Bir insanın günde en fazla kaç kilometre yol alabileceğini düşündünüz mü? Normal bir havada, düzgün bir yolda bir insan yirmi ile otuz kilometre yürüyebilir mi? Ben hiç denemedim. Gençlik yıllarımda en fazla katettiğim mesafe onsekiz kilometre olmuştu. Tarih derslerinde Osmanlı ordusu sefere çıktığında askerin büyük bir bölümü yaya olarak bu sefere katılırmış.
Edirne’den kalkıp Kosova`ya kadar yahut İstanbul’dan kalkıp Viyana önlerine kadar trenle gitmemişler. Ordunun büyük bir bölümü yayan, bir bölümü ise at üstünde gidermiş.
Bir ordu düşünün yüz binlere varan bir rakkamda. Her gün alacağı mesafe belli. Her gece konaklayacağı yer belli. İaşe ile ibate konularında büyük bir lojistik planlaması yapılmasının bile, ayrı bir hesap işi olduğuna inanırım. Aşçılar, kazanlar, erzaklar, seyyar kuzineler, mutfakta yakacak tedariki, askerin içeceği su veya başka meşrubatın hazırlanması, kumandanlar ve nazırların ayrı iaşesi, ayrı lojistik hazırlanması için planlama yapılmasının bir emek ve beceri isteyen konu olduğuna inanırdım. Ordu bin kişi bile olsa konaklanacak olan bir yerin çok evvelden seçilmesi gerekmekte.
Altı yüz kilometre olarak düşünsek bir hedefi, 30 kilometrelik etaplarla alınsa bu mesafe, yaklaşık yirmi konaklama yeri seçilip , her seçilen yerde yatma yerleri, yiyecek mutfakları, mutfak eşyaları gerekmekte. Hadi diyelim asker kendi çatal ve bıçağını taşıdı, yanında bir de tabak taşıması gerekir. Bu kadar insanın bir de tuvalet ihtiyacı için yerlerin hazırlanmasını düşünün. Şimdiki gibi mobil tuvaletler olmadığına göre, ihtiyaçların karşılanması için gerekli yerlerin yapılması konusunda sefer öncesi planlama yapılması gerekmekte. Bunu sadece 600 kilometrelik bir sefer konusunda düşündük, 3 katına çıkartmaya kalktığımızda, tahayyül bile edemeyeceğim boyutlara erişmekte.
Bu düşüncemizde hava koşullarını hiç dikkate almadık. Yağmur gibi doğa olaylarına nasıl bir tepki verilirdi, o ayrı bir konu diyelim. Ordunun böyle bir yürüyüşte yağmurun dinmesini beklemeyeceğini düşünürüm. Bir de bu yürüyüşe katılan doktorlar, hatta mezarlık işleri yapacak insanlardan tutun da, dini görev üstlenecek çok sayıda görevlinin olduğunu düşünün. Her konaklanacak yerde temin edilecek erzak, tayın, gibi detayların planlamasını yapmanın bile bir beceri istediği muhakkak.
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nda orduyu Anadolu’nun içine çekmesindeki en büyük hedef, düşman ordusunun lojistik kanallarını zayıflatıp, sonra üzerine saldırmaktı. Yaptığı hesapların doğru çıkmış olması, savaşın kazanılmasını sağlamıştır. Bugünkü gibi havadan lojistik sağlamanın olmadığı bir tarihte, bu stratejinin çok geçer akçe olduğuna inanmaktayım. Tarih boyunca böyle seferlerin kritik anahtarının lojistik olduğu da bir gerçektir. Savaşan askerin maneviyatı, lojistiğin varlığı ile yüksek kalır. Lojistik sağlanmayan bir savaşta yenilgi peşinen kabul edilen bir netice olarak bilinir. Böyle bir sefere çıkılması, seferin sonuna kadar aksamadan sürdürülmesi ve neticeye varılması, ayakta alkışlanacak bir husustur.
Yirmi beş gün evvel başlayan ve Ankara’dan İstanbu’la kadar olan 420 kilometrelik mesafenin tamamlanmasının amacına ulaşmış bir yürüyüş olduğuna inanmaktayım. 25 ayrı yerde konaklamak, konaklamalarda lojistik sağlanması, yol boyunca insanların bu yürüyüşe saygı göstermesinin bile ayrı bir anlamı olduğu muhakkak. Yaşlısı, genci, her meslekten insanın ADALET istemesindeki müşterek fikir birliğinin toplumu birbirine daha yaklaştırmış olduğuda, ayrı bir hakikat.
Bir tarihte SerVekil ‘’Anadolu kırsalına 4 milyar ağaç diktik ’ dediğinde herkes oturup hesap yapmaya kalkmıştı. 4 milyar ağaç kaç senede dikilir gibi sorular araştırılmıştı. Aslında SerVekilin dediği, çok miktarda, diyecekken kelimeler sürçüp 4 milyar olarak çıkmıştı. Hesap okumamış bir kişinin atacağı bir rakkam sınırını aşmıştı. Şimdi ise boş insanlar oturmuşlar Maltepe parkındaki miting alanının metrekaresine kaç katılımcı sığacağı üzerine hesap yapmakta. Kaç kişinin konuya inanıp oraya gelmiş olması bence hiç önem arz etmemekte. Bu alana gelen yüzbinlerce insanın ülkede olmayan ADALET konusunda hemfikir olması önemlidir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.