|
|
CoğrafyaKategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 18 Eylül 2017 07:46:59 Deniz o kadar uçsuz bucaksız o kadar uzak ki karşımızda sakin, dosdoğru çizilmiş bir çizgi halindeki ufuk sanırsınız : Mavinin Şoku : Derinden duyumsanan. Yalnızlık kokuyor. Denizdan sonra, bize doğru iki adım atın lütfen : İşte geniş bir « quai » : Fransızların resmi/alışılmış ağızlarında rıhtım dedikleri mekan : Kaldırım taşlarıyla döşeli. Defile için erken. Güvercinler kırıntı peşinde yürüyor şimdilik.
Sonra tesbih taneleri gibi dizili bir sıra ağaç. Boydan boya. Hepsi aynı yükseklikte, aynı genişlikte, eşit ama yapay. Yere çakılı. Ağaçların peş peşe sıralandığı, rıhtımın bir parça genişlediği noktada birinci/birincil/birinci sınıf çocuk bahçesi. Çevresinde, iki taraflı, birer masa tenisi : 2024 Olimpiyatları için herkes kolları sıvamış durumda. Burada düzenlenecek. Biliniyor. Biraz ötesinde birinci sınıf çocuk bahçesinin bir sıra ağaç ve hemen orada bisikletliler (bicyclette : Fransızcadan ödünç alınmış ve geri verilmesi unutulmuş bir sözçük daha) için özel bir yol. Ve genişçe bir kaldırım. Şimdilik bomboş. Sonra tek otomobilin (Fransızcadan bu da : automobile) geçebileceği büyüklükte veya küçüklükte bir şose : Nereden baktıığınıza göre değişiyor. Unutmadan eklemeli : Şose Fransızca chaussée sözçüğünün telafuzunun aynen alınmasından ibaret bir kelime ve « İki yaya kaldırımı arasında kalan taşıt yolu » biçiminde tanıtılıyor sözlüklerde. Tabii Fransızcada. Az mı ? Sonra futbol (football. İngilizceden) oynanan, spor (sport : Fransızdan) yapılan, çevresinde koşmaya elverişli bir kulvar (couloir. Fransızcadan) bulunan saha : Ağaçlar, çiçekler ve musluklar arasında, donatılmış baştan aşağıya. Daha sonra iki tarafı kaldırımlı bir şose daha : Sadece iki otomobilin geçebileceği büyüklükte. Biraz daha yaklaşalım kaldığımz eve : İşte bir küçük park ve içinde ikinci/ikincil/ikinci sınıf çocuk bahçesi : Anaların kiminin başı örtülü, kiminin ki açık. Çocuklar çoksesli ve çokdilli. Olumsuzluktan olumluluk yaratmak için koşuyorlar. Kimi bisikletli. Kimi küçük bir futbol topuyla Neymar Junior taklidinde. Forması sırtında ama formunu henüz tam anlamıyla bulamamış. Ne de olsa mevsim başı … Brezilya futbol piyasasında monopol sahibi olacak mı ? Her milli takımda birkaç Brezilyalı futbolcuya ne dersiniz ? Stadyumlar katedrallere dönüştürülecek demektir bu. Küçük parkın etrafında sıra sıra evler : Kimi minik bir bahçe içinde, kimi apartman türünde. Daireler birbirine bakmıyor, denize ve ufuka bakıyor. Mavinin derinliği akşam serinliğinde balkonlarda yankılanıyor. Her mekanın, alanın, sahanın, parkın, kaldırımın ve şosenin « müşterisi » farklı. Ayrı ayrı. Güvercinler her yerde sürünüyor. Yürüyor. Ama asla uçmuyor. Woody Allen onlara boşuna « Uçan fareler » diyor, boşuna çünkü artık uçmayı unutmuşlar. Birinci çocuk bahçesinin çocuklarıya ana-babaları ikincidekilerden farklı : Bunu elbette çok derin, sıkı