zaman ve öğretilerin insanın davranışlarına nasıl etki ettiğini hepimiz biliriz.
Toplumu yönlendirmek istiyorsanız, bireylerin genetik kalıtım haritaları dışında eğitimlerine eğilmenin çok doğru bir karar olması gerekir. Eğitimsiz insanların davranışları ile eğitilmiş insanların davranışları arasında çok büyük farklılık vardır. Eğitim çocuk yaşta aile içinde başladığı için önce aileyi, sonra eğitmenleri eğitip daha sonra çocuklara yönlenmek en doğru yol olsa gerek. Eğitim alanların toplumla uyum sağlama yüzdesi fazladır.
Toplumsal alışkanlıklardan olsa gerek, öğrenme merakımız kimi yerde azdır. Hatta önemli konuları öğrenmeye merakımız yoktur. Aslında her konuda bilgi almak, aldığımız bilgiyi de doğru özümlemek gerekir. Sathi bilgi en yanlış olanıdır. Hiçbir ferde yararı yoktur. Yararı olmamasını bir kenara bırakın, insana ve topluma çok zararlıdır.
Bildiğiniz bir konuyu iyi bilmeniz gerekir. Eksik bilgi veya yalnış bilgi bizi hata yapmaya yönlendirir. Doğru bilgi edinilmesinde ‘din’ unsurunun olumsuz etkisi olduğuna inanmaktayım. Çocukluğumuzda meraklarımızın içinde kendi cinselliğimizi idrak ettikten sonra sorduğumuz bir çok soruya büyüklerimizden “günah” veya “ayıp” diye yanıtlar aldığımızda pek itiraz edemezdik. Tek kelime, her konuyu bastırırdı. “GÜNAH” bunun neresinde?
Genç kızların ve genç erkeklerin her konuyu bilmelerinde yarar görmekteyim. Çocukları boş zamanlarda leyleklerin evlere dağıtmadığını kızların bilmeleri gerekir. Ergenlik çağına yakın kız çocuğu olan annelerin evlatlarını çok iyi eğitmesi şarttır. Bazı yörelerde kız çocuklarının çok genç yaşta ergenliğe eriştiği bir hakikattir. Bu dönemde annelerin evlatlarını eğitmesi, hatta okulda öğretmenlerin bile bu eğitime katılmalarının kız çocukları için yapılacak en doğru kazanım olduğuna inanırım.
Bakınız yılda binlerce kız çocuğu daha çocuk yaşta cinsel istismara uğramakta ve çocuk olarak yaşaması gerekirken, kendi çocuğunu kucağına almak zorunda kalmakta. Bu toplumsal bir hatadır. Düşünün, on binlerce çocuğun 18 yaş altı döneminde hamile kalıp çocuk doğurması sadece ailenin hatası olamaz. Bunun devlet hatası olduğuna inanmaktayım.
Sınır kapılarımızdan içeriye aldığımız milyonlarca güney komşu mültecileri ile bu vakaların katlanarak arttığı kayıtlardaki sayılardan anlaşılmakta. Bunlar kayıtlı olanlar. 2002 yılından 2018 senesine kadar 400 bin den fazla çocuk bu kayıtlara göre doğum yapmış.
Kayıtlarda bulunmayan 16 yaş ve altında yani çocuk yaşta çocuk doğuranların sayısı maalesef bilinmemektedir. 100 bin diye bir tahmin var. Son 10 senede 220 bin çocuğun hamile kalıp doğurduğu ülkemizde böyle Küçük Kadınların yaratılması acı bir utançtır. Son beş sene içinde 16 yaşında doğum yapan çocukların sayısı toplamın içinde %67 yi bulmakta. Bu çok yüksek rakamda sadece bizlerin değil, devletin en üst makamından tutun da en alt makamına kadar herkesin sorumluluğu olduğuna inanmaktayım.
Güney doğuda yaşanan sınır ötesi olaylara hassasiyetimizin olması, son aylarda topluma yansıyan çocuk yaştaki kızlara cinsel istismarın bir kenara bırakılacağı anlamına gelmemeli diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.