|
Ana Tanrıça'nın İslam'a YansımasıKategori: Aptallığıma verin | 0 Yorum | 24 Temmuz 2017 04:32:55 Çatalhöyük ve Hacılar ‘da yapılan kazılar Ana tanrıça figürünü İ.Ö 6500’e kadar götürmüştür. Sümer'den önceki bir kültü temsil eden Kybele birçok farklı isim ile Antik dönemden itibaren hayatımıza girmiştir. İlk dönem Kibele tasvirlerinde doğurganlık sembolü olarak oturur biçimde büyük göğüslü iri bir kadın biçimi göze çarpar. Hiçbir tanrı veya tanrıça Kybele kadar çeşitli adlarla adlandırılmamıştır.
Kültepe tabletlerinde adına Kubaba olarak rastlanır, Lydia'da adı Kybebe, Phrygia'da Kybele olarak geçer, Hitit kaynaklarında Hepat diye. Değişik özellikler eklenerek, Sümer'de Marienna, Mısır'da İsis, Syria'da Lat Girit’te Rhea Efes'te Artemis İtalya'da ise Venüs'tür. Ana Tanrıça figürünün bütün kültürlerde ortak özelliği doğurganlık bolluğu verimliliği temsil etmesidir. Kibele aynı zamanda şehir koruyuculuğu ve doğadaki hayvanlara hükmetmesi ile bilinir. Tasvirlerinde oturur biçimde iki yanında aslan bulunmaktadır. Ana tanrıçaya ibadet tef, zil ve davul gibi çalgılarla coşkun danslarla kutlanan törenler ile yapılırdı. Ana Tanrıçanın Şehir koruyucusu özelliğine vurgu için başında bir şehir kale olarak tasvir edilir. Ana Tanrıça'nın Roma ile ilişkisi Roma devletinin dini, bu devletin geniş coğrafya alanlarına yayılmasının doğal sonucu olarak yerel ve yabancı birçok tanrı ve tanrıçaları bünyesinde toplamıştır. Bunun belirgin örneklerinden biri ve belki en dikkate değer olanı tanrıça Kybele'nin Roma'ya alınıp benimsenmesinde ve kökeninde görülür. Çünkü, Hannibal savaşının Roma toplumu üzerinde yarattığı kötümser hava içinde Romalılar öbür dünyada mutluluk vadeden Kybele tapınımında ve tanrıçanın "şehir koruyucu" niteliğinde tek teselliyi aramışlardır. Romalılar II. Kartaca savaşı sırasında Hannibal'in ordularıyla giriştikleri kıyasıya savaşta Kartaca'nın ezici üstünlüğüyle karşılaşınca Sibylla'nın kitaplarına başvurmayı ve onun kehanetleri doğrultusunda hareket etmeği yeğlediler. Romalılar, Küçük Asya'da bulunan Phrygia'nın tanrıçası Magna Mater'in (Kybele) Roma'ya getirilmesi halinde düşman kuvvetleri'nin geri çekilebileceği düşünmeye başlanmıştı. Nitekim yüksek rütbeli devlet adamlarından oluşan bir heyet, tanrıçanın sembolü olan siyah bir göktaşı (Hacerü’l Esved) ile birlikte görkemli bir tören ile birlikte İ.Ö 204 yılında Roma'ya getirdiler. Ana Tanrıça'nın Günümüze Yansıması Ana Tanrıça kültünün Mezopotamya dinlerin ‘den Günümüze yansıması şu şekilde olmuştur: Al ve El kelimeleri Mezopotamya'da Tanrıyı veya yüce bir varlığı ifade etmek için kullanılır, Hatta bu kelimeler insan isimlerinin başlarına da konulmaya başlanmış bu isimler ileride tanrı veya yüce kişi olarak saygı görmüştür. Örnek olarak Araplar ’da Al-Lat, Al-Uzza, Al-Menat. İbranice ‘de Elohim kelimesi Tanrı anlamındadır. Kybele'nin benimsenen toplumlarda kullanılış olarak telaffuz biçimi değişmektedir, Yahudiler Kybele'yi Kab-Al-la olarak telaffuz ederek tanrıları arasına kattılar. Araplar ‘da Kıb-El-La' olarak kendi tanrıları arasına kattılar daha sonra en büyük tanrı konumuna yükseldi. Araplar bazı kelimeleri telaffuz ederken Kelime’nin sonuna 'H' eklerler yallah, fellah gibi. Al kelimesinin Mezopotamya bölgesin ‘de Tanrı olarak kullanıldığını söylemiştik, La kelimesi Arapça ‘da dişilik alametidir, Al-La-H kelimesi aslında Kibele'nin Araplarda kullanılan versiyonudur. Yani “La İlahe İllallah” kelimesi Tanrıçadan başka Tanrıça yok anlamına gelir. İslam dininde Kıble Kabe'dir, (Kab-Al-la) Namaz ibadetinde o yöne doğru yönelme yapılır. Tavaf (Kabe’nin etrafında 7 kez dönme) ritüeli yapılırken Hacerü'l esved taşı başlangıç noktasıdır. Yukarıda Kibele'nin siyah bir göktaşına sahip olduğunu söylemiştik. Hacerü'l esved'in içinde olduğu koruma kabı vajina biçimindedir vajina ise doğurganlık simgesi olarak antik çağlarda tasvir edilir. Yani o vajina Kibele'nin vajinasıdır. (Müslümanların öpmek için birbirlerini ezdikleri taş) Kibele'nin Şehir Koruyucu Özelliği ve Kuran Ayetleri Kibele'nin şehir koruyucu özelliği ile Kuran'da Mekke'nin güvenli korunan şehir olması benzerlik gösterir, ayrıca Mekke’ye şehirlerin anası denmektedir; Sana, şehirlerin anası olan Mekke halkını ve çevresindeki bütün insanları korkutmak, Tanrı azâbını onlara haber vermek için bu kutlu ve onlarda bulunan kitapları gerçekleyici kitabı indirdik ve âhirete inananlar, namazlarını dâimâ kılarak bu kitaba da inanırlar. (EN'AM Suresi 92) "Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.) (Ali İmran 96-97)” Sonuç İnsanlar ilk dönemler ‘de Güneş ve Ay'ı tanrı olarak kabul etmişlerdi. Güneş sıcaklık sağlar, aydınlatırdı. O olmadığı zaman soğuk ve karanlık olurdu. Ay ise geceleri ışık sağlardı, Güneş, gücü itibariyle eril kabul edilmiş, Ay ise zarafeti nedeniyle dişil kabul edilmişti. Kibele doğurganlığı, bolluğu ve bereketi temsil ettiğinden dişil bir tanrıça, yani ay tanrıçasıdır. Al-lah - Kab-El-Lah -Kıb-Le - aslında hepsi Kibele'nin değişik formlarıdır. Yararlanılan Kaynaklar - Anadolu Uygarlıkları, Ekrem Akurgal
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|