ve uzun « sosyoloik » (sociologique. Fransızcadan) gözlemlerden sonra saptamak olası. Şaka : Çünkü bir tur atınca bile « hiç bilinmeyenli eşitliksiz denklemi» çözülüyor iyi kotarılamamış iki bilinmeyenli bir denklem gibi. Gözünüzü kapasanız bile. Ama şık ve şok olsun diye işte böylesine sosyolojik mosyolojik kelimeler kullanıyoruz. Kullanmıyoruz : Toplumsal sözçüğü de hani hiç te fena sayılmaz. Rıhtımda turlayanlarla, ara şosede ve sonrakinde dolaşanlar da birbirinden farklı. Sanki bu küçük ama derin mekanlar bütününde, işte bu coğrafyada (işte başlığımızı da bulduk burada) görünmez eller görünmez sınırlar çizivermiş. Ve her alanın, mekanın, sahanın, yerin kendi yurttaşı o sınırları asla aşmıyor : Aman ne olur ne olmaz : Gümrüğe dikkat ( !) Vizesiz geçemezsiniz. Elinde veya cebinde küçük defteri ve kalemiyle geçiveren yazar hariç ! « Müşteriler » günün, gecenin ve geçenin ötesinin değişik saatlerine göre de değişiyor. Ayın ve gürneşin varlığına göre de. Kimi saatlerde çocuk bahçesinde, birincisinde, keşlere, « üfleyenlere », içenlere, « iğne yapanlara » rastlamak da olası : Evet burada esrarcılar, « iğneciler » sırada. Bazen yerlere serilmemek için birbirlerine salkım saçak sarılı insan yumaklarını görmek te mümkün. Üzülmemek elinizde değil. İnsanlık bu durumda işte burada. Göz yaşartıcı bir manzara. « Şişşşt ! Şişşşştttt ! » diye seslenerek, seslenmeye çabalayarak size de bir şey(ler) önerebilirler. Bu ille « uyuşturucu » da olmayabilir. Kendinden geçmiş, özü özünden uzaklaşmış, yerinden kıpırdayamayan genç bir bayan, size « et satmaya » bile kalkabilir. Genç bayan « sıkıntıdaysa », « günlük dozunu » alamamışsa … Ağlama Martin. Ağlama ne olur ! Ve hayat işte aynen böyle yaşanıyor bu cografya(lar)da. Zaman geçti. Zaman geçiyor. Geçti evet. "Güya yaz" bitti bu coğrafyada çoktan, evet buna « yaz » demek zor, çünkü aynı günde sabah sonbahar, öğleden sonra ilk yarıda yaz (arada sırada), ikinci yarıda ilkbahar, bir günde üç mevsimi yaşadık doğrusunu isterseniz. İşte böylesine bir « üç mevsim birgünde » sona erdi, şimdi artık hakiki-gerçek sonbahar burnunu gösterdi, titremeler başladı, güneş halimize gülüp duruyor ama asli görevini yerine getirmekten aciz: Evet güneş bu coğrafyada ısıt(a)mıyor. Ama gülümseyen haliyle de olsa başımızın üstünde yeri var : Gün-eş ne de olsa. Peki o zaman nerede ısıtan bir güneş bulabiliriz ? Nerede ? Karı ve soğuğu eksik olmayan ama güneşiyle ısıtmayı da asla ihmal etmeyen, yeri doldurulamaz, vefalı, renkli, zorlu, eksikliği duyumsanan ülkemizde elbette. Sırt çantasını ve bilgisayarı/Bilgi-Sarayı hazırlamanın zamanıdır. İlk yağmurla gitmenin de. PS : Fransızcadan veya başka dillerden ödünç alınan kelimeleri kullanmadan bu makaleyi yazabilir misiniz ? Yazabilirseniz nasıl ? Yazanlar ve/veya deneyenler arasında yapılacak seçmede kazanan(lar)a tek ciltlik kitaplarımdan istediğini hediye edeceğim.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